Mustafa Demirci-Es Saa(Kıyamet)
Kâfirlerin sık sık öne sürdüğü şeylerden biri de, eğer Allah gerçekten vahiy gönderdiyse bir melek göndermeliydi fikri idi. Buna karşı Kur’ân’ın cevabı şuydu:
“Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı, biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik.” (İsrâ: 95).
Cebrâîl’in zaman zaman yeryüzüne inmesi, onu Kur’ânî anlamda elçi (rasûl) yapmıyordu. Elçi olabilmek için, mesaj getirilen insanlar arasında yeryüzünde yerleşmek gerekliydi. Kur’ân şöyle diyordu:
“Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: ‘Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi bir görmemiz gerekmez miydi?’ Andolsun onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar. Melekleri görecekleri gün, suçlu-günahkârlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: “(Size sevinçli haber) yasaktır, yasak” (Furkân: 21-22).
Bu yasaklama, onların dünya ile âhiret arasına bir perde çekilmesi için yalvarmalarına, ama kibir içinde yalvarmalarına karşılıktır. Semavât ile direkt bağlantıya geçildiğinde ve dünya yerle bir olup zaman ve mekân anlamsızlaştığında ebedî son gelmiş olacaktır. “İnsanların, her yana dağılmış ‘pervaneler gibi olacakları gün ve dağların da etrafa saçılmış’ renkli yünler gibi olacakları (gün) (Kâria: 4-5) ve “çocukların saçlarını ağartan bir gün” (Müzzemmil: 17). Bu son, Kur’ân’ın tümünde sürekli tekrarlanır. Bu, saat’tır ve çok yakındır. “O göklerde de yerde de ağırlaştı” (A’râf: 187). Kıyâmet vakti henüz gelmemiştir, onun yakın olduğu söylendiğinde ise, “Gerçekten senin Rabbinin katında bir gün, sizin, saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir” (Hacc: 47) âyeti hatırlanmalıdır. Fakat yine de vahyin geldiği dönem boyunca sürekli kıyamet beklenmiştir.
Bu eşyanın tabiatı gereğidir. Çünkü ne zaman Vahiy insanlarla muhatap oluyor ve yeni bir din ortaya konuyorsa, Sema ve dünya arasındaki perde biraz aralanmalıdır. Bu perdenin kaldırılması dünyanın şartlarını değiştirecek ölçüde büyük değildir, fakat Peygamber’in görev süresini, İsâ, Mûsâ, İbrahim ve Nûh zamanlarında olduğu gibi istisna kılmaya yetecek kadardır. Kur’ân, Cebrâîl’in Hira dağındaki mağaradayken Muhammed’e (s.a.v.) ilk geldiği gece olan Kadir gecesi hakkında şöyle der: “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler” (Kadir: 3-4). Kadir gecesinin bu eşsizliği bir bakıma Cebrâîl’in Peygamber’e (s.a.v.) vahiy getirdiği sûrenin tümü için de geçerlidir.
Kıyameti beklemek muhâkemeyi beklemektir: Kur’ân da kendini, el-Furkan (bu bir sûrenin adıdır), doğruyu yanlıştan ayıran kriter, hakem olarak niteler. Bu nitelik, tüm vahyî kitaplar için de geçerlidir. Çünkü vahiy ezelî ve ebedî olanın fanî olanda görünmesidir ve bu uhrevî varoluş nihaî muhâkemeye öncülük eder. Bu da birçok defalar, Peygamber’in (s.a.v.) gaybı bilmesinden bağımsız bir şekilde Cennet’le Cehennem’in çok açık olarak görünmesi demektir. İyilik ve kötülüğün gizlilikleri artık ortaya çıkmıştır. Peygamberin (s.a.v.) varlığı da iyinin kötüden ayrılması doğrultusunda aynı görevi ifa eder. Çünkü onun doğru yola çağırması kendisine karşı koyanların sapıklığını tespit ettiği gibi, kendisine tabi olanları da mükemmellik derecesine ulaştırır.
Vahyin, iyi olanları, kendilerini mümtaz kılmakla yükümlü tuttuğu hemen anlaşılıyordu. Fakat, o zamana kadar kötü olmadığına inandıkları birçok kişinin aniden kötü ve düşman diye nitelenmesi mü’minleri hem şaşırtıyor, hem de duygusal baskı altında bırakıyordu. Kur’ân inananlara, bunu kabul etmeleri gerektiğini söylüyordu; çünkü O’na karşı çıkanlarla dost olunamazdı. Bu konuda birçok âyet indirilmiştir.
“Andolsun, biz bu Kur’ân’da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp düşünsünler diye. Oysa bu, onların daha da uzaklaşmalarından başkasını getirmiyor” (İsrâ: 41).
“Biz onları korkutmaktayız. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey artırmıyor.” (İsrâ: 60).
Hiç kimse daha önce Ebû Leheb’in asıl tabiatını bilmiyordu; buna bir diğer örnek de Abdurrahman İbn Avf’ın, Cumah’ın lideri ve İslâm’a düşman olan Ümeyye İbn Halef’le eskiden arkadaş olmasıydı. Buna paralel olarak Kur’ân, Nûh’un getirdiği mesajın kendisiyle kavminin arasını ayırdığından ve onların daha da sapmasına yol açtığı için Nuh’un nasıl Allah’a şikâyet ettiğinden bahseder (Nûh: 6).
Mustafa Demirci
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.