Web sitemize hoşgeldiniz, 23 Kasım 2024
Beğen 1

Ölüm ÖtesiHayat-12

Muhterem Müslümanlar, en son bir evvelki hafta çeşitli yerlerden getirilmek suretiyle imanımıza ait mühim bir esas etrafında ariye bir kısım delilleri kullandıktan sonra haşir akidesi etrafında bir kısım tahşidat yaptıktan sonra bu delillerle gösterilen öbür alemde insanların kimisine âlî ve sâfî yukarıya kimisinin kesif ve aşağıya gittiği hususunu neticeleri ve yerleri itibariyle göstermeye çalıştım. Meselenin ilmi münakaşasından nazari yönünü ifade ettikten sonra bütün bunların bize neyi gösterdiğini neyi anlatmak istediğini sizin dikkatinize arz etmeye çalmıştım. Kısaca bu mevzuda gönlüm arzu ediyordu ki, Resulü Ekrem alehissalatü vesselamın mücelledlerle anlatılan beyanları içinde safha safha berzah hayatını, mahşer hayatını cennet hayatını, cehennem hayatını size nakledeyim. Ama ben kararımı ve kanaatimi değiştirdim tetimme ve tekmile olarak bir hususu arz edip geçeceğim. Ve daha evvel zihnimde tasavvur ettiğim hususları inşaallah müteferriken ilerde Cenabı Hakkın lütfedeceği dersler içinde arz etmeye bırakacağım. Cennet ve Cehennem bu alemin bir neticesidir. Bu alem yaşandığı için öbür alem olacaktır. Ve öbür aleme ne derlerse desinler o netice itibariyle Allah’ın gazabının alev alev yandığı yerden rahmetinin bağ ve bahçe haline arzı didar edişinden ibarettir. Bir bağlar ve bahçeler manasına cennet vardır bir de alev alev insanlar ve her şeyi yakan kavuran cehennem vardır. Cenabı Hak ikincisinin şerrinden bizleri muhafaza buyursun sabah ve akşam muhbiri sadık şafi müşeffef kainatını fahri kabir azabının yanında cehennem azabından Allah’a sığınmamızı emrediyor. Sabah akşam yedi defa fazdan sonra “Allahüme ecirna minenar” derken bize hem Cehennemin dehşetini anlatıyor beşer için nasıl mühim bir mesele olduğuna dikkati çekiyor ve bu mevzuda hem de sığınılacak tek varlığın Hz. Allah olduğunu menca ve malcein Hz. Allah olduğunu gösteriyor. İnsan salih amelle ikincisinin şerrinden kurtulmuş olacak ve birincisine dahil olacak vasıl olacak. İnsan iç istikametiyle ikincisinin şerrrinden kurtulacak ve birincisinin bütün nimetlerini elde edecek insan kalbinin yufkalığı inceliği ile rikkati ile gecelerini ihya etmesi ile ve gözlerinin yaşıyla cehennem ateşini söndürecek cenneti kendi hakkında bağ ve bahçe haline getirecek. Cennet insanın gözyaşlarıyla sulanan bir bağ bahçedir. Kabir azabı yine insanın gözyaşlarıyla cennet bahçelerinden bir bahçe haline gelen mahşerin dehşeti zayıf asarla ifade edildiği gibi Resulü Ekrem Aleyhissalatü vessalamı tam bizar ve rahatsız ettiği hengâmda cibrilin elinde bir şişe suyla oradan belirdiğini müşahede eder. O bir şişe su serpildiğinde dağlarv¬âri Cehennem kıvılcımları sönüverir. Ya Cibril bu nedir diyerek Resulü Ekrem’in sormasına mukabil müminlerin Allah’ın azametinden heybetinden ve mehabetinden kalıp inceliklerinin ifadesi olarak döktükleri gözyaşlarıdır. Hiçbir şeyin söndüremediği cehennem ateşini söndürecek ve haklarında cennetleri rıdvan ve bahçeler haline getirecek iç inceliğin rikkatin re’fetin ifadesi gözyaşlarıdır. Bu gün Cenabı Hakkın sadece inayetine istinad ederek bu hususu arz etmeye çalışacağım. Bu hususun gönül yapısı sağlam birisi tarafından takdimini çok arzu ederdim. Ben de içinizde oturayım bir direğin arkasında sadece onu dinleyeyim. Hiçbir riyakarlığıma kimse muttali olmasın. Tıpkı gecenin siyah zülüfleriyle kapandığı an kalkıp feryadü figanımı duyduğum gibi. Rabbime bu iç ızdıraplarımı duyurmayı düşünürdüm. Ala “alâ mera mesmain mihennas” böyle bir meseleyi anlatma bana düştüğü için Mevlam riyakarlığımı ve sülami bağışlasın kim bilir belki ondan da Cenabı Hak sizin içinizde bir şey hasıl eder. Ben bir alemi hakkınızda dehşetini bertaraf edecek ve bir alemi gül ve gülistan haline getirecek bir hususu haşirle alakalı meseleye tekmile ve tetimme olarak takdim etmeyi düşündüm. Ağlanacak halime gülme, gülünecek halime ağlama, gülme sonra ağlama burada gülme öbür alemde ağlama veya burada ağlama öbür alemde gülme burada beşaşet izhar etme, beşaşet gamzetme öbür alemde sararma solma veya kararma gabere ve katereye maruz kalma Kur’an’ın ifadesiyle yüzünü toza toprağa bulama boyama huzuru risalet penahiye çıkabilecek bir yüzü kendinde görmeme hissedememe gülme, gülünecek yerde insanın gülmesi hoştur. Ya lâubaliliğin ifadesi gülmeler ya Allah’ı hâşâ ve kella hesaba katmama havası içinde gülmeler ya hadisin ifadesiyle “kalbin ölümünü netice veren gülmeler, ya gülmesine mukabil bir kerecik olsun ağlamama karşısında gülmeler, ehli gafletin ehli dalalatin gülmeleri bunlar “felemmâ câehüm bi âyetinâ izahüm minha yethekün” âyâtü beyyinatımız onlara gelince gülmeye başladılar. Hz. Musa’nın harikalar meydana getiren asasına gülüyorlardı, elinden çıkardığı yedi beyzasına beyaz eline, nuraniyet neşreden eline gülüyorlardı, nur neşreden eline gülüyorlardı. Gülünecek şey miydi bu, bu karşısında serfüru edilecek bir husustu, bir elin bir güneş gibi etrafa nur saçması insanı secdeye götürecek inkiyada sevk edecek bir husustu. Ama neyin nerede nasıl yapılması gerektiğini bilemeyen haline ağlayacağı inkıyad edeceği serfüru edeceği mualla bir mevkide gülüyordu. “felemmâ câehüm âyetinâ izahüm minha yethekûn” gülüyorlardı, birbirlerinin göğsüne vurarak gülüyorlardı. Arkaya kaykılarak gülüyorlardı, kalçaları üzerinde oynayarak gülüyorlardı kahkaha atıyorlardı. Hz. Musa’nın harikalar ifade eden ahvaline etfaline gülüyorlardı. “Ezâ bin hâzel hadisi ta’cebun, ve tedhakûne velâ tebkûn ve entum samidûn.” İbni Ömer gibi Ömer bin Abdülaziz gibi kimseler kafirler hakkında nazil olan ayetlerden de endişe edip ağlıyorlardı. Bu ayet haddi zatında Resulü Ekrem’i dinlemeyen bir cemaatin yıkık ve dökük halini ifade ediyor. Efemin hâzel hazifil ta(cebun” şu gökleri yere bağlayan gökle yer arasında intisal ve rabıta temin eden bu mukaddes söze mi şaşıyorsunuz? Kur’an karşısında mıdır sizin bu şaşkınlığınız hayretiniz= “Vetehdaküne vela tebkun” Bir de bu ne hamlık bu ne kabalık durmadan gülüyor da hiç ağlamıyorsunuz diyor. “Ve entum sâmidûn” siz şen şakrak serazad ve çakır keyf hareket ediyorsunuz diyor. Keyfiniz ve neşeniz içinde kendinizden geçmiş bir vaziyet arz ediyorsunuz, nebiler sultanına da gülüyorlardı. Bu necm suresinin sonunda mülhidin müşrikin ve muannidin Kur’an karşısında bir vaziyetini ifade ediyor.
Ya bütün duygusunu alıcılığını ve anlayışını kaybetmiş müminlerin idrak ve anlayışı bu seviyeye inmişse ona ne demek gerekir. Gökler ve yer arasında izdivaç hâsıl eden lâhutî alemiyle imkan alemini yan yana getiren kulu Allah’a muhatap haline getiren ve indelhace duasında münacaatında Allah’ı kula muhatap hale getiren Kur’anı mucizül beyanın okunması karşısında izim çakır keyf ve serazat olmamıza ne dersiniz? Ömer bin Abdülaziz’de buna ağlıyordu. “Efemin hazel hadisi ta’cebun” ve tedhekûne vela tebkûn ve antum sâmitûn” Eğleniyorsunuz zevk ediyorsunuz keyfinize bakıyorsunuz halbuki müthiş bir hayat, halbuki müthiş bir alem adeta ejderha ağzı açmış gibi sizi intizar ediyor. Sağa sola inhiraf etmeden muhakkak sizin için müheyya o aleme gideceksiniz. Bu yolda ve bu yolculukta sizi durduramayacak kimse yüzünüzü başka tarafa çeviremeyecek labüd o aleme gidecek ve sizin için mukadder olan encamı göreceksiniz. “Ya’mecû küllün müyesser” Amel edin herkes hangi yoldaysa aynı encamındaki şeyleri elde edecektir. Amel edin mü’minler salihatta bulunun kalp rikkatında bulunun nebiler nebisinin ifadesiyle “gözü yaşaran insanı Allah (cc) cehennemde yakmayacaktır.” Eğer ağlıyorsanız gecenizin karanlık örtüsü altında sizden bir gönül ıstırabı o his ve heyecanın ifadesi gözlerinizde bir Ceyhunluk var ise Allah sizi cehennemde yakmayacaktır. Yeri geldiğinde arz edeceğim. Mülhid nebiler nebisine de gülüyordu. İslam safvet ve ihtişamıyla zuhur edince dıştaki küfür içte nifak halinde yeni hükmünü icraya çalışıyordu. Bu keyiflenme ve bu keyif bu serazatlık bu defa sinsi sinsi ve içten oluyordu. İhtişamı İslam karşısında onlar dişlerini gösteremiyorlardı. Resulü Ekrem aleyhissalatü vesselam i-cihada, savaşa, harbe gidiyordu. Onlar geride kalıyor ve bir kısım efkarı ihlal etmeye çalışıyorlardı ve bunlar af edersiniz haşa onların ifadesi akılsızca ve enayice ölüme gittiler deyip arkadan keyiflenip gülüyorlardı. Gülüyorlardı ki, yaptıkları bu çirkin şeyi yüzlerine vurdu. “…
O geride kalanlar bütün iyi işlerde geriye kalanlar bütün mükafat ve mücazaatta önde olanlar yağmada talanda ganimette önde olanlar, bir şeyi kapmada kapıp kaçmada mütemadiyen önde koşanlar ama cihanda vesaire gayrete sıra geldiği zaman arkada duvarlar ve işi yandan tutanlar “ .” tam Resulü Ekrem’e zıt ve ters o bir işe giderken bu aksi istikamete gidenler ferih ve fahur sevinçleri içinde keyiflerine pâyân yok. Ve keri……………..
Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihadı hoş görmüyorlar. Resulü Ekrem’e zıt olarak ters olarak Resulü Ekrem ve onun sadık dostları Allah yolunda cihadı hoş görüyor cihadı seviyor, cihad yoluyla cennete gitmek için adeta kanatlanmış uçuyor, onlar ise ölüme gidiyormuş gibi cihaddan ürküyor korkuyor ve tiksiniyorlar. “ve kâlü tenfiru min har” sadece bununla değil nifakın ve küfrün perde altına girmesinin ifadesi olarak bu sıcak havada da cihada gidilir mi? diyorlar, vakıa aynen Tebuk’te olmuştu okuduğum ayeti celilelerden surei tevbede olan ayetlerdir “kalu “ böyle sıcak bir günde de harbe gidilir mi daha neler diyorlardı hadislerin ifadesiyle bu Hz. Muhammet haşa şaşırmış diyorlardı. Kimin şaşırdığı öbür alemde belli olacak beni Asfer’le harb etmek için Roma önlerine doğru gidiyor diyorlardı. Müslümanlarla istihza ediyorlardı ruhu karakteri ve kalbi zayıf olanları idlale ve baştan çıkarmaya çalışıyorlardı. “Kalü tenfiru min har” Kur’an bir bardak soğuk şerbetle adeta Müslümanların imdadın ayet işiyor “kul naru cehennem eşedda” Cehennem ateşi daha şiddetli daha çetin ve daha fazla zorlayıcıdır. “Lev kanü yefkahun” az anlayabiliyorlarsa az anlayabiliyorlarsa burada sıcağı çeken orada çekmeyeceğini anlayacaklardır, az anlayabiliyorlarsa buradaki meşakkat nisbetinde orada ağırlığın hafifleşeceğini anlayacaklardır. Az idrak edebiliyorlarsa buradaki emniyetin orada korkunç bir dehşete ve korkuya inkılab edeceğini de anlayacaklardı. “fel yedheku kalilen vel yebku kesîra” küstah derecesine ağızlarına bir tokat vururcasına “fel yedhekü kalilen vel yabkû kesira” çok ağlayın az gülün “bimâ kânü yeksibun” arkadan arkaya gıyabta ve gıybette Müslümanların aleyhinde bulunduğunuzdan dolayı çok ağlayın az gülün diyor. Çok kötü şey kazandınız. Bu mülhidlere müşriklere idi ama bir mümin hayatını müşrikin çok gülüp az ağlama veya hiç ağlamama durumuna göre değil de müminin sıfatı olan çok ağlayıp az gülme durumuna göre ayarlama mecburiyetindedir. Allah müşriklerden ne istiyor münafıklardan mülhidlerden ne istiyor neyi yapmadan vazgeçmelerini taleb ediyor onlardan belli ki matlub olan sıfat odur belli ki Allah onlardan mümin sıfatı istiyor. Kafir sıfatında tevekkül etmelerini istiyor. Öyleyse bir mü’min çok ağlamalı az gülmeli onun da seyyiatı vardır, onun da iktisab ettiği şeyler vardır, bunlardan dolayı çok ağlayıp az gülmesi lazımdır. Bu iş böyle olmasaydı, bu hakikat böyle anlaşılmasaydı Resulullah ve ashabı Resulullah sallalahü aleyhi vesellem gece ve gündüz gözyaşlarını ceyhun ederler miydi? Cenabı vacibül vücud ve tekaddes hazretleri bizlere de anlayış ihsan eylesin. İşte bu vadide duran Resulü Ekrem aleyhissalatü vesselam bu vadinin muktezası olan meseleyi bize ifade sadedinde “lev ta’lemune mâ a’lemu” le “bildiğimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz, bildiğimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz dağlara çıkardınız ailelerinizin yataklarını terk ederdiniz yediğiniz şeyler gırtlağınızdan aşağıya gitmezdi. Tirmizinin ifadesiyle hadisin sonunda “ .” ne kadar aruz ederdim bir ağaç olmayı beşeri mükellefiyetlerden kurtulup da bir ağaç olmayı ne kadar arzu ederdim işte bunu bilseydiniz Allah’ın muhatabı olduğunuzu bilseydiniz ahseni takvime mazhar ettiği insandan istediği şeylerin olduğunu bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz ve enam değilsiniz, dört aşağı veya daha çok ayağı üzerinde emekleyen varlıklardan değilsiniz siz eşcar değilsiniz, nebat değilsiniz, cemadat değilsiniz. Siz akıl ve şuurla serfiraz edilmiş Allah tarafından huzura alınmış muhatab ittihaz edilmiş işte sadece bunu bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz. Görüyorsunuz ki Allah (cc) gülmeyi tenkid ederken kafirlerin durumunu misal olarak alıyor. Gaflet ifadesi gülme Allah’ı bilmeme ve tanımama edası içinde gülme kafirin sıfatı içinde ele alınıyor ve Resulü Ekrem Aleyhissalatü vessselamın ifadesiyle “O semmi katil sayılıyor” kalbi öldüren bir zehir sayılıyor. İnsanın güleceği an dudağının geriye gideceği an olabilir. Ama gülünecek yeri bilmeli madut ve mahdut Resulü Ekrem aleyhissalatü vesselamın da güldükleri olmuştur fakat bu gülüşün verasında dahi bir hüzün vardır, bir hüzün vardır zira insanı mahzun edecek ebedi bir hayat vardır, o hayat için insan dünyada ya her şeyi kazanacak veya her şeyi kaybedecektir. Onun için onlar geldiler bu cihanda yaşadılar hep gün gün ağladılar fakat hiç gülmediler gülü gördükleri zaman da gülmediler bülbülü gördükleri zaman da gülmediler buranın gülme diyarı olmadığına inandılar Yunus ne güzel anlatır bunu “Bir garibsin şu dünyada gülme gülme ağla gönül” veya gül, derdin dahi çoktur senin gülme gülme ağla gül veya gönül Ebu Bekir Sıddık veli onlar Muhammedin yareni Osman Ali hani gülme gülme ağla gönül” saf bir Anadolu edasıyla bu dünyanın gülme dünyası değil ağlama dünyası olduğunu ifade eder gülünecek yer öbür alemdir Kur’an onu da anlatır “ve .” burada ağlamış yüzler orada adeta güneş gibi şua neşrediyor mahiyette gamzediyor mahiyette gülecek ve Allah’ın nimetlerini tebessümle gülerek karşılayacaklardır. Bu orada oluyor burada değil bura ağlama diyarı, ağlama diyarı olduğu için Kur’an sitayişkar bahsediyor ağlayanlardan “ ve yefirrune sadakallahülazim.”
Çeneleri üzerine yere kapanırlar secdeye giderler diyor meseleyi mübalağalandırmak onların durumundaki fevkaladeliğin ifadelendirmek için buna secdeye gitmek denmez diyor Kur’anı Kerim “ ,”
Onlar da Kur’anı Kerimi dinliyorlar buna yıkılma denir. Yüzlerinin üzerine yere yıkılıveriyorlar deniyor ki ayeti kerime Varaka bin Nevfil Abdullah bin Selam hakkında nazil oldu, niceleri vardır ki onlar hakkında nazil oldu nice isimsizler vardı islama evvel ve sonra girdiler. Kur’anı kerimi Medinei Tahire’de dinledi Resulü Ekrem aleyhissalatü veselamın yüzünü görmek nasip olmadı ama yüzünü yere koydu onun da bundan hissesi vardır. Resulü Ekrem aleyhissalatü vesselamın sesini soluğunu duyduğu an mektup yazdı ferman edersem geleyim ya Resulallah dedi ama bir raiyetin başında bulunuyorum müsaade buyurursan bunların içinde kalıp hizmet edeyim iyen Necaşi’nin durumunu da ifade ediyor onu da işin içine alıyor. Rahip senelerce Resulü Ekrem’i arıyor Haham senelerce Resulü Ekrem’i arıyor ışığın zuhur ettiği yeri araştırıp buluyor Resulü Ekrem’in köyü Medine’ye kadar geliyor, geldiği anda Uhud felaketiyle karşı karşıya kalıyor o vefat etti bari vefatına arkadan yetişeyim diye Uhud’a koşuyor “ .” yüzünün üzerine yere yıkılıyor yebkûn ağlıyor bulacağım yerde kaybettim diyor Cenab Şahabettin’in ifadesiyle Allah’a karşı nerede Rabbim dizlerin der gibi nerede ey yüce Nebi dizlerin başımı koyayım der gibi yere yıkılıyor “ .” sitayişkar bahsediyor Kur’anı Kerim “ .” ve Kur’an hûşû ve saygılarını iç alemlerindeki buudlaşmayı ve derinleşmeyi Kur’anı Kerim artırıyor. Buudlaştıkça buudlaşıyor lahuti alemine yükseliyor delailin ve şevahidin ötesinde siz varın aklınızda bir kısım diyalektikler içinde mücadele edin onlar ruhlarına açılan pencere ile Allah’ı müşahede ediyor âsârını müşahede ediyor delillerin üstüne çıkıyor onlara tekme atıyorlar “ .” Resulü Ekrem aleyhissalatü vesselamın huzurunda siyahi bir köle oturuyor Kainatın fahrına “ …………………………………………………..” veya “ .” ayeti nazil olmuş, kainatın Fahri cehennemin umumi durumunu ifade ediyor. Cehenem şu kadar zaman şöyle sararır, şu kadar siyahlanır bin seneden sonra kıpkırmızı hale gelir ağlamaklı bir sayha siyahi köle kendisini yere atıyor. O anda da Cibril orada beliriyor bitiyor “ ,” önünde senin kendini yere atan ağlayan da kim diyor. Allah biliyor ağlayanın kim olduğunu Resulü Ekrem de biliyor emin olan Cibril’de biliyor ağlayanın kim olduğunu ama öğrenilmesi istenen şey vardır “………………………………….” Habeşli bir köledir Bilal’in neslinden Bilal’in ırkından bir köledir ama içi nur dolu bir insan , âyâtı Kur’an inerken onun beyanı takdim edilirken nasıl ince bir kalple ona muhatap olunması gerekiyor işte onu idrak etmiş siyahi bir köle bize de ayetler nazil oluyor Kur’an’ın ifadesiyle dağlara inseydi şak şak olup parçalanırdı diyor ya siz ne duruyorsunuz mü’minler, ağlamalı bir sayha siyahi köle yerde can çekişir gibi kıvranıyor “ .” önünde bu ağlayan feryad eden de kim “ .” Habeşli bir köle “ .” Allah şöyle ferman ediyor izzet ve celalime yemin ederim arşımın üzerinde irtifaıma yemin ederim ki kulun gözü dünyada benim korkumdan bana olan saygısından yaşardıktan sonra ben ahirette, cennete onun yüzünü güldüreceğim mahzun olmasın diyor siyahi köle, siyahi köle ama turnayı gözünden vuruyor siyahi köle ama bühbühe-i cennete bir hamle uçuveriyor, siyahi köle ama çok beyazların kendini asil görünenlerin uçup uçup da varamayacağı nâmütenahi bir ufka bir hamle bir nefhada çıkıyor. Biz de ayeti dinliyoruz. “ .” ayetini biz de dinliyoruz ama gönüllerimizde hakiki bir mü’minin sinesinde mâkes bulduğu gibi çok defa bulmuyor Cenabı Hak kalb kasvetinden bizleri masun ve mahfuz buyursun, iç katılığından halas eylesin hiçbir hayır yoktur içi katı olanlarda Cennete girecekleri pek ümid edilemez kalbi katı olanların çünkü Resulü Ekrem dumura uğramış gözden sana sığınır. Allah’ım yaş çıkmayan gözden yani şeytandan sana sığındığım gibi Sana sığınırım diyor. Siz varın o türlü akibetin ne olduğunu Allah Resulünün sözleri içinde anlamaya çalışın. “ .” ben de yaşarmayan gözden sana sığınırım. Sizin halasınız olacak bu sayede inşaallahü teala kurtulacaksınız. Cenabı Hak hepimizi halas eylesin, kalblerimizdeki küçük heyecan ve ürpermeye bağışlasın hepimizi narı cehimden, azabı kabirden, o günün dehşetinden, gazabın feveranından masun ve mahfuz buyursun. Etrafı çok iyi görenler yerini güzel tayin edenler, geleceğe hazır olan bütün büyükler bunların içinde gözyaşını ceyhun etmemiş bir insan göremezsiniz. Ve ben söylediğim sözlerden bir tanesi Kur’an dışındaysa kendimi buradan da azlederim her şeyden de azlederim.

.”
Anlatıyor bir kısım mükafatları bir kısım mükafata mazhar olanları ve sonra şöyle diyor dikkatinizi çekiyorum benim size anlattığım bu kimseler Allah’ın nimetine mazhar olanlardır. Bunlar Hz. Adem’in zürriyetinden Hz. Adem, Hz. Nuh’la beraber gemiye binenlerden atıyor Hz. İbrahim ve onun arkasından gidenler İsrail ve İsmail’e tabi olanlar bizim hidayetimize erenler ve bizim tarafımızdan intihab edilenler, ihtiyab edilenler seçkin kullar mustafeyn arasına girenler istifa ve ihtibar edilenler, ihtiyar arasına girenler bütün bunlar ne yapıyorlar Hz. Adem’den bu seçkinler ne kadar ne yapıyorlar “ .” Rahman’ın ayatü beyyinatı onlara tilavet edildiği zaman “ .” yüz üstü yere yıkılıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Büyük davaları büyük davaların hamelesi büyük insanlar büyük başlar ve büyük beller bu büyük hamuleyi sırtlarına aldıkları zaman bunu yüzdürecek derya olarak daima göz yaşlarından meydana getirdikleri göle, o deryaya dayandırmış onun için de yüzdürmüşlerdir “ .” yüz üstü yere yıkılıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Kur’an ferman ediyor Hz. Adem’in üstünlüğünü şitayişkar olarak anlatırken Hz. Nuh’un anlatırken Hz. İbrahim’in üstün tarafını anlatırken Allah’a karşı tül gibi tir tir titreyen bir rikkat içinde daima ürperti içinde bulunan Hz. Halilürrahman kalbini anlatırken sitayişkar sözleri arasında yüzü üstüne yere yıkılmayı ve hıçkıra hıçkıra ağlamayı dile getiriyor. Benim okuduğum bu secde ayetlerini siz de duyduktan sonra şimdi olmaz ama boş bulduğunuz zaman 5-6 tane secde yayın çünkü bir de ayetleri tekrar ediyorum bu ayetlerin içinde secde var.”
Bu kalbi incelerden gözü yaşlılardan sonra bir kısım şerrülhalif mirasyediler zuhur etti diyor Kur’anı Kerim her peygamberin arkasından, namazı zayi etti şehavani nefsaniyelerine ve beşeri kaprislerine uydular “ .” hafizanallahu ve iyyakum Allah sizi ve bizi muhafaza buyursun namazı zayi ettiler namazı şekil olarak bir kısım kalıplardan ibaret bir iş olarak yerine getirdi zayi ettiler. Şehevatı nefsaniyelerine tabi oldular beşeri kaprislerini aşamadılar, dünyanın ayaklarına vurduğu prangadan kurtulamadılar saçılıp dökülemediler hasbilikle zuhur edemediler buranın bir matiyye olduğunu bilemediler. Cennete ulaşmak için bir vesile bir vasıta olduğunu idrak edemediler. Şehavati nefsaniyelerine uydular her nebiden sonar böyle şerrülhalef mirasyedi bir güruh zuhur etmiştir. Ümmeti Muhammedin hissesine düşen bu güruhun biz olmasından endişe etmeliyiz size yine bir hususu arz edeyim. Çok uzak değil, geçende sohbette arz ettim, Hz. Ebu Bekir böyle bir güruh içinde bulunmaktan endişe ediyordu ben endişe edersem çok şey etmiş sayılmam sabaha kadar uzandığım sıcak döşekte ayaklarımı uzata uzata uflaya puflaya yatan ben endişe edersem çok şey yapmış olmam kendisine soğuk su takdim ediliyor bir iftar vakti soğuk su içeceği zaman hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Sahih hadis ifade ediyor diyorlar niçin ağlıyorsun? “ .” ağlatan nedir. Resulü Ekrem’in yanında bulunuyordum, gayba doğru iki elini ters tarafıyla bir şey itiyor gibi bir davranışta bulundu, ısrar ediyordu belli ki, karşısında da aynı bir ısrar vardı. Kendine geldiği zaman ne yapıyordun ya Rasulallah dedim buyurdu ki, dünya temessül etti kendini bana kazandırmak istedi zorluyor beni kabul edeceksin elimin tersiyle ittim git bana kendini kabul ettiremezsin dedim. Döndü bana dedi ki, dünya sen beni kabul etmedin, ben kendimi sana kabul ettiremedim ama senden sonrakiler kendimi kabul ettireceğim. Ebu Bekir ne diyor muhasebeye bakın “Korkuyorum ki, dünyanın kendisini kabul ettirdiği zat ben olayım, onun için ağlıyorum Zira resulü Ekrem şu soğuk suyu bulup içememişti hayatında ya sen ancak şahlara şehinşahlara yakışır hayat içinde refah ve saadet içinde kalbi bile katılaşmış gözü yaşarmayan sen Kur’’n’’n şu şiddetli tokatı suratına inerken kendine gelmelisin. “ .” onların hayat refahları onları baştan çıkarttı Allah’a karşı isyana sevk etti “ .” ve sonra dön şöyle de istersen “ .” gidecekler, gidecekler ona kabirleri gibi arkada harap bir dünya bırakacaklar bıraktıkları harab bir dünya gibi kabire girecekler gidecekler herkes gibi onlar da gidecek ama bir hirfani binaya gidecek, arkada da kendilerine hayır olmayan kabir gibi harab bir dünya bırakıp gidecekler. Resulü Ekrem (sav’ cihan onun için yaratılan insanlığın iftihar tablosu gittiği zaman arkada yıkılacak,sökülecek dökülecek bir şey bırakmamıştı eline geçen her şeyi ukbasını ahiretini mamur etmek için sarf etmişti. Cenabı Hak dünya ve ukba muvazenesini kurmaya bizleri muvaffak eylesin inşaallahu teala. Resulü Ekrem (sav) Allah’ın ayatü beyyinatı karşısında bizi titizliğe davet ediyor. Belki zayıf derecede bir hadis ama pek çok hadis kitaplarında var “ .” Kur’an’ı okurken, dile getirirken ağlayın diyor, ağlamıyorsanız hiç olmazsa ağlıyor gibi yapın kendinizi ağlamaya zorlayın. Allah’ın ayetlerini tilavet ederken sizi yaratan kalbinizden sistemlere kadar her şeyi elinde tutan Mevlanın tenezzülen sizinle konuşmasını ifade eden ayetleri okurken ağlayın, kalbiniz katılaşmışsa şayet ağlayamıyorsanız kendinizi ağlamaya zorlayın belki şeytanın elinden yakanızı kurtarırsınız da bir gün ağlamaya muvaffak olursunuz. Gecenin siyah zülüfleri altında belki bir siz de göz yaşlarınızla yunarsınız, yıkanırsınız. Belki bir geceniz mamur olur, belki bir ön seyyale ile Allah sizi kurtarır, kendinizi zorlayın yenilerin ifadesiyle egzersiz yapın bu konuda kalbiniz yumuşaklık kazanacağı ana kadar kasveti atacağı ana kadar, katılıktan sıyrılacağı ana kadar acı tatlı büyük küçük her hadise karşısında gözyaşlarını salıveren Resulü Ekrem’in yoluna girip onun gibi olacağınız ana kadar ağlayamıyorsanız ağlıyor gibi yapın Resulü Ekrem (sav’ ferman ediyor. Muhterem Müslümanlar ahirete ait göndereceğiniz şeylerin başında diyorum çünkü biz bir bakıma kalbin inceliğinin, duyguların uyanıklığının ve duyarlı oluşunun letaifin çalışmasının Allah’a karşı saygının ifadesidir, sadece bir iki damla su değildir o, o çok büyük bir şeyi ifade eder, o kalbe imandan gelen bir nağmedir insana o Mevlayı hatırlatmanın ifadesidir. Hatırlamanın ifadesidir. O ahiretin ebedi çeşmelerin akıp akıp da insan sinesi ve insan sadri yoluyla insan gözünden dışa doğru çağlayan cennet kevserinden daha kıymetli bir şeydir. Öyledir ki, Resulü Ekrem (sav) ““ .” Gözünden yaş çıkaran insan ağlayan bir insan cehenneme girmez diyor. Masiyette ısrar eden katılığını devam ettiren de cennete giremez diyor. Resulü Ekrem (sav) “ …………………………” ayeti nazil olmuştu bu ayet müşriklerin halini anlatıyordu. Ama sahabi anlayacağı şeyi anlamıştı “ .” meali münifini arz ettim size inen Kur’an’ı Kerime karşı mı öyle şaşkın hayretle bakıyorsunuz şaşılacak bir mevzu diye. Şu kelamı ezeliyeyi ele alıyor ona şaşılacak bir mevzu diye bakıyorsunuz? Ağlamıyorsunuz ve gülüyorsunuz diyor bu ayet nail olunca ashabı kiram mescidi nebeviye doğru hıçkıra hıçkıra ağladılar öyle ağlıyorlardı ki buna ağlama denmez buna bağırma ve yırtınma denir. Birkaç dakika sonra da perde saadet hücresinden açıldı. Resulü Ekrem içeriye girdi ayeti tebliğ etmiş hücrei saadetin de kim bilir belki o da muhasebesi içindeydi “niye ağlıyor ashabım” dedi. Dediler Ya Rasulallah bu ayete ağlıyorlar Kur’an diyor ki onlara gülüyorsunuz ağlamıyorsunuz nasıl ağlanır cihana gösteriyorlar melei alaya gösteriyorlar belki melekleri de ağlatıyorlar.

Bu defa Resulü Ekrem ayaklarının bağı çözüldü kendini tutamadı böyle bir sahabiye böyle arkadaşlar kadrosuna sahib olduğundan dolayı kim bilir ne kadar duygulandı o büyük kalp, dize geldi o da hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı bu defa bam teline dokunduk diye bu defa da ona ağlamaya başladılar. Bir türlü hıçkırıklar durmuyor inlemeler feryadu figanları durmuyordu. Resulü Ekrem’in ağlamasına ağlıyorlardı. Ve bu ağlama fırtınası, tayfunu geçince Resulü Ekrem’in dudaklarından biraz evvel size söylediğim bir hadisi şerif döküldü. “ .” Allah korkusuyla ürperen bir kalp, kalbin ürpermesine tercüman gözyaşı, mümin sırtında bunu taşıyorsa cehenneme girmez diyor Allah Resulü (sav) “ …………………………….” İki göz vardır ki, Allah’ın azabını görmez, iki göz vardır ki, bütün gözlerin içine gireceklerinden endişe ettikleri gün cehennemde masun ve mahfuz kalır. Kim bu iki göz, kim bu iki gözün sahibi “ .” Allah’a karşı olan saygısından coşan çağlayan gözyaşlarını ceyhun eden göz sahibi ve bir de memleketine gelecek felaketleri mazgal deliklerinden dışı gözetleyen bir rasatçı gibi gözetleyen göz, bu iki göz cehennemi görmeyecektir. Biri şahsi hayatını rasat eden öbürü de içtimai hayatı rasat eden göz biri ferdin mükemmeliyetine nazır göz öbürü cemaatin mükemmel yaşayışına nazır göz, biri cihadı ekberin gözü öbürü cihadı ezkarın gözü biri harp meydanlarında düşmanına karış göz öbürü yavuz düşman nefsine karşı uyanık oyunu sahir eden bir göz, bu iki göz ikisi de cehennem onlara haram görmeyecektir. Dünyanın zevk ve safasını gülme ve eğlenmesini kendisine yasak ve haram eden Allah buyuracak (cc) kullarım ben dünyada sizi çok defa görüyordum gözlerimiz çukura inmiş karnımız kasıklarımıza geçmiş, rengimiz benzimiz sararmış solmuş ıstırabdan bî aç ve bî ilaç haline gelmişsiniz “ .” yemediğiniz o günlere bedel bugün yiyin, için, afiyet olsun diyecek “…………………..” kutsi hadiste Allah ferman ediyor “ .” iki emniyet ve huzuru ben kuluma birden vermem dünyası refah ve saadet içindeyse fedakarlıkta v hasbilikte bulunamıyorsa sadece kendi refah ve saadetini hedef ve ideal bir ufuk olarak tanımış hayatını ona göre tanzim etmişse, ahirette mahrum ederim. Verdiğim şeylerden kendini mahrum ediyor hayatını bir perhiz içinde geçiyor başkalarının hakkı hususiyle, islamın ona verdiği şeylerin içinde hakkın bulunduğunu da kabul ve teslim ediyorsa Ahirette emniyet içinde yaşatırım. Dünya ve ahiret emniyeti bunlar yan yana gelmeyeceği gibi dünya ve ahiret korkusu ikisi de yan yana gelmeyecektir. Cenabı Hak maddi manevi saadette bizleri daim ve kaim eylesin. İslam adına lütfedeceği çilelere bize katlanma gücüyle serfiraz kılsın mukavemet lütfeylesin. Evet mümin için mahsun kalbi kırık yaşayacaktır, yine zayıf kutsi bir hadisin ifade ettiği gibi “ .” Ben kalbi kırıklarla beraberim ben sinesinde ummanlar gibi hüzün taşıyanlarla beraberim neye üzüleceksiniz, kalbin hüzün dolu yaşayacaksın. Peygamberin olan mahzun Nebi Hz. Muhammet gibi (sav) hayatında üç defa güldüğünü tespit eden sahabi, nebinin sinesinde neyi anlatıyor sana daima ümmeti için mahsun olduğunu bütün yıkılışlarla beraber yıkıldığını sökülüşlerle beraber söküldüğünü her mahsun olunması gereken manzara karşısında oturup hıçkıra hıçkıra ağladığını anlatıyor sana Nebin gibi olacaksın, Nebin gibi olacaksın ki, onunla beraber olasın sevginin ifadesi, alakanın ifadesi, aşkının ifadesi, bağlanmanın ifadesi. Arzu edeceksin onunla beraber olmayı ama bu yolunda olmaya bağlıdır. Herşeyinle onun yolunda olmana bağlıdır. Cenabı Hak bizi nebiyi evkan ve emcedin yolunda kaim ve daim eylesin bir lahza kurtuluş yolu sıratı müstakim dediğimiz o yoldan bizleri durdurmasın dur etmesin. Mahvoluruz Allah muhafaza buyursun. Muhterem Müslümanlar iki kelime ile hülasa edeyim. Bu mevzuda da mesail, dem’isail olanlara kadar, hak yolunda kanını akıtandan gözünün yaşını akıtana kadar tasavvurum olan misalleri arz etmeyi düşünüyordum. Vaktin müsaadesizliği içinde uygun olmayan bir yerde kesme mecburiyeti hasıl oldu. Cenabı Hak lütfeder imkan elverirse bir hülasa mahiyetinde önümüzdeki bir başka derste arz ederim. Size söz verdiğim gibi önümüzdeki derslerde inşaallahü teala ruh bekai ruh melâikeyi kiram bunları arz etmeyi düşünüyorum, imanın erkanından biri olan melaikeye iman mevzuunu ne kadar lütfeder bilemiyorum. Bu derste ahiret hayatının teminatı olan iç inceliğini kalp rikkatini Mevlaya karşı isar ubudiyet ederken bunu saygı ve haşyetle yapmamızı arz etmeye çalıştım ve bu işe iç dolgunluğuna ve zenginliğine bir emare bir nişan olarak da daha belki çok gözyaşları üzerinde durdum. Başı secde edenler Allah karşısında serfüru eden ve inkıyad edenleri Cenabı Hak bu kötü encamdan korusun dileğinde bulundum. Büyük şafaklar beklediğimiz büyük zuhurlar beklediğimiz bir dönemdeyiz inşaalah kalplere safvetin, samimiyetin, ihlasın, hasbiliğin hakim olacağı günleri bütün iştiyakla intizar ediyoruz. Kurşun seslerinin duracağı, patlayan bombaların sona ereceği saadet dolu, hidayet dolu rüş dolu, bir güne ereceği günlerin arefesindeyiz inşaallahuteala. Belki o gün gerçekten anlatılan şeylerin manasını idrak etme lütfunu Allah bizlere lütfedecektir. Belki o zaman ben bu sözleri size konuştuğumdan dolayı hicap içinde, sizlerde duyduğunuz sözlerin nasıl dinlenmesi gerektiğini bilemeden yine hicap içinde hem devrin hatibini hem de cemaatini uzaktan uzağa seyredecek eski halinize bin nefrin okuyacaksınız. Şu 150 sene içinde yetişen neslin nasıl meseleyi kavrayamayışı nasıl bu ise karşı yabancı ve yad olduğunu idrak o zaman göreceksiniz. Sahabiye onda bir benzemiş bir cemaatin arzı didar ettiği zaman âyândan sonra âyân olmayacak ve haktan sonra artık olan her şey batıldır hükmünü veren sizler her şeyi âyân beyan göreceksiniz. Ben ümidi tükenmiş inkisarı hayale uğramış çok meselelerde canı dudağına gelmiş bir mücrim olarak, adeta son nefeste dudağıma uzanan bir bardak su gibi o dakikayı intizar ediyorum. Cürmüm öyle bir hal öyle bir havayı idrake müsaade eder mi? Veya cürümlerim benim öyle bir havayla serfiraz olmama müsaade eder mi? Cenabı Hak lütfeder mi bilmiyorum ama bir geda olarak sultandan sultanlık mülkü,sultanlık saltanatı dileniyorum. Bunu bana da lütfederse sizinle beraber mücrim bir cemaat olarak uzaktan bu manzarayı seyredip neşelenmek isterim, neşelenmek isterim 100 yaşında dahi olsam Cenabı Hak münkesir kalbime merhamet etsin. Her zaman halim olmasa bile onunla münasebetimi kavi olduğu anda halimin ifadesi olarak diyelim sesimi soluğumu kesecek hal hürmetine Cenabı Hak o halle bizleri de serfiraz kılsın inşaallahu teala. Hem ezanı Muhammedi okundu söz hem de benim söz söyleyecek halim kalmadı. Mevlayı müteal hepimize yardım etsin. Yolunda daim ve kaim eylesin. Lillahi teala Elhümdülillah.

Muhterem Müslümanlar, insanın Cenabı Hakla alakası onu her şeyin üstünde tutması, her şeye tercih etmesi rızasını bütün mesleklerin üstünde âli tutması hiçbir şeye feda etmeme havasında bulunmasına bağlıdır. Onu kaybetme bir mümin için her şeyi kaybetme olmalı. Cenabı Hakka ait bütün manalar bütün hakikatler bir müminin kalbinde öyle taht kurmalı, öyle oturmalı ki, bunlardan bir tanesinin eksikliği bir müminin ruhi hayatında kalbi hayatında büyük bir eksiklik olarak kendisini daima hissettirmeli. İnsan dünyaya geldiği andan itibaren Hak perestliği nisbetinde bu hakikatin arkasından koşacak bu her şeyin üstünde matlup her şeyin makbul her şeyin üstünde mahbub her şeyin üstünde mergub olan Hazreti Allah’a ait mana ve hakikatlerin arkasından koşacak gönlünü onlarla mamur etmeye çalışacak. Birgün gönlüne gelip oturacağına inanacak ve geldiği zaman da geldi oturdu diye ayrı bir iman izhar edecek. İnsan aradığı nisbette arkasına düştüğü nisbette elde edecek bulacak. İnsan alakasız kaldığı nisbette de mahrum kalacak. Hak ve hakikati ne zaman hangi devirde olursa olsun bütün insanlar bulmuşlardır. Darbı mesel haline gelmiş bu söz çok büyüktür. Taleb etme arkasına düşme ciddiyet izhar etme aradığın şeyi senin karşına çıkaracaktır. Sen ebediyyen mahrum kalamazsın. Varsa içinde hakikata karşı bir arzu bir iştiyak o seni bulacaktır deniz aşırı bile olsa. Deniz aşırı,deniz aşırı bir memlekette yaşayan Necaşi hiç bekler miydi ve beklenir miydi ki, içinde yaşattığı bir taht kurup üzerine oturttuğu bir hak perestlik iştiyakı. Hak perestlik ona Allah’ın en büyük lütfunun gelip ulaşmasına vesile olsun.
Onun duygusundan ve düşüncesinden belki çok uzaktı böyle bir şeyi elde etme. O samimiyetli sadakatle Hz. Mesih’in ümmeti olması havası içinde yaşarken, ashabı Rasulullah deniz aşırı diyarına kadar gittiler. Onun tarafından, orada misafir olarak inam ve ikrama mazhar oldular. Ve bir gün ayatı beyyinatı hüzurunda okunması lütfunda Allah lütfediverdi. Hepsine birden lütfediverdi. Hz. Meryem hakkında Kur’an’da ayetler var mı diye talepte bulununca Cafer ibni ebi Talip Mutenin kahramanı yeşil kanatlarla semalarda göklerde pervaz edip Hz. Ali’nin kardeşi kanat çırpıp uçuverdi Necaşi’nin karşısına uçuşu gibi surei Meryem’i okuyordu.
….. ayetini duyunca Necaşi yere serilivermişti bütün uskufenin ruhbanların rahiblerin gözleri yaşlarla dolmuştu. Ortalığı bir çağlayan almış gidiyordu. 70 insan Rasulullahın huzuruna gönderdi bu hakikat menbaına gidin de dinleyin diyordu. 70 insan Huzuru Rasulullah’a geldiler. Resulu Ekremin huzurunda menbaından Kur’an’ı dinlediler Necaşi’nin huzurundaki durum gibi değildi. Orada okuyan Cafer ibni Ebi Talipse burada okuyan doğrudan doğruya Mebbii vahyi ilahinin makesi kalbi payda sahip olan Rasulü Ekrem idi. Bütün rahipler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı dönüp tekrar Necaşi’nin huzuruna gittiler. Kur’an bu ağlayan cemaatin halini anlatıyor. O şanı yüce Nebi’ye inen ayeti beyyinat kendilerine okundu onlar onu dinledikleri zaman gözlerinin adeta çeşmeler gibi yaş akıttığını salıverdiğini görürsün. Haktan bildikleri şeyi bildiklerinden ötürü dinliyorlardı ki, inandık hak gelecek, inandık gerçek zuhur edecek inandık gün doğacak diyorlardı deniz aşırı, inandık elimizden tutacak halaskar gelecek diyorlardı.
Kapılarının önünde bulunca bu defa onlar artık şimdi inandık geldi diyorlardı. Rabbimiz iman ettik ikinci defa Mesihe imandan sonra kiliseye imandan sonra Rasulullah’a iman ettik diyorlar. Bizi de şahitlerden yaz Allah’ım diyorlardı. Kur’an bunların halini anlatıyordu. Ama acaba sadece Necaşi, Necaşinin cemaatine mahsur mu kaldı. Ayatı Kur’an, manayı Kur’an, metumu Kur’an, Kur’an’ın ayatı beyyinatı derinden onun içindeki Hak perestliğin ifadesi, hakikatın ifadesi kelimata şahit olan kendinden geçiyor, kendinden geçiyor… diyordu. Devri risalet penahide hangi sahabi vardır ki bam teline dokunuyor gibi ayatı Kur’aniyeyi dinlesin de yerinde rahat dursun. Adeta dalgaları dinmiş deniz gibi ölüm, camit ve hayatiyetini kaybetmiş insanların yaşadığı devir ancak bizim içinde yaşadığımız devirdir. Bize muttasıl bir iki asrın insanını böyle ölü ve ölgün görürsünüz. Sahabi anlatıyor, Ömer (ra) camide namaz kıldırıyordu. Ben ta arka saflardan duyuyordum Şeddat İbni Hani diyor: En arka saflardaydım. Hıçkırık sesini soluğunu kesiyordu. Okuyacak hali kalamayınca “Allahu ekber” dedi rükuya gitti. “Dağınıklığımı ve hüznümü Allah’a şikayet ediyorum” ayetine gelince arkasını getiremedi. Allahu ekber dedi rüküya gitti…. ayetini okuyordu diyor. Ebu Hureyre Sunayni’nin rivayetinde, bir aralık bir kütürtü duyuldu mihraptan, yıkılan Hz. Ömer’di dayanamamış yıkılıvermişti. Sedyeye koyup evine götürürken, götürenler hasta diye zannediyorlardı. O ki “Allah’ın azabı gelecek çatacak” fermanı Sübhanisi karşısında kalbi çatlayıvermiş ayakta duramamış yıkılıvermişti. İbni Ömer Ayatı Beyyinatı okuyor. “Veylün lil mütafuifin ellezine izektelü” suresini okuyor. Cemaatin önünde o da yıkılıyor. O gün insanlar hayatta yaptıkları şeyin hesabını vermek üzere Mevlayı Mütealin huzurunda dikilecek hayatın hesabını verecekler. İşte bu ayetlere gelince ayakta durmaya takatı kalmadı yıkıldı. Ayatı Beyyinat okununca o kadar ağladı ki hayatının sonuna doğru gözleri tamamen bozulmuştu. Görmüyordu gözleri ve sürme çekiyor bunu kapamağa çalışıyordu. Gün olur ki, sahabi anlatıyor: İçine kapanır saatlerce dışarıya çıkmazdı. Kapısının sürgüsünü arkaya sürdüğü zaman içerden hıçkırık sesleri duyulurdu, evin duvarları adeta beraber ihtizaza gelmiş gibi, inleyen bir gönül kendisine dokunan tokmak karşısında bir davul gibi ses çıkarırdı. Ve dışarıya çıkarken de gözlerine sürme çekerdi bunu görmesinler diye sürme çekerdi ilhamı ilahi, vahiyi ilahi bir gönle aksettiği zaman gönülde öyle makes buluyor tesir ediyor. Ölülerin ve ölgünlerin yıkıkların ve döküklerin topyekün yaşadığı asrımızda tenzih edeyim cemaatimizi sadece 20 asırda görülür bunlar. Bütün kolu kanadı kırıklar kalbi hayatını tüketenler bitirenler his hayatı duygusuz hale gelmiş olanlar kafasında idraki kaybetmiş olanlar dünya ferahından esir ve zebud edilenler, bir tekmede rahatlıkla dünya ve mafiyatı terk edemeyenler, ham ruhlar. Necaşi ağlıyor gözleri çağlayan gibi, eshabı sefine ağlıyor gözleri çağlayan gibi, huzuru Risalet penahiye gelin sefirler ağlıyor gözleri çağlayan gibi. Ömer ağlıyor İbni Ömer ağlıyor Ebu Hureyre ağlıyor ümmü Ebu Hureyre ağlıyor gözleri çağlayan gibi. Yığın yığın günahın kendilerini zebun ettiği bellerini kırdığı boyunlarını büktüğü kalbi hayatlarını öldürdüğü cemaatimiz ne yapıyor acaba.


Vaaz-Sohbet Dosyaları

Sitemizde sanatçıya ait toplam 46 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.