Mustafa Demirci-Aileni Uyarıp Korkut
Henüz açık olarak İslâm’a bir çağrı yapılmamıştı, fakat gün geçtikçe bu fedakâr mü’minler ve abidler grubuna kadın-erkek birçok yeni genç katılıyordu. Daha önce bahsettiklerimizden başka İslâm’a ilk girenler arasında Peygamber’in kuzenleri Ca’fer ve Zübeyr de vardı; bunları, daha başka kuzenler takip etti. Halası Umeyye’nin oğulları, Abdullah İbn Cahş ile kardeşi Ubeydullah ve diğer halası Berre’nin oğlu Ebû Seleme de İslâm’a girdi. Annesi tarafından iki kuzeni de, Zühre’li Ebû Vakkas’ın oğlu Sa’d ve onun küçük kardeşi Umeyr de yeni dine girenler arasındaydı. Fakat Peygamber’in dört amcasından hiçbiri onun peşinden gelmeye yatkın görünmüyordu: Ebû Tâlib, oğulları Ca’fer ve Ali’nin İslâm’a girmesine karşı çıkmamıştı. Fakat kendisinin, atalarının dinini terk etmeye hazır olmadığını söylüyordu. İkisi de Peygamber’i kişisel olarak çok sevdiklerini gösterdikleri halde Abbâs, İslâm’a girme konusunda çekimser davranıyor, Hamza ise anlamaz görünüyordu. Fakat Ebû Leheb açıkça yeğeninin bir saptırıcı değilse bile, bir sapık olduğunu söylüyordu.
“(Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyarıp korkut”[52] âyeti geldikten sonra Peygamber (s.a.v.), Ali’yi çağırdı ve ona: “Allah bana en yakınlarımdan başlayıp ailemi ve akrabalarımı uyarmamı emretti. Fakat bu iş benim gücümü aşıyor. Bu yüzden bir yemek vereceğim. Bir koyun budundan yemek hazırla, bir maşrapa da süt bul ve tüm Benî Abdu’l-Muttalib’i bir araya topla. Böylece ben de bana verilen emri yerine getirebileyim” dedi. Ali, kendisine söylenenleri yaptı; ne az ne fazla, ne söylendi ise onları hazırladı ve Hâşimî kabilesinin hemen hemen tümü, kırk adam geldiler. “Onlar bir araya geldiğinde” dedi Ali, “Peygamber bana hazırladığım yemeği getirmemi söyledi. Tabaktan bir lokma et aldı, onu ısırdı ve tekrar tabağa koydu ve ‘Allah’ın adıyla onu götür’ dedi. Adamlar grup grup sırayla hepsi doyuncaya dek yediler. ‘Fakat’ dedi Ali, ‘yemekte hiç azalma yoktu, sadece insanların el değmesiyle parçalanmıştı. Hayatım üzerine yemin ederim ki eğer bir tek adam olsaydı, benim koyduğum yemekle ancak doyardı.’ Daha sonra Peygamber: ‘Onlara içecek ver’ dedi, ben de maşrapayı getirdim, herkes doyana dek içti. Halbuki o kaptaki sütü bir tek kişi bitirebilirdi. Fakat Peygamber tam onlara hitap edecekken Ebû Leheb onun sözünü kesti ve: ‘Ev sahibiniz sizi büyüledi’ dedi. Bunun üzerine onun konuşmasına fırsat kalmadan dağıldılar.”
Ertesi gün Peygamber Ali’ye bir önceki gün yaptıklarının aynısını yapmasını söyledi. Ve yine bir önceki gibi yemek hazırlandı, her şey önceki gün gibiydi: Fakat bu kez Peygamber (s.a.v.), etkisini gösterip onlara hitap etmeyi başardı: “Ey Abdu’l-Muttalib oğulları!” dedi, “bu halka benimkinden daha soylu bir mesaj getiren hiçbir Arap tanımıyorum. Size hem bu dünya, hem de âhiret için kurtuluş getiriyorum. Allah bana, sizi O’na çağırmamı emrediyor. O halde içinizden kim bana bu konuda yardımcı olacak, benim vekilim, kardeşim ve vârisim olacak?” Tüm kabile sessizlik içindeydi. Ca’fer ve Zeyd bir şeyler söyleyebilirlerdi; fakat onlar meselenin kendi Müslümanlıkları olmadığını ve bu meclisin diğerlerini İslâm’a çağırmak için toplandığını düşünüyorlardı. Sessizlik bozulmayınca on üç yaşındaki Ali, kendisini konuşmak zorunda hissetti ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü, ben senin yardımcın olacağım.” Peygamber elini Ali’nin ensesine koydu ve: “Bu, sizin aranızda benim vekilim, vârisim ve kardeşimdir. Onu dinleyin ve ona itaat edin” dedi. Adamlar ayağa kalktılar ve gülerek Ebû Tâlib’e: “ O, sana, oğlunu dinlemeni ve ona itaat etmeni emrediyor” dediler.
Peygamberin halalarından Safiye de oğlu Zübeyr gibi ona uymakta tereddüt etmedi, fakat onun beş kız kardeşi bir türlü karar veremediler. Erva’nın tutumu, onların hepsinin bulunduğu durumu aydınlatacak niteliktedir: “Ben diğer kız kardeşlerimin ne yapacaklarını bekliyorum” derdi. Diğer taraftan yengesi, kararsız olan Abbâs’ın karısı Ümmü’l-Fadl, Hatîce’den sonra İslâm’a giren ilk kadındı. Daha sonra üç kız kardeşini de Peygamber’e getirmeyi başarabilmişti. -Öz kardeşi Meymûne ve üvey kardeşleri Selmâ ile Esmâ- Ca’fer, Ümmü’l-Fadl’ın evinde büyümüştü ve kısa bir süre önce evlendiği Esmâ’yı bu evde tanımıştı ve sevmişti. Hamza da onun kardeşi Selmâ ile evlenmişti. İslâm çağrısına ilk icabet edenlerden biri de Ümmü Eymen idi. Peygamber onun hakkında şöyle derdi: “Cennet ehlinden biriyle evlenmek isteyen Ümmü Eymen’le evlensin.” Bu sözleri, Zeyd’i çok etkilemişti. Ümmü Eymen Zeyd’den çok yaşlı idi; fakat Zeyd için bunun bir önemi yoktu. Bu nedenle Peygamber’e kararını açıkladı; o da Ümmü Eymen’i kolayca bu evliliğe razı etti.
Ümmü Eymen, Zeyd’e bir erkek çocuğu verdi ve adını Üsâme koydular. Üsâme, kendisini çok seven Peygamber’in yanında onun torunu imiş gibi yetişti.
Mustafa Demirci
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.