Mustafa Demirci-Bir Suikast
Hişâm ve Ayyâş’ın İslâm’dan döndüklerini açıklamaları, sürekli akan göçleri durduramadığı için ezilen Kureyş’in kazandığı küçük bir zaferdi. Artık Mekke’deki büyük evlerden bazıları sahipsizdi; digerlerinde ise birkaç yaşlıdan başka kimse kalmamıştı. Sadece on yıl kadar önce, çok zengin ve ahenkli görünen şehri bir tek adam değiştirmişti. Fakat bu tür gelip geçici üzüntü ve eseflerin yanı sıra Mekkeliler, kuzeyde, dinleriyle çatışınca hiçbir akrabalık bağını tanımayan bu insanların toplandığı Yesrib’de, kendileri için büyük bir tehlikenin geliştiğinin farkındaydılar. Peygamber (s.a.v)’in: “Ey Kureyşliler, sizi yerle bir edeceğim” sözünü unutmuyor ve görünürde hiç korkulacak bir şey yokken korkuyorlardı. Gözlerini onun üzerinden hiç ayırmadıkları halde O, Yesrib’e kaçmanın bir yolunu bulmuş ve artık bu söz bir tehdit olmaktan çıkmıştı.
Peygamber (s.a.v)’in koruyucusu Mut’im’in ölmesi, meydanı onlara bıraktı; meydanı daha da temizlemek için, Kureyş liderleri mecliste toplandığında Ebû Leheb orada bulunmadı. Uzun tartışmalardan sonra, -bazılarının isteksiz olmasına rağmen- Ebû Cehil’in bu tehlikeyi kökten halletmek için öne sürdüğü plân kabul edildi. Her kabile, güçlü, güvenilir ve silahlandırılmış bir genç seçecek ve bu seçilen adamlar aynı anda Muhammed (s.a.v.)’e saldıracaklardı. Hepsi onun kanını akıtacak, böylece de hiçbir kabile tek başına cinayetten sorumlu tutulmayacaktı. Çünkü Beni Hâşim, bütün Kureyşli kabilelerle uğraşamazdı, onların öne sürdüğü diyeti de ödeyeceklerdi. Böylece bütün kabileler, yaşadığı sürece kendilerine rahat vermeyecek olan bu adamdan kurtulacaklardı.
Cebrâîl (a.s.), Peygamber (s.a.v.)’e gelmiş ve ne yapması gerektiğini söylemişti. Öğle vakti, ziyaret için uygun olmayan bir vakitte, Peygamber (s.a.v.) doğruca Ebû Bekir (r.a.)’in evine gitti. Ebû Bekir onu kapıda görür görmez önemli bir olay olduğunu anladı. Peygamber (s.a.v.) geldiğinde, Aişe ve ablası Esmâ babalarının yanındaydılar. Peygamber (s.a.v.): “Allah, bu şehirden ayrılıp, hicret etmem için izin verdi” dedi. Ebû Bekir :”Benimle mi?” diye sordu. “Evet, seninle” dedi Peygamber (s.a.v.). Aişe o zaman 7 yaşındaydı. Daha sonraları şöyle derdi: “O güne dek, Ebû Bekir’in bu sözleri duyduğunda ağladığı gibi, bir kişinin sevinçten ağlayabileceğini bilmiyordum.”
Plânlarını yaptıktan sonra Peygamber (s.a.v.) evine döndü ve Ali (r.a.)’ye Yesrib’e gideceğini, onun kendisindeki emanetleri sahiplerine verinceye kadar Mekke’de kalması gerektiğini söyledi. Peygamber (s.a.v.)’e hâlâ “El-Emîn” deniyordu ve kâfirler bile hiç kimseye güvenmedikleri mallarını ona emanet ediyorlardı. Peygamber (s.a.v.), Ali’ye, Kureyşlilerin kendisine suikast hazırladıklarını Cebrâîl’in haber verdiğini de söyledi.
Onu öldürmek için seçilen genç adamlar, geceleyin onun evinin dışında buluşmak üzere sözleşmişlerdi. Fakat sayılarının tamamlanmasını beklerken evden kadın sesleri; Sevde, Ümmü Eymen, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma’nın seslerini duydular. Bu, onların düşünmesine sebep oldu, içlerinden biri, eğer eve tırmanıp girerlerse, kadınların gizliliğine tecavüz ettikleri için tüm Arabistan’da kötü anılacaklarını söyledi. Bu yüzden kurbanlarının, her sabah adeti olduğu üzere dışarı çıkmasını beklemeye karar verdiler.
Peygamber (s.a.v.) ve Ali (r.a.) onların varlığından haberdardılar; Peygamber (s.a.v.) her zaman üstünde uyuduğu örtüyü Ali’ye verdi ve: “Benim yatağıma yat ve benim bu yeşil Hadrâmî örtüme bürün. Uyu, sana onlardan bir zarar gelmeyecek” dedi. Daha sonra ‘Yâsîn’ diye başlayan sûreyi okumaya başladı.
“Biz onların önlerinde bir sed, arkalarında da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler”(Yâsîn: 9). âyetine gelince evden çıktı. Allah onların görmesini engelledi ve Peygamber (s.a.v.) aralarından geçti gitti. Karşı taraftan bir adam geliyordu. Peygamber (s.a.v.)’i fark etti. Biraz sonra Peygamber (s.a.v.)’in evinin yanından geçerken kapının önünde yığılan gençleri görünce, onlara Muhammed (s.a.v.)’i arıyorlarsa, onun evde olmadığını, kısa bir süre önce dışarı çıktığını söyledi. “Bu nasıl olur?” diye düşündüler. Suikastçılardan biri erken gelmiş ve arkadaşlarını beklerken Peygamber (s.a.v.)’in içeri girdiğini görmüştü. Hepsi, oradan kimsenin ayrılmadığından da emindiler. Fakat yine de şüpheye düştüler. İçlerinden biri Peygamber (s.a.v.)’in yattığı yeri biliyordu; pencereden baktı ve Peygamber (s.a.v.)’in örtüsüne sarınmış birinin uyuduğunu gördü. Arkadaşlarını Peygamber’in hâlâ orada olduğu konusuna ikna etti. Fakat şafak vakti Ali (r.a.) kalktı ve hâlâ örtüye sarılı bir halde dışarıya çıktı. Onun kim olduğunu görünce kandırılıklarından şüphelendiler. Biraz daha beklediler; geçen Safer ayından kalan ince hilâl doğudaki tepelere yükselmişti. Ve aydınlık çıktıkça rengi soluyordu. Hâlâ Peygamber (s.a.v.) ‘den bir işaret yoktu;ani bir dürtüyle, her birinin olanları haber vermek için kendi kabilesine gitmesi gerektiğine karar verdiler.
Mustafa Demirci
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.