Web sitemize hoşgeldiniz, 18 Aralık 2024
Beğen 4

Mustafa Demirci-Cennet ve Ebediyet

Geriye dönen ve kendi halkına karşı yardım isteyen bir diğer muhâcir de Ömer’in kayınbiraderi Osman bin Maz’un’du. Çünkü Osman, kuzenleri Ümeyye ve Ubey’in kendisini cezalandıracaklarını biliyordu. Bu kez Mahzûm kabilesi, başka bir kabilenin adamını koruması altına alıyordu: Velîd, Osman’ı koruması altına aldı; fakat, Osman kendisi güvenlik içinde gezerken, diğer Müslümanların eziyet çektiğini görünce, Velîd’den kendi üzerindeki korumasını kaldırmasını istedi. Yaşlı adam: “Ey kardeşimin oğlu, benim adamlarım sana bir zarar mı verdi?” diye sordu. Osman (r.a.): “Hayır, fakat ben Allah’ın koruması altına girmek ve O’ndan başkasına sığınmamak istiyorum” dedi. Velîd’le beraber Mescid’e gitti ve herkesin önünde onun koruması altında olmadığını açıkladı.
Birkaç gün sonra büyük şâir Lebid, Kureyşlilere şiir okuyordu; Osman da onu dinleyen büyük kalabalığın arasındaydı. Genelde tüm Araplarda varolan şiir okuma yeteneği, Ebû Tâlib, Hubeyre ve Hâris’in oğlu Ebû Süfyân gibi bazı kişilerde daha fazla göze çarpıyordu. Fakat bunların da ötesinde büyük şair diye anılan birkaç şair vardı; Lebîd de bunlardan biriydi. Belki de yaşayan en büyük Arap şairi sayılabilirdi ve Kureyşliler onu aralarında görmekten şeref duyuyorlardı. Okuduğu şiirlerden biri şöyle başlıyordu:
“İşte, Allah’tan başka her şey boştur”. “Doğru söyledin” dedi Osman, Lebîd devam etti: “Ve tüm zevkler yok olacak.”
“Yalan söylüyorsun” diye bağırdı Osman. “Cennet zevkleri hiçbir zaman sona ermeyecek.” Lebîd sözünün kesilmesine alışkın değildi; Kureyş ise, şair misafirleri olduğu için sadece şaşırmakla kalmamışlar, utanmışlardı da. “Ey Kureyşliler,” dedi şâir, “Sizin yanınızda dost olarak oturan kimseye kötü davranılmazdı. Ne zamandan beri böyle davranmaya başladınız?” Topluluktan biri kalktı, tüm kabile adına özür diledi ve: “Bu adam bir budaladır, bir grup budala bizim dinimizi terk etti. Onun söylediğiyle ilhamın yok olmasın” dedi. Konuşan adam geldi ve Osman’a bir yumruk attı, vurduğu yer morardı. Yakınında oturan Velîd, ona kendi koruması altında kalsa idi gözünün morarmayacağını hatırlattı. “Hayır!” dedi Osman, “bilakis benim sağlam gözüm, diğeri gibi olabilmek için Allah’a yalvarıyor. Ben, senden daha güçlü ve kudretli olan Allah’ın koruması altındayım.” Velîd: “Ey kardeşimin oğlu, gel ve benimle yaptığın anlaşmayı yenile” dedi. Fakat Osman kabul etmedi.
Peygamber şairin dinlendiği topluluk içinde değildi; fakat Lebîd’in şiirini ve orada neler olduğunu duymuştu. Bu konuda kayıtlara geçen tek şey şudur: “Şairin konuştuğu tek doğru şey ‘İşte Allah’tan başka her şey boştur’ sözüdür.”[80] Peygamber (s.a.v.) Lebîd’i bunu takip eden mısraları için suçlamadı. Şair “Bütün düyevî zevkler yok olacak” demek istemiş olabilir; diğer taraftan Cennet ve zevkleri hiçbir zaman sona ermeyecektir. Bu olayın meydana geldiği sıralarda şu âyet nazil oldu:
“Onun yüzünden (zatından) başka her şey helâk olucudur.” (Kasas: 88).
Daha önce inen bir âyette de şunlar söyleniyordu:
“Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (zâtı) bâkî kalacaktır.” (Rahmân: 27).
Bu ebedî ikramın olduğu yerde ebedî zevkler ve onları tadanlar da olacaktır.
Bu konuyu daha açık ortaya koyan bir vahiy daha gelmişti:
“(Kıyametin) geleceği günde, O’nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi ‘bedbaht ve mutsuz’, (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. Mutsuz olanlar ateştedirler. Onlar için orda (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır. Onlar Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada temelli kalıcıdırlar. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsândır.” (Hûd: 105-8).
Bu âyet göstermektedir ki Allah, cennetlikleri Cennet’te sürekli kılacaktır. Bu âyetlerle ilgili soruları, Peygamber (s.a.v.) zaman zaman ashabdan bazılarına verdiği cevaplarla açıklamıştır. Bir keresinde şöyle demiştir: “İstediğine merhamet eden Allah, cennetlikleri Cennet’e, cehennemlikleri Cehennem’e koyar. Daha sonra meleklere: ‘Bakın ve kalbinde hardal tanesi kadar imanı olanları Cehennem’den çıkarın’ der. Melekler bir grup insanı Cehennem’den çıkarırlar ve: ‘Rabbimiz, bize emrettiğin şartlara uyan hiç kimseyi orada bırakmadık’ derler. Allah: ‘Geri dönün ve kalbinde bir zerre kadar iyilik olan herkesi Cehennem’den çıkarın’ der. Melekler yine bir grup insanı Cehennem’den çıkarırlar ve: ‘Rabbimiz orada hiçbir iyilik bırakmadık’ derler. Melekler,peygamberler ve inananlar şefaat ederler. Sonra Allah: ‘Melekler şefaat etti. Peygamberler ve inananlar da şefaat etti. Şimdi sadece merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ın şefaati kaldı’ der ve Cehennem’den hiçbir iyilik yapmayan bir grup insanı çıkarır, Cennet’in girişindeki Hayat Irmağı denilen nehre atar.”
Cennettekiler hakkında da Peygamber (s.a.v.) şunları söyler: “Allah Cennet’tekilere: “Memnun musunuz?” diye sorar, onlar: “Rabbimiz, nasıl memnun olmayız? Hiçbir yaratığa vermediğin nimetleri bize verdin” derler. Allah: “Size bundan daha iyisini vereyim mi?” der, onlar da “Daha iyisi nedir?” diye sorarlar: Allah: “Size Rıdvan’ımı vereceğim” der.” Bazen ‘saadet’ olarak tercüme edilen Rıdvan, Allah’ın bir nefsi mutlak olarak kabul etmesi ve O nefsi kendi yanına alıp Ebedî Saâdet vermesidir. Rıdvan Cenneti’nin genel anlamıyla diğer Cennet’i dışladığı düşünülmemelidir. Çünkü Kur’ân her teslim olan nefis için iki Cennet vaad eder (Rahman: 46). Peygamber de kendi konumundan bahsederken, aynı şekilde iki rahmete kavuşacağını söylerdi: “Rabbim’le ve Cennet’le buluşacağım.”


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.