Mustafa Demirci-Evs ve Hazrec
Evs ve Hazrec kabileleri kendileriyle birlikte Yesrib’de yaşayan bazı Yahudi kabileleriyle müttefiktiler. Fakat aralarındaki ilişki çoğunlukla kötü duygularla örülmüştü. Bunun nedeni ise tektanrıcı Yahudilerin, Allah’ın seçilmiş kulları olarak, çoktanrıcı Araplara güçlerinden dolayı saygı duymalarına rağmen bir kıskançlık beslemeleriydi. Yahudiler sıkıntıya düştüklerinde ise şöyle diyorlardı: “Gönderilecek olan Peygamber’in zamanı şimdidir. O bize geldiğinde biz sizi, Âd ve İrem kavimlerinin yerle bir edilmesi gibi yok edeceğiz.” Yahudi âlimleri ve kâhinler, Peygamber’in nereye geleceğini soranlara çoğunlukla Mekke ile aynı yönde olan Yemen tarafını işaret ederlerdi. Bu nedenle Yesribliler, Mekke’de Peygamber olduğunu iddia eden bir adamın ortaya çıktığını duyunca dikkat kesildiler. Getirdiği mesajın özelliklerini duyduklarında ise daha çok ilgi duydular, çünkü onlar eskiden beri tektanrıcı akideye aşinaydılar. Yahudiler, onlarla daha iyi geçindikleri zamanlarda, Tanrı’nın birliğini ve insanın esas amacının ne olduğunu anlatırlar ve birlikte bu konuyu tartışırlardı. Öldükten sonra dirilme fikri çoktanrıcı putperestler için kabul edilmesi zor bir konuydu. Bir keresinde Yahudi âlimlerinden biri bu konuyla ilgili olarak güneyi işaret ederek, orada tekrar diriliş gerçeğini tasdik edip ispatlayacak bir peygamberin geleceğini söylemişti.
Arapların Mekke’den gelecek olan haberlere bu kadar dikkat kesilmeleri, dolaylı olarak, İbnu’l-Heyyebân adında Suriye’den Yesrib’e göçmüş ve yağmur sularıyla vadiyi birkaç kez kuraklıktan kurtarmış olan bir Yahudi’den kaynaklanıyordu. Bu dindar adam, Peygamber (s.a.v.)’e ilk Vahy’in geldiği sıralarda öldü. Öleceğini anlayınca etrafındakilere şöyle dedi: “Ey Yahudiler, beni ekmek ve şarabın bol olduğu bir ülkeden açlık ve zorluk çekilen bu ülkeye getiren sebebi bir düşünün?” “Sen daha iyi bilirsin” dediler. “Bu ülkeye, gelmesi yakın olan Peygamber’i karşılamak için geldim. O bu ülkeye hicret edecek. Benim yaşamım süresinde gönderileceğini ve benim de ona tabi olacağımı ümit ediyordum. Onun size gelmesi yakındır”[58] cevabını verdi. Bu sözler bazı Yahudi gençlerini çok etkiledi ve Peygamber (s.a.v.) geldiğinde, Yahudi olmamasına rağmen onu kabul etmelerini sağladı.
Fakat genelde, Araplar kişiyi tasdik ederken getirdiği mesajı kabul etmiyor, Yahudiler ise mesajı kabul ediyor, ancak yanlış kişiyi olduğunu düşünüyorlardı. Çünkü Allah, seçilmiş milletten olmayan birini nasıl peygamber gönderebilirdi? Bununla birlikte hacılar Peygamber’le ilgili haberleri Yesrib’e ulaştırdığında, Yahudiler kendilerinden olmamasına rağmen bu haberlere ilgi duyuyor ve daha ayrıntılı bilgi istiyorlardı. Yesrib Arapları bu ilgiyi fark ettiklerinde ve Yahudi âlimlerinin ilgisinin daha çok mesajın tektanrıcı olması üzerinde yoğunlaştığını gördüklerinde, bu haberi taşıyanlar gibi onlar da etkilenmekten kendilerini alıkoyamadılar.
Bunların yanı sıra Hazrecliler, şimdi bir peygamber olduğunu iddia eden ve daha önce çocukken annesiyle, sonraları da Suriye’ye giderken birçok kez Yesrib’e uğramış olan bu adamla aralarında güçlü kan bağı olduğunun farkındaydılar. Evs’e gelince, onların ileri gelenlerinden biri, Ebû Kays, Hatîce ve Varaka’nın halası olan bir Mekkeli ile evlenmişti. Ebû Kays çoğunlukla Mekke’de, karısının ailesiyle birlikte kalıyor ve Varaka’nın yeni Peygamber’le ilgili görüşüne katılıyordu.
Hacılar ve Mekke’yi ziyaret edenlerin getirdiği haberlerle desteklenen tüm bu faktörler, vadi halkı üzerinde etkisini göstermeye başladı. Fakat o an için asıl önemli olan kendi iç sorunlarıydı. Bir Evs’li ve bir Hazrec’li arasında kan dökülmesiyle biten çatışma, iki kabileden de birçok boyun savaşa girmesine sebep oldu. Hatta Yahudiler bile bir tarafla müttefik oldular. Üç çatışma olmuştu; fakat bu çatışmalar engelleyici olmaktan çok insanların kin ve öc alma duygularını kabartmıştı. Diğerlerinden daha büyük dördüncü bir çatışma kaçınılmaz görünüyordu. Bu nedenle Evs’in ileri gelenleri Mekke’ye, Kureyşlilerden Hazrec’e karşı yardım istemek üzere bir delege göndermeye karar verdiler.
Delegeler, Kureyş’ten cevap beklerken Peygamber (s.a.v.) onların yanlarına gitti ve geldikleri şeyden daha güzel ve iyisini isteyip istemediklerini sordu. Bu daha iyinin ne olabileceğini sordular; o da görevinden ve tebliğ etmekle yükümlü olduğu dinden bahsetti. Daha sonra onlara Kur’ân’dan bir bölüm okudu. Bitirdiğinde Muâz’ın oğlu İyas şöyle dedi: “Arkadaşlar, bu bizim geldiğimiz şeyden daha iyidir”. Fakat delegenin lideri yerden bir avuç toprak aldı ve gencin yüzüne atarak: “Öyleyse, o senin olsun, hayatıma yemin ederim ki biz bundan başka bir şey için geldik” dedi. İyas sesini çıkarmadı ve Peygamber (s.a.v.) onların yanından ayrıldı. Kureyş onların yardım isteklerini geri çevirdi, onlar da Medine’ye döndüler. Bundan kısa bir süre sonra İyas öldü, ölümünde yanında olanlar onun ölene kadar Allah’ın birliğine şehadet getirdiğini söylediler. Bu nedenle O, İslâm’a giren ilk Yesribli olarak sayılabilir.
Mustafa Demirci
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.