Web sitemize hoşgeldiniz, 18 Nisan 2024
Beğen 2

Yağmur

Var edenin adıyla insanlığa inen nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür nebinin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır ebu kubeyz kovulmuş feryatlarla
Evlerin anasına dikilirken yeşil bayrak
Yeryüzü avaredir yapayalnız ve kurak
Zaman ayaklarımda tükendi adım adım
Eyula bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Yağmur gülşenimize sensiz baldıran düştü
Düşmanlık içimizde dostluklar yaban düştü
Yenilgi ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur çağların ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki yaşanmamış mazide
Dokunduğun küçük bir nakışta ben olsaydım
Sensiz kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bir can düştü
Yağmur kaybettin bütün hazinesini ceddin
En son avucumuzdan ince ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nameleri işitirler hiradan
Bir devrin korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça ateşler şahının hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırıl sıklam bir bakışta ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak dal koptu fidan düştü
Baykuşa çifte yalı bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım sahabenin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş ta ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü han düştü
Mazluma sürgün evi zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır bir imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi ebvada esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıp pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahiradan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan ak kor gibidir
Erdemin bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sessiz yükü zehirdir en güzel imbakların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlamış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar sonra sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider de zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Şehirler kabus dolu köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde hayali
Hazindir ki dertleri aşmaya umman düştü
Ayrılığın bağrında büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ban olsaydım
Sensiz ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllar boyu dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyrayı arıyor her damlara bir saray
Tahumlar ve iklimler senindir mevsim senin
Bekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur bir gün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahımın efganımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım
Yağmur sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mümindir sema sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasına hey hat suizan düştü
Zedelendi sağduyu körleşen izan düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
Bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çöl de seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahiradan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yer yüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım


Seyfullah Kartal

Sitemizde sanatçıya ait toplam 16 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.