Web sitemize hoşgeldiniz, 28 Mart 2024
Beğen 1

Abdullah Basfar-Sad Suresi

38-SAD SURESİ

Bismillahirrahmanirrahim

  1. Sad vel kur’ani ziz zikr
    2. Belillezıne keferu fı ızzetiv ve şikkak
    3. Kem ehlekna min kablihim min karnin fe nadev ve late hıyne mens
    4. Ve cabu en caehüm münzirun minhüm ve kalel kafirune haza sahırun kezzab
    5. E cealel alihete ilahev vahıda inne haza le şey’üy ucab
    6. Ventalekal melaü minhüm enimşu vasbiru ala alihetiküm inne haza le şey’üy yürad
    7. Ma semı’na bihaza fil milletil ahırah in haza illahtilak
    8. E ünzile aliyhiz zikru mim beynina bel hüm fı şekkim min zikrı bel lemma yezuku azab
    9. Em ındehüm hazinü rahmeti rabbikel azızil vehhab
    10. Em lehüm mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma feyerteku fil esbab
    11. Cündüm ma hünalike menzumüm minel ahzab
    12. Kezzebet kablehüm kavmü nuhıv ve adüv ve fir’avnü zül evtad
    13. Ve semudü ve kavmü lutıv ve ashabül eykeh ülaikel ahzab
    14. İn küllün illa kezzeber rusüle fe hakka ıkab
    15. Ve ma yenzuru haülai illa sayhatev vahıdetem ma leha min fevak
    16. Ve kalu rabbena accil lena kıttana kable yevmil hısab
    17. Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab
    18. İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak
    19. Vettayra mahşurah küllül lehu evvab
    20. Ve şededna mülehu ve ateynahül hıkmete ve faslel hıtab
    21. Ve hel etake nebeül hasm iz tesevverul mıhrab
    22. İz dehalu ala davude fe fezia minhüm kalu la tehaf hasmani beğa ba’duna ala ba’dın fahküm beynena bil hakkı ve la tüştıt vehdina ila sevais sırat
    23. İnne haza ehıy lehu tis’uv ve tis’une na’cetev ve liye na’cetüv vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab
    24. Kale le kad zalemeke bi süali na’cetike ila niacih ve inne kesıram minel huletai le yebğıy ba’duhüm ala ba’dın ilellezıne amenu ve amilüs salihati ve kalılüm ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakiav ve enab
    25. Fe ğaferna lehu zalik ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab
    26. Ya davudü inna cealnake hhalıfeten fil erdı fahküm beynen nasi bil hakkı ve la tettebiıl heva fe yüdılleke an sebılillah innellezıne yedıllune an sebılillahi lehüm azabün şedıdüm bima nesu yevmel hısab (24. Ayet secde ayetidir.)
    27. Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma batıla zalike zannüllezıne keferu fe veylül lillezine keferu minen nar
    28. Em nec’alüllezıne amenu ve amilus salihati kel müfsidıne fil erdı em nec’alül müttekıyne kel füccar
    29. Kitabün enzelnahü ileyke mübarakül li yeddebberu ayatihı ve li yetezekkera ülül elbab
    30. Ve vehebna li davude süleyman nı’mel abdinnehu evvab
    31. İz urida aleyhi bil aşiyyis safinatül ciyad
    32. Fe kale innı ahbebtü hubbel hayri an zikri rabbı hatta tevarat bil hıcab
    33. Rudduha aleyy fe tafika mesham bis sukı vel a’nak
    34. Ve le kad fetenna süleymane ve elkayna ala kürsiyyihı ceseden sümme enab
    35. Kale rabbığfir lı veheb li mülkel la yembeğıy li ehadim mim ba’di inneke entel vehhab
    36. Fe sehharna lehür rıha tecrı bi emrihı ruhaen haysü esab
    37. Veş şeyatıyne küllü bennaiv ve ğavvas
    38. Ve aharıne mükarranıne fil asfad
    39. Haza ataüna femnün ev emsik bi ğayri hısab
    40. Ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab
    41. Vezkür abdena eyyub iz nada rabbehu ennı messeniyeş şeytanü bi nusbiv ve azab
    42. Ürkud bi riclik haza muğteselüm baridüv ve şerab
    43. Ve vehebna lehu ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem minna ve zikra li ülil elbab
    44. Ve huz biyedike dığsen fadrib bihu ve la tahnes inna vecednahü sabira nı’ mel abd innehu evvab
    45. Vezkür ıbadena ibrahıme ve ishaka ve ya’kube ülil eydı ve ebsar
    46. İnna ahlasnahüm bi halisatin zikrad dar
    47. Ve innehüm ındena le minel müstefeynel ahyar
    48. Vezkür ismaıyle vel yesea ve zel kifl ve küllüm minel ahyar
    49. Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meab
    50. Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab
    51. Müttekiıne fıha yed’une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab
    52. Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab
    53. Haza ma tuadune li yevmil hısab
    54. İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad
    55. Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab
    56. Cehennem yaslevneha fe bi’sel mihad
    57. Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak
    58. Ve aharu min şeklihı ezvac
    59. Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün nar
    60. Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi’sel karar
    61. Kalu rabbena men kaddeme lena haza fezidhü azaben dı’fen fin nar
    62. Ve kalu ma lena la nera ricalen künna neuddühüm minel eşrar
    63. Ettehaznahüm sıhriyyen em zağat anhümül ebsar
    64. İnne zalike le hakkun tehasumü ehlin nar
    65. Kul innema ene münziruv ve ma min ilahin illellahül vahıdül kahhar
    66. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehümel azızül ğaffar
    67. Kul hüve nebün azıym
    68. Entüm anhü mu’ridun
    69. Ma kane liye min ılmin bil meleil a’la iz yahtesımun
    70. İy yuha ileyye illa ennema ene nezırum mübın
    71. İz kale rabbüke lil melaiketi innı halikum beşeram min tıyn
    72. Fe iza sevveytühu ve nefahtü fıhi mir ruhıy fekau lehu sacidın
    73. Fe secedel melaiketü küllühüm ecmeun
    74. İlla iblıs istekbera ve kane minel kafirın
    75. Kale ya iblısü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel alın
    76. Kale ene hayrum minh halaktenı min nariv ve halaktehu min tıyn
    77. Kale fahruc minha fe inneke racım
    78. Ve inne aleyke la’netı ila yevmid dın
    79. Kale rabbi fe enzırni ila yevmi yüb’asun
    80. Kale fe inneke minel münzarın
    81. İla yevmil vaktil ma’mum
    82. Kale fe bi ızzetike le uğviyennehüm ecmeıyn
    83. İlla ıbadeke minhümül muhlesıyn
    84. Kale fel hakku vel hakka ekul
    85. Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhüm ecmeıyn
    86. Kul ma es’elüküm aleyhi min ecriv ve ma enen minel mütekellifın
    87. İn hüve illa zikrul lil alemın
    88. Ve le ta’lemünne nebeehu ba’de hıyn

MEALİ
38 – SÂD SÛRESİ
Mekke’de indirilmiş olup 88 âyettir. Adını başındaki sâd harfinden alır. Sûrenin asıl gayesi, Allah’ın elçilerini dinlemeyenleri uyarmaktır. Müteakiben Peygamberimize itaat konusu üzerinde özellikle durulur, müteaddit peygamberlerin tebliğleri pek kısa bir şekilde anlatılır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Sâd. Bu şanlı şerefli Kur’ân hakkı için:
2 – (Kâfirler) Bu Kur’ân’ı onda şüpheye yer verecek herhangi bir taraf olduğundan değil, ama asıl kendileri Allah’a karşı kibir ve muhalefet taşıdıkları için inkâr ediyorlar.
3 – Biz onlardan önce nice nesilleri silip süpürdük. O zaman ne çığlıklar, ne feryatlar kopardılar! Ama kurtuluş zamanı çoktan geçmişti! [21,12-13]
4-5 – İçlerinden kendilerini uyarıp irşad edecek birinin gelmesinden her nedense şaşırdılar ve o kâfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı! İşte tutmuş bunca ilahı bir tek ilah yapmış! Bu gerçekten şaşılacak, çok tuhaf bir şey!” dediler. [10,2]
En makul ve münasip olan, peygamberin, kendi toplumunun mensuplarını uyarıp eğitmesidir. İnsandan başka melek gibi bir varlık gelseydi insanlarla ilişki kuramazdı, onlarla beraber yaşayamaz, onlara örnek olamazdı. Başka bir milletten biri çıkıp gelseydi, tanımamaları sebebiyle, asıl onun hakkında şüphe etmeleri gerekirdi.
6 – İçlerinden önde gelen eşraf takımı derhal harekete geçip “Hâla mı duruyorsunuz, kalkın yürüyüp gösteri yapın ve ilahlarınız konusunda direnip dayanacağınızı ilan edin. Bu, cidden yapılması gerken bir şeydir.” dediler.
7 – “Doğrusu biz bu tevhid inancını son dinde de görmedik. Bu sırf bir uydurma!”
8 – Biz bu kadar eşraf dururken, kitap gönderilecek bir o mu kalmış!”
Hayır, hayır! Onlar Benim buyruklarım hakkında tam bir şüphe içindedirler, doğrusu onlar azabımı henüz tatmadılar. [43,31-32]
9 – O mutlak galip, her nimeti ve özellikle peygamberliği dilediğine ihsan eden Rabbinin rahmet hazineleri yoksa onların mı yanında? [4,53-55; 17,100]
10 – Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında olan varlıkların hakimiyet ve yönetimi onlara mı ait? Haydi, ellerinden geliyorsa sebep ve vasıtalarını temin etsinler de göğe çıksınlar (âlemi oradan yönetsin, vahyi de isteklerine göre indirsinler!)
11 – Bunu yapmaları şöyle dursun, onlar birtakım döküntü bölüklerden oluşup buracıkta bozguna uğratılacak bozuk bir ordu!
İslâm’a karşı Arap yarımadasındaki başlıca grupların birleşik kuvvetler halinde birleşip Medineyi kuşatmalarına ve tarihe Ahzab (birleşmiş gruplar) harbi diye geçen savaşta onların perişan olacaklarını müjdelemektedir. [33,22]
12-13 – Onlardan önce Nûh, Âd toplumları ve ordular sahibi Firavun toplumu da Peygamberleri yalancı saydılar.
Semûd ve Lût toplumları, Eykeliler de öyle yaptılar. İşte bunlar, peygamberlere karşı toplanan hiziplerdi.
Zu’l-evtad: Saray ve saltanat sahibi, ordular sahibi, yahut cezalandırdığı kimseleri kazıklara bağlayarak işkence yaptırması mânalarına gelebilir. “Yere kazık gibi çakılan ehramlar” sahibi anlamı da düşünülebilir.
14 – Bunların her biri peygamberlere yalancı demiş ve cezalarını haketmişlerdi.
15 – Onların kabirlerden dirilmeleri sadece bir tek çağrıya bakar. Ses yayılır yayılmaz hemen kalkarlar.
16 – Bir de o kâfirler alayla şöyle dediler: “Ey bizim Rabbimiz, bizim azap payımızı hesap günü gelmeden çabuklaştır.”
17 – Onlar ne derlerse desinler sen sabret ve güçlü kuvvetli bir kulumuz olan Davud’u hatırla. Çünkü o daima Allah’a yönelirdi.
Hz. Davud (a.s.) ın “ze’l-eyd” sıfatı bedenî kuvvet, askerî ve siyasî kuvvet, ahlâki kuvvet veya ibadet kuvveti yönlerinden düşünülebilir.
18-19 – Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik.
Her biri onun âhengine katılır, beraber zikrederlerdi. [34,10]
20 – Biz onun hakimiyetini güçlendirdik, ona hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve meramını güzelce ifade etme kabiliyeti verdik.
21-22 – O mahkemeleşen hasımların olayından haberin oldu mu?
Onlar mabedin duvarına tırmanıp Davud’un yanına birden girince o, onlardan ürktü.
Onlar da “Korkma! dediler, biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dâvalıyız.
Senden dileğimiz: Aramızda adaletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize tam doğruyu göster.” {KM, II Samuel 11; Mezmurlar 2,7}
23 – “Benim şu din kardeşimin doksan dokuz koyunu var, benimse bir tek koyunum!
Böyle iken “onu da bana bırak!” dedi ve çenesiyle beni bastırdı.”
24 – Dâvud: “Doğrusu, senin tek koyununu, kendi koyunlarına katmak istemekle o sana haksızlık etmiştir.
Zaten malda ortak olanların çoğu birbirlerine haksızlık ederler.
Ancak gerçekten iman edip makbul ve güzel davranışlarda bulunanlar böyle yapmazlar onlar da o kadar azdır ki!”
Davud kendisini imtihan ettiğimizi anladı, derhal Rabbinden mağfiret diledi, eğilip secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.
22. âyette bahsi geçen iki kişi, muhtemelen Davud (a.s.)’a suikast için gizlice duvardan tırmanıp atlayan kimselerdi. O’nun yanında başkaları bulunduğundan asıl maksatlarını gizleyip böyle bir sun’î mesele uydurdular (Razî).
Bazı müfessirlerin, İsrailiyattan alınan Urya kıssasını, hafifleterek nakletmeleri büyük çapta tenkid edilmiştir. Bu izahı, bazı müfessirler zorlamalı bulurlar. İbnu’l-Arabî Ahkâmu’l-Kur’ân’da şöyle der: Davud (a.s.) bir şahsa, eşini boşaması halinde onunla evlenmek istediğini söylemişti. Şahsın kabul veya reddettiği bildirilmiyor. Böyle bir teklif o toplumda geçerli olmakla beraber, en uygun davranış biçimi olmadığından Allah Teâla onu böylece uyardı. 99 sayısı çokluktan kinayedir.
Bu âyetin okunması ve dinlenilmesi halinde tilavet secdesi yapılması vaciptir.
25 – Biz de ondan bunu affettik. Muhakkak ki onun Bize yakınlığı ve güzel bir âkıbeti vardır.
26 – “Davud! Biz seni ülkede hükümdar yaptık, sen de insanlar arasında adaletle hükmet, keyfine uyma ki seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttukları için, kendilerine şiddetli bir azap vardır.
27 – Biz göğü, yeri ve ikisinin arasındaki varlıkları gayesiz, boşuna yaratmadık. Bu sadece kâfirlerin bir zannı ve iddiasıdır. Artık o ateşten vay haline o kâfirlerin!
28 – Biz hiç, iman edip makbul ve güzel iş yapanlara, ülkede fesat çıkararak nizamı bozanlarla aynı muameleleri yapar mıyız? Yahut Allah’ı sayıp kötülüklerden sakınanları, yoldan çıkanlarla bir tutar mıyız?
29 – Biz sana hayrı, feyiz ve bereketi bol bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar.
30 – (Bunları belirttikten sonra tekrar Davud’un kıssasına dönelim:) Davud’a evlat olarak Süleyman’ı ihsan ettik. Süleyman ne güzel kuldu! Hep Allah’a yönelirdi. [27,16]
31 – Hani bir gün ikindi vakti ona, durduğunda sakin, koştuğu zaman ise süratli safkan koşu atları gösterilmişti.
32-33 – Onlarla ilgilenip “Ben Rabbimi hatırlattıkları için güzel şeyleri severim.” dedi ve onlar gözden kayboluncaya dek onları seyredip durdu.
Sonra: “Onları tekrar bana getirin!” deyip bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.
Hz. Süleyman (a.s.) savaşta istifade etme ve daha başka gayelerle atların hazırlanmasını ve eğitimleri için koşturulmalarını emrederek, bazan bu işe bizzat nezaret ediyordu.” Ben bunları nefsimin haz duyması için değil, Allah’ın dinini güçlendirmek arzumdan dolayı seviyorum.” demişti.
34 – Biz Süleyman’ı denemeye tâbi tuttuk ve tahtının üzerine bir cesed bıraktık. Sonra o, Allah’a sığınıp tekrar tahtına döndü.
Hz. Süleyman (a.s.) Mescid-i Aksayı yaptırdığı sırada, getirttiği sanatkârlar içinde, sanatların hilelerini bilen birtakım şeytanların kurdukları bir ihtilal yüzünden bir süre nüfuzunu kaybetmiş, yahud tahtından ayrı kalmış, böylece tahtında ya kendisi güçsüz bir cesed halinde hükümsüz kalmış, yahut tahtı da işgal edilip ona kırk gün kadar, heykel gibi birisi oturtulmuştu. (Elmalılı M. Hamdi Yazır). Farklı diğer yorumlar içinde, biz bunu tercih ettik. Doğrusu, bu âyet, tefsiri en zor olan nadir yerlerdendir. Gerçeği her yönü ile yalnız Allah bilir.
35 – “Ya Rabbî, dedi, affet beni ve bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir hâkimiyet lutfet. Çünkü Sen, lütufları son derece bol olan vehhabsın!”
36 – Biz rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr, onun emriyle istediği yere tatlı tatlı eserdi.
37-38 – Bina yapan, dalgıçlık yapan her şeytanı, bukağılarla bağlı olan başkalarını da onun hizmetine verdik.
Bukağılarla bağlamaktan maksat, kötülük ve bozgunculuklara meydan verilmeyecek bir şekilde sıkı bir kontrol ve takip altına alınmış olmalarıdır.
39 – Buyurduk: “Süleyman! İşte bu, sana ihsanımızdır. İster dağıt, ister yanında tut, bu hesapsızdır.”
“Bu konuda yetki sana verilmiştir, yaptığından dolayı sana bir hesap sorulmayacaktır” mânasınadır.
40 – Muhakkak ki onun Bize yakınlığı ve güzel bir akıbeti vardır.
Allah kibirlileri sevmez. Hata işleyen kimse, uyarıldıktan sonra yine de inat ve ısrarla günahında devam ederse, İblisin durumuna düşer. Hatasını kabul edip Rabbine yönelirse atası Hz. Âdemi örnek almış olur. Allah da Davud ve Süleyman (a.s.) gibi onu da bağışlar, hatta hiçbir kuluna vermediği yetki, servet ve saltanatı ona verir.
41 – Kulumuz Eyyûb’u da hatırla! Hani o Rabbine: “Ya Rabbî, şeytan bana bir yorgunluk ve işkence dokundurdu.” diye yalvarmıştı. [65,3]
42 – Eyyûb’a: “Ayağını yere vur! dedik, İşte sana kullanıp yıkanacağın ve içeceğin soğuk bir su!”
43 – Nezdimizden bir rahmet ve sağduyu sahiplerine bir ibret olmak üzere ona; ailesini, çevresini ve onların bir mislini lütfettik.
44 – Bir de ona: “Eline bir demet sap al, onunla vur! Yemininden dönen durumuna düşme” dedik.
Doğrusu Biz onu pek sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! O, gerçekten Allah’a yönelirdi. {KM, Eyub 2,8; 1,21-22}
Denildiğine göre, Hz. Eyyub (a.s.), bir hadise dolayısıyla eşine yüz değnek vuracağına dair yemin etmişti. Böylece bir demet yaparak vurmakla yeminin yerine geleceği kendisine bildirilmişti (Bu, belki de bu hususî durum ve benzeri durumlara mahsus bir fetvadır. Mesela eşi buna takat getiremezdi, yahut bu kadar ağır bir cezayı haketmemiş olabilirdi.).
45 – (Ey Resûlüm) Kuvvetli ve basiretli olan o zatları; kullarımız İbrâhim, İshak ve Yâkubu da an!
46 – Biz onları özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kişiler kıldık.
47 – Üstelik onlar Bizim yanımızda seçkin ve hayırlı zatlardı.
48 – İsmâil’i, Elyasa ve Zülkifl’i de hatırla. Onların hepsi hayırlı insanlardı. [21,85; 6,86]
Elyasa (a.s.), İlyas (a.s.)’ın İsrailoğulları üzerine halifesi olup, sonra kendisine peygamberlik verilmiştir. Zülkifl (a.s.) hk. 21,85 âyetine bkz. Son cümle, peygamberlerin günahsız olduklarının delilidir.
49 – İşte bu bir zikirdir, bir hatırlatmadır. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir âkıbet vardır.
50 – O güzel yer: Kapıları yalnız kendilerine açılmış olan Adn cennetleridir.
51 – Onlar orada kanapelere dayanarak birçok meyveler ve içecekler isterler. [56,18]
52 – Onların beraberinde, gözleri kocalarından başkasını görmeyen yumuşak bakışlı, aynı yaşta güzeller vardır.
53 – Bu hesap günü için size vaad olunan şeyler bunlardır.
54 – Gerçekten bu, Bizim ihsan ettiğimiz bir nasiptir ki onun asla biteceği yoktur. [16,96; 11,108; 41,8; 13,35]
55-56 – İşte bu, mutlularadır. Ama azgınlara kötü bir âkıbet vardır ki o da girip yanacakları cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!
57 – Bu böyledir! İşte tatsınlar bakalım o kaynar suları ve irinleri!
58 – Bu böyledir! Daha bunlara benzer başka azaplar da vardır.
59 – İşte şunlar dünyada körü körüne maiyetinizde koşup giden gûruhtur!
“Merhaba” olmasın, rahat yüzü görmesin o zalimler!
Zira onlar cehenneme gireceklerdir.
60 – Tâbi olanlar onlara: “Hayır, asıl size merhaba olmasın, rahat yüzü görmeyin sizler! Bu azabı bize getiren sizsiniz. O ne kötü yerdir!”
61 – Sonra hep birden dua edip derler ki:
“Ya Rabbena, kim bunları önümüze yığdı ise, Sen onun azabını kat kat artır!” [7,38]
62-63 – Azgınlar: “Neden acaba dünyada kendilerini değersiz saydığımız birtakım adamları burada görmüyoruz? Aklımız sıra, onlarla alay ederdik!
Yoksa gözlerimiz onlardan kaydı da onun için mi kendilerini göremiyoruz?”
64 – İşte bu, yani cehennemliklerin davalaşması kesin bir gerçektir.
65 – De ki: “Ben sadece uyaran bir peygamberim.
Şu kesin bir gerçektir ki tek hakim olan Allah’dan başka ilah yoktur.
66 – O göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki varlıkların Rabbidir. Mutlak galiptir, çok mağfiret edendir.
67 – De ki: “Bu Kur’ân pek mühim bir mesajdır.
68 – Ama siz ona sırtınızı dönüyorsunuz.
69 – Mele-i Âla sakinleri tartışırlarken kendi aralarında neler konuştuklarına dair bilgim yoktur.
70 – Şu var ki: Bana sadece, açıkça uyarmak için gönderilen bir elçi olduğum vahyolunuyor.”
71 – Bir vakit Rabbin meleklere: “Ben, dedi, çamurdan bir beşer yaratacağım.
72 – Onu iyice biçimlendirip ona Rûhumdan üfleyince hep birden, hürmet göstermek için ona secde ediniz.”
73 – Meleklerin hepsi secde ettiler.
74 – Lâkin İblis secde etmedi.
O kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
75 – Allah buyurdu: “İblis! Benim ellerimle yarattığım mahlûkuma neden secde etmedin?
Gururlandın mı, yoksa kendini çok yükseklerde mi görüyorsun? {KM, Mezmurlar 119,73}
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah Teâlaya yed (el) kelimesi bazan tekil olarak (yedullah, 48,1) bazan çoğul olarak (eydina 36,71), bazan da burada olduğu gibi tesniye olarak (iki el, yedeyye) izâfe edilir. Bunların her birinde Allah’ın şanına yaraşan bir mâna kasdedilmiştir. Bu durum, bir yönden de şuna delâlet eder: Allah mutlaktır, beşer ifadesindeki kayıtlar onun vasıflarını ve icraatını anlatmaya yetmez.
Birçok müfessire göre burada Allah Teâlanın bu tabiri kullanması, ihtimamla yaratmasından kinayedir. Yahut biri bedeni biçimlendirmeye, öbürü ruh üflenmesine işaret olmak üzere insanın ruh ve bedenini cemeden varlığını da hatıra getirebilir.
76 – İblis: “Ben ondan üstünüm, çünkü beni ateşten, onu ise topraktan yarattın” dedi.
77-78 – Allah: “Defol oradan! Sen artık kovulmuş birisin. Lânetim de, hesap gününe kadar senin üstündedir.”
79 – “Ya Rabbi, bana insanların dirileceği güne kadar mühlet verir misin?” dedi.
80 – Allah: “Haydi sana mühlet verildi!”
81 – “Sen belirli bir vakte kadar izinlisin.”
82-83 – İblis: “Öyle ise, senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım. Ancak Senin ihlasa erdirdiğin kullar bundan müstesnadır.” dedi. [17,62-65]
84-85 – Allah buyurdu: “İşte bu doğru! Ben de şu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, sen ve sana uyanlarla dolduracağım.”
Bu sûre, bir bakıma, Kureyş önderlerinin “Kitap gönderilecek bir o mu kalmış!” iddialarına, 9-10. âyetlerdeki kısa cevaptan sonra verilen uzun bir cevap olup özetle şöyledir: “Muhammed’i elçi seçmeme itiraz eden sizler, Âdemi kabul etmeyen İblis durumundasınız.”
86 – De ki: Ben de irşad ve risalet hizmetinden dolayı sizden bir ücret istemiyorum ve ben size kendiliğinden bir iddia içinde bulunan biri de değilim!” [32,13; 17,63]
87 – Bu Kur’ân, ancak bütün milletler için bir derstir.
88 – Onun verdiği haberin doğruluğunu bir süre sonra siz de pek iyi öğrenirsiniz. [6,19; 11,17]

 


Kur'an-ı Kerim Dosyaları

Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.