Web sitemize hoşgeldiniz, 15 Kasım 2024
Beğen 2

Mustafa Demirci-Gelecek

Peygamber (s.a.v.): “Ümmetimin en iyisi benim dönemimdedir; sonra onlardan sonrakiler daha sonra onlardan sonrakiler gelir” dedi ve kendi çağında yaşayan ümmetinin, yani ashâbının çokluğuna sevindi. Bir keresinde ashâbından on kişiye uğradı ve onları Cennet’le müjdeledi. Bunlar Ebû Bekir, Osman, Ali, Abdurrahman İbn Avf, Ebû Ubeyde, Talha, Zübeyr, Zühre’li Sa’d ve Hanif olan Zeyd’in oğlu Sa’îd idi. Onlardan önce diğer bazı kimseleri de cennetle müjdelemişti. Hadis kitapları onun bu on kişiyle ilgili övgülerinden ve bunlardan başka kimselere de cennetle ilgili verdiği haberlerden bahseder. Örneğin bir hadiste: “Cennet şu üç kişiyi arzular: Ali, Ammâr ve Selmân” buyurulur. Peygamber (s.a.v.) Fâtıma (r.a.)’ya da şöyle demiştir: “Sen, İmrân’ın kızı Meryem hariç, Cennet’teki kadınların en üstünüsün.” Ali (r.a.)’nin, Peygamber (s.a.v.)’den aldığı hikmeti gelecek nesillere ulaştıracak olan en önemli habercilerden biri olacağına işaret ederek onun hakkında, “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısı.”; umuma hitâben de, “Benim ashâbım yıldızlar gibidirler; hangisini izlerseniz hidayet bulursunuz” demiştir.
Tebûk’ten döndükten sonra Müslümanlar artık savaşın bittiğini düşünerek kendi aralarında konuşmuşlardı. Onuncu yıl boyunca çeşitli heyetlerin gelmeye devam etmesiyle bu düşünce o denli yerleşti ki, mü’minlerin çoğu silah ve zırhlarını satmaya başladılar. Fakat Peygamber (s.a.v.) bunu duyunca, böyle yapmalarını yasakladı ve “Ümmetimden bir bölümü, Deccal gelinceye kadar hak için savaşmaya devam edecek” dedi. Bunun yanı sıra, “Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız”[336] ve “Kendisinden sonra daha kötüsü gelmeyecek olan hiçbir zaman olmaz”[337] da demiştir. O insanları, ümmetinin bozulma sonucunda Hıristiyan ve Yahudileri izlemeye başlayacağını söyleyerek uyarmıştır: “Siz onları adım adım, zira’ zira’ izleyeceksiniz. Öyle ki eğer onlar zehirli bir kertenkele çukuruna girseler, siz yine onların peşinden gideceksiniz.”[338] Kıyametten önce insanlığın genelde yaşayacağı en büyük düşüşü de ifade ediyordu: “İslâm garip olarak başladı, yine garip olacaktır.”[339] Yine de Allah’ın onları bırakmıyacağını vadetmekten geri kalmamıştır: “Allah bu ümmete her yüzyılın başında dinini yenileyecek birini gönderecektir.”[340] Bir başka sefer ashâbdan bazıları, Peygamber (s.a.v.)’‘in, “Ey kardeşlerim!” diye birkaç kez bağırdığını duymuşlardı. “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” diye sorduklarında, “Sizler benim arkadaşlarımsınız. Fakat benim kardeşlerim henüz gelmeyenler arasındadırlar.” cevabını vermiştir. Konuşma tarzı, manevî öneme sahip olan kişilerden bahsettiğini gösteriyordu.
Son günlerde, o günlerin çok kötü olmasına rağmen, doğru yolu bulmuş anlamına gelen Mehdî adında bir halifenin çıkacağını da haber vermiştir: “Mehdî benim ümmetimden çıkacak, geniş alınlı ve uzun burunlu olacak. Daha önceden kötülük ve zulümle dolu olan dünyayı doğruluk ve adaletle dolduracak. Yedi yıl hükmedecek.”
En sonunda Mehdî’den sonra veya onun hükümdarlığının son yıllarında Deccâl gelecek, “Sağ gözü üzüm gibi, tüm ışığı gitmiş kör bir adam.” Yeryüzünde büyük tahribat yapacak ve anlattığı yalanlarla daha da çok insanı kendi tarafına çekecek. Fakat ona karşı savaşan bir grup mü’min bulunacak. “Onlar savaşmak için çaba gösterirken” dedi Peygamber (s.a.v.), “namaz kılmak için saflara dizildiklerinde Meryem oğlu İsâ gökten inecek ve onlara imamlık yapacak. Allah’ın düşmanı, İsâ’yı görünce tuzun suda eridiği gibi eriyecek. Eğer bırakılırsa hiç kalmayıncaya kadar erir; fakat Allah, onu İsâ’nın eline düşürecek. İsâ (a.s,) da onun kanını mızrağının ucunda insanlara gösterecek.”
Peygamber (s.a.v.), aynı zamanda kıyametin yaklaştığını işaret eden pek çok alâmeti de haber vermiştir. Bunlardan biri insanların çok yüksek binalar inşa etmesidir. Ömer’in oğlu Abdullah (r.a.)’ın babasından rivayet ettiği bir hadiste bu alametler daha açık bir şekilde anlatılmıştır:
Ömer anlatıyor: “Günün birinde Rasûlullah (s.a.v.)’ın yanında bulunduğumuz sırada elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuk belirtileri görülmeyen ve böyle iken hiç birimizce tanınmayan bir kimse geldi. Nihayet Peygamber (s.a.v.)’in yanına oturdu. Dizlerini dizlerine dayadı, her iki avcunu iki uyluğu üzerine koyup: ‘Ya Muhammed, İslâm nedir? Bana söyle!’ dedi. Rasûlullah (s.a.v.), ‘İslâm Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, ramazanda oruç tutman ve yoluna gücün yeterse Beyt’i hac etmendir” dedi. O: ‘Doğru söylüyorsun’ dedi. Biz hem soruyor hem de doğruluyor diye onun haline şaşırdık. Ondan sonra: ‘İman nedir? Bana söyle’ dedi. Rasûlullah (s.a.v.), ‘Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, âhiret gününe iman etmendir. Bir de hayır ve şerrin ancak Allah’tan geldiğine iman etmendir’ dedi. O, ‘Doğru söylüyorsun’ dedi. Ve: ‘İhsan nedir?’ diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.), ‘Allah’a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O’nu görmüyorsan da O seni görüyor’ dedi. O yine, ‘Doğru söylüyorsun’ dedi ve ‘Saat’i (Kıyameti veya ne zaman kopacağını) bana haber ver’ diye devam etti. Rasûlullah (s.a.v.), ‘Bu konuda sorulanın sorandan daha fazla bilgisi yoktur’ diye cevap verdi. O, ‘Öyle ise emarelerini (belirtilerini) bildir’ dedi. Rasûlullah (s.a.v.) cevap olarak, ‘Cariyenin kendi sahibini doğurması ve yalın ayak, sırtı çıplak, fakir koyun çobanlarının hangimizin kurduğu bina daha yüksek diye yarışa çıktıklarını görmendir’ dedi. Bundan sonra o kimse gitti o gittikten sonra birsüre kaldım. Sonra Peygamber (s.a.v) ‘Ya Ömer! Soranın kim olduğunu biliyor musun?’ diye sordu. ‘Allah ve Rasûlü daha iyi bilir’ dedim. Peygamber (s.a.v) ‘O Cibrîl idi. Size dininizi öğretmek için geldi’ dedi.


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.