Web sitemize hoşgeldiniz, 28 Mart 2024
Beğen 1

Asım Yıldırım-İki Melek

İki melek, yeryüzünde neler olup bittiğini öğrenmek istemiş ve bu arzularının kabulü için hikaye buya Allah’a c.c. Niyazda bulunmuşlar.En günahkar kullarının bile dualarını kabul eden Rabbimiz onlarıda kırmamış.Ve melekler biri uzun diğeri orta boylu insan kılığına sokulduktan sonra ellerine birde dünya malı kamera verilmiş turist olarak yeryüzüne gönderilmişler. Gönderilmişler ama daha toprağa ayak basar basmaz bir çöplüğe düştüklerini zannedip tıkamışlar burunlarını.O ana kadar cennet kokularıyla bayram eden ciğerleri birbirinden berbat kokularla dağlanıp kavrulurken biraz olsun ferahlamak için hemen ilerde ki derenin renkli sularına atmışlar kendilerini.Fakat bir lağımdan farksız olan karışım tepeden tırnağa yıkamış bizim zavallıları.Melekler ağız ve burunlarından giren iğrenç sularla öğürüp dururken ilk önce kendine gelen melek
“ya mübarek” demiş.”Dünyaya gönderildiğimizden emin misin ? Gerçi cehennemi görmedik ama yanlışlıkla oraya düşmüş olmayalım”
Beş on dakika boyunca mosmor kesilen yüzü sırasıyla yeşile, maviye ve sarıya dönüşen diğer melek midesini defalarca boşalttıktan sonra ancak konuşma gücü bularak
“valla bence kesinlikle öyle oldu” demiş.”cehennemde ki insanların ancak bu tür sulardan içebileceği bildirilmişti”
Neyse dereden çıkıp kendilerini hemen kenarda ki çimenlerin üzerine attıklarında birde ne görsünler, kadın erkek, çoluk çocuk yüzlerce insan o derenin kenarında coşkulu bir şekilde piknik yapmıyor mu.!Ne kokuya aldıran var nede çevrede ki diz boyu pisliğe.Uzun boylu melek dünyada olduklarını anlayıp
“bazı insanların bizden daha yüksek makamlara çıkabilecekleri söylenmişti.şu pisliğe sabredip gülebildiklerine göre o yüce insanlar bunlar olmalı” demiş.Melekler kendilerine çeki düzen vermişler.suya atladıkları sırada üzerlerine yapışıp kalan sülük, naylon poşet, çürük bez parçalarını temizledikten sonra büyük bir saygıyla en yakındaki insanların yanına varıp
“selamun aleyküm ey meleklerden de üstün yaradılıştaki Ademoğulları” demişler.”sizi gördüğümüze o kadar sevindik, o kadar sevindik ki”
Çimenlerin üzerine serilen guruptaki en iri adam ağzında bulunan sigarayı yere tükürüp elindeki teneke bira kutusunu kağıt mendil gibi katlarken selam veren meleğe ters, ters bakıp
“manyak mısın ulan sen” diye gürlemiş.”kafayı üşüttün herhalde” selam veren melek diğer meleğe dönüp
“söylediklerinden hiç birşey anlamadım.ama sanki ses tonuna bakılırsa bunlar pek iyi şeye benzemiyorlar” arkadaşı da
“benzemez tabii” karşılığını vermiş.”peygamber efendimiz a.s. İnsanları yüzüne karşı meth etmenin yanlış birşey olduğunu söylemişti.Adam bu hataya düştüğün için seni biraz azarlamış olmalı.ama bak yinede çok kibarmış suya atladığımız zaman başını üşüttüğünü anlayıp üzüntü bile duydu”.
Melekler oradan ayrıldıktan sonra ellerinde ki kamerayla biraz çekim yapmış ve başka bir guruba hürmetle yaklaşarak
“selamun aleyküm kardeşler” demişler.”kolay gelsin afiyet olsun”.gurup içindeki gençlerden biri ızgarada köfteleri çevirirken üzerinden hala sular damlayan meleklere dönmüş
“çok mersi canım, kardeşlerinizi arıyorsanız şu tepede otlayan sığırların arasına bakacaksınız.ama et yemek istiyorsanız havanızı alırsınız.” meleklerden biri o gencin yol tarif etmek için gösterdiği çaba karşısında kendisine teşekkür ederken
“gerçektende yüce insanmış” demiş.”bizim melek olduğumuzu yeme içmeyle de bir ilgimiz olmadığını bir bakışta anlayıverdi.” Melekler bir çok insanla konuşup çekim işine devam etmişler.ve akşama doğru kasedi doldurup işlerini tamamlamışlar.Kamerayı kullanan melek
“ya çektiğimiz filmi merak ediyorum.eğer iyi çıkmazsa cennetteki arkadaşlara mahcup oluruz” demiş.Melekler biraz düşünüp taşındıktan sonra o şehrin bölge televizyonlarından birine giderek çektikleri filmi kendilerine göstermelerini istemişler.Yayın işiyle meşgul olan delikanlı meleklerin zehirli sularla fosur fosur kabaran yüzlerini, sivilcelerle kaplı olan kendi suratına benzettiğinden mi nedir
“yüzünüz bana hiç yabancı gelmedi sizlerden de çok hoşlandım.çektiğiniz filmi yayına sokup bütün şehir halkıyla beraber seyredelim” deyince melekler
“aman efendim estağfirullah, biz bu işte acemiyiz.Ahseni takvim olarak yaratılan insan oğlunun değerli vaktini boş şeylerle zayi etmeyelim” falan demişlerse de delikanlı o insanların kuzulardan da sessiz olduklarını ve fena birşeyler çekmeyecekleri kanısına varıp ne çıkarsa çıksın hiç itiraz etmeyeden izleyeceklerini belirtip melekleri ikna etmişler.Ve dolu kasedi başa sararak televizyon ekranından bütün şehre yayınlamaya başlamışlar.Meleklerden uzun boylu olanı film işiyle pek ilgilenmediği için yan odaya geçip istirahate çekilmiş.Ama kamerayı kullanan melek ekran başındaymış.İşi yürüten delikanlı filmin henüz ilk karelerini seyrettiğinde öne doğru bir, sağa doğru yarım vurgulu bir takla atıp cihan pehlivanları gibi bir nara koyverdikten sonra kıbleye doğru devrilmiş ve kendinden geçmiş.Diğer bütün programlar gibi o programıda kaçırmayan şehir ahalisinin evlerinden de tuhaf çığlık sesleri ve hıçkırık sesleri yükselmeye başlamış.Bu arada halkın çoğu o delikanlı gibi yığılıp kalıyormuş ekranda gördüklerinin karşısında ama beş on dakika sonra ayıldıklarında şehirde bir koşuşturma başlamış.İnsanlar yaşlı gözlerle o ana kadarki hayatlarını boşa geçirdiklerini haykırıyor, büyük bir pişmanlık içinde sarmaş dolaş ağlaşıyor, yaptıkları zulum ve haksızlıklardan ötürü vakit kaybetmeden özür dileyip helallik istiyorlarmış.
evlerden ezan ve dua sesleri yükselmeye başlamış. televizyon binası ise bir insan seli tarafından kuşatılmış vaziyetteymiş.herkez
“filmi tekrar oynatın Allah aşkına” diye tempo tutmaktaymış.o geceyi tövbe istiğfarla hiç uyumadan geçiren şehir halkı sabah namazına daha bir saat kala cami imamının evini basmış.
“hocam cami kapısını aç çabuk” diye bağırmaya başlamışlar.”namaza çok az kaldı içeriye ne kadar erken girersek o kadar çok sevap kazanırız.imam efendi tabi evinde televizyon olmadığından ve yatsı namazından sonra da hemen yattığı için olup bitenlerden de habersizmiş.bu yüzden önce rüya gördüğünü falan zannetmiş.ama işin ciddiyetini anlayınca şöyle yüksek bir yere çıkmış ve
“ey cemaat” diye bağırmış.”gerçi şu ana kadar hiçbirinizi camimizde görmedim.ama nede olsa din kardeşiyiz.biliyorsunuz şehrimizdeki tek cami burası.merkezde yapılmakta olanı 23 yıldır tamamlanamadı.osmanlıdan kalansa depremde hasar gördü.”demiş.cemaat hep bir ağızdan
“hemen yaptırırız hocam sen yeterki emret.yarından tezi yok ırgat gibi çalışır bir aya tamamlarız”. Demişler.
“camimize bu kadar insan sığamıyacağı için diğerleri bitene kadar bir kural uygulamalıyız”demiş imam efendi.
“bildiğiz gibi camide en sevaplı yer en ön saftır.daha sonra 2. Ve 3. Saflar gelir.”cemaat çıt çıkarmadan dinliyormuş.imam devam etmiş.
“bu yüzden günahı en fazla olanlar yani Allah’a şirk koşanlar bir an önce aklanmak için en ön safa geçsinler.2. Safa adam öldürenler 3. Safa zina yapanlar.4. Ye anne babasını gücendirenler.5.ye faiz alanlar.6.ya içki içenler.7.ye kumar oynayanlar.” imam sıralamayı tamamladıktan sonra gözlerini son defa kalabalığın üzerinde gezdirip
“beş vakit namazını camide kılan.ve yaz kış demeden cemaati kaçırmayan şu üç ihtiyarımızda isterlerse en arka safta namaza durabilirler.” diye bitirmiş sözlerini.Caminin kapıları tekbirlerle açılmış.herkez kendi yerine geçerek huşu içerisinde sabah namazının vaktini beklemeye başlamış.
Bu arada şehirdeki bütün ambulanslar hala ayılamayan yada kalbi zayıf olduğu için vefat edenleri ya hastaneye yada morglara taşıyorlarmış.
Televizyon binasında istirahate çekilmiş olan diğer melek tüm bu gürültüye uyandığında gördüklerine inanamayıp ve filmin oynatılması için yapılan tezahüratı duyunca arkadaşının yanına gelerek
“yav mübarek” demiş.
“sen nasıl bir film çektinki böyle kıyamet koptu dışarıda” filmi çeken melek lafı biraz gevelemiş.
“ya bildiğin şeylerdi” demiş.
“o berbat derenin içindeki halimiz, piknik yapan insanlar, dağdaki sığırlar falan işte” diğeri kaşlarını çatıp kendisine dik dik bakmaya başlayınca
“birde şey” diye devam etmiş.
“biliyorsun filmi çektiğimiz kamera dünyaya indirilmeden önce verilmişti.bende çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için cennetteki üç beş köşkle üç beş hurinin filmini çekmiştim.ne yapayım işte silmeyi unutmuşum.”


Asım Yıldırım

Sitemizde sanatçıya ait toplam 26 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.