Zikr-i Mevlâ ile hoşdur meclis-i rindânemiz
Fikr-i Leylâ ile şendir kalb-i mecnûnânemiz
Sanmanız kim hubb-i dünyâdır bizim cânânemiz
‘Aşk olup rûz-i ezelden sâkî-i peymânemiz
‘Âlemi gavgâya salmış na’ra-i mestânemiz

Sâha-i mülk-i ‘ademden hüsnün için gelmişiz
Cân nedir cânân nedir “kâlû belâ”dan bilmişiz
İltifât-ı yârdan bir katre olsun içmişiz
‘Âlem-i cândan şerâb-ı vasldan mest olmuşuz
Sırr-ı vahdetdir hemîşe bâde-i meyhânemiz

Kalmadı pervâ makâm-ı cem’den hem farkdan
Bezm-gâh-ı pîrde doyduk safâ vü zevkden
Mest ü medhûşuz şerâb-ı hoşgüvâr-ı şevkden
Rind ü rüsvâ vü kalender-meşreb olduk ‘aşkdan
‘Âlemi başdan başa tutmuş bizim efsânemiz

Düşdü sevdâ-yı cünûna ‘aklımız tedbîrimiz
Zerre-i lutfundadır tesrîrimiz tenvîrimiz
Bu imiş rûz-i ezelden gâlibâ takdîrimiz
Dâm-ı zülfün dâne-i hâlin olup zencîrimiz
Yoksa yokdur ‘âlem-i dünyâda âb u dânemiz

Gerçi zevk-i zâhirîmiz gülşen-i vuslatdadır
Lîk zevk-i ma’nevîmiz gûşe-i vahdetdedir
Es’adâ etme şikâyet meymenet mihnetdedir
Nice yıllardır ki Hâlis hecr ile zulmetdedir
Şimdi feyz-i vasldan rûşen olup kâşânemiz