Abdullah Tamamlar-Hikayei Ad
İşitgil kıssa-i Şeddâd u Âdı
Diyem icmâl ile andan murâdı
Dokuz yüz yaşamışdı gerçi kim Âd
Velî hîç itmemişdi mevtini yâd
Binip tûl-i emel atına mahzûl
Yilerdi sağ u sola durmadan ol
Bu sevdâ hâtırında oldu peydâ
Ki bir şehr-i ‘azîm eyleye inşâ
Bilâd içinde olmaya misâli
Cihânda söylene hem vasf-ı hâli
Harâb olmakdadır cism-i mehîni
Diler ma’mûr ede rûy-i zemîni
Fenâdan rıhletin hîç etmeyip yâd
Diler dünyâ harâbın kıla âbâd
Ne denli vâr ise ‘âlemde üstâd
Ki mâhir olalar der-‘ilm-i bünyâd
Kamusun cem’ edüp dedi zamîrin
Yoğurdu va’deden şâdî hamîrin
Didiler fehm edüp ey şâh-ı ‘âlî
Mutî’iz emre süflî vü ‘âlî
Velî ol şehri kim şâh itdi tavsîf
Gerek genc-i firâvân dahi çok hayf
Dahi ömr-i dırâz ister bu maksûd
Nice yüz yıl gerek tâ ola mevcûd
Dedi gam yimenüz mâl ü hazîne
Katımda çok durur dahi defîne
Re’âyâda olan hep mâl ü esbâb
Benimdir kim olur mâni’ der-în-bâb
Eğer kuvvetle zorun merd-i mağrûr
Velî yâdına gelmez mevt-i pür-şûr
İşitüp didiler sem’an ve tâ’at
Bu fermânına itdiler itâat
Bu dem âfâka gönderdiler a’vân
Ki cem’ ola ona genc-i firâvân
Re’âyâda ne kim var sîm ile zer
Dahi yâkût u dürr mercân u gevher
Bu cümle hilye-i nisvân u sıbyân
Alına olmaya bir ferde ihsân
Ne eytâm diyeler ne hod erâmil
Ne duhter diyeler ne hod havâmil
Ne pîr u ne civân u ne müsâfir
Alına cümleden mersûm-ı vâfir
Çü vârid oldu bu vech ile fermân
Yürüdü her taraf ensâr u a’vân
Re’âyâ bu sitemle oldu evgâr
Semâya çıkdı anda âh ile zâr
Alup gûşvârı gûşdan duhterânın
Kılâdın gerdeninden hem zenânın
Sivâr-ı sâ’idi halhâl-i pâyı
Alup kopardılar feryâd u vâyı
Çekildi suhreden bennâ vü ırgâd
Çıkar ‘arş-ı ‘ulâya anda feryâd
Nihâyet buldu çünkim zulm ü âzâr
Bununla yapdılar bir şehr ü bâzâr
Tamâm üç yüz yıl içre buldu itmâm
Kalır vasfında ‘âciz akl u efhâm
Tamâm olduğun i’lâm itdi mi’mâr
Virildi ana müjde sîm ü dînâr
Bu ahbâr ile çün şâd oldu ol Âd
Bu dem esbâb-ı ‘ıyşı itdi i’dâd
Tamâm on yıl bu kâra oldu meşgûl
Safâ ile yine tâ anda mahsûl
Çü ‘ıyş ahvâli de oldu müheyyâ
Salâ itdi bu dem erkâna cemmâ
Ki tâ şehr-i İrem’de cümle a’yân
Olalar zevk ü şâd ile mukîmân
Silüp dil çehresinden gam gubârın
Der-âgûş ideler dildâr u yârin
Müebbed oluban şâdî içinde
Safâ vü zevk ide nâdî içinde
Olalar sâha-i ferhatde dil-şâd
Harâb içinde diler ola âbâd
Bu tâs-ı ser-nigûn altında bu kâm
Kime oldu müyesser bula ol hâm
Saçular aldılar erkân u a’yân
Ki şâha tehniyetle bula rıdvân
Bu niyyet üzre göçdü ol şeh-i hâm
İde tâ kim İrem şehrinde ârâm
Bile göçdü kamu a’yân-ı devlet
Ki yârân ile hoşdur zevk-i ‘işret
Bu üslûb üzre birkaç gün sürüldü
Be-âhir menzil-i kurba erildi
Ki ferdâ varalar dârüsselâma
Vire envâ’-ı hil’at hâss u ‘âmma
O gece itdiler bir ‘ıyş u bir nûş
Ki gözler görmedi işitmedi gûş
Bu şevk u şâdî içre şeyh eğer şâb
Safâdan gözlerine girmedi hâb
Nihâyet buldu çün kim şâdumânî
Gözet gör n’eyler emr-i âsumânî
Gadab deryâsı cûş itdi Hudâ’dan
Ne mevcler koparır gör kim hafâdan
Meleklerden birine emr-i ‘âlî
Erüp dir virmegil dahi mecâli
Bu dem sayhayla bu kavmi kıl ihlâk
Ola şol sîne-i ferhânları çâk
Ki bunlar mevti hîç yâd itmediler
Benim havfımla feryâd itmediler
Emel perriyle uçdular yuvadan
Demidir kim ecel ire kafâdan
Emel nat’ında kim ki sürdü atı
Göriser hatve-i evvelde matı
Emel tîhinde aldanan serâba
Kalır susuz erişmez ağzı âba
Hemân dem sayha itdi anda me’mûr
Ciğerler pârelendi buldular şûr
Hanâcır ağza geldi zehreler çâk
Yudular cân u tenden ellerin pâk
Helâk itdi kamusun Rabb-i Kahhâr
Mezâlim kaldı zimmetlerde nâçâr
Emel râhı dürüldü buldu gâyât
Ecel çâhına düşdü cümle heyhât
İrem şehrini ol zâtü’l-‘ımâdî
O hâl ile kodu ol Rabb-i Hâdî
Velî a’yünden itdi anı mestûr
Aden’dedir didiler şimdi ol sûr
Meğer kim bir zamân İbn-i Kılâbe
Yitirdi bir deve düştü tılâba
Aden sahrâsına irdi çü yolu
Tecessüs eyler idi sağ u solu
İrer bir şehre yolu anda nâgâh
Temâşâ kılar onda hikmetullâh
اِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِۙۖ * اَلَّت۪ي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِۙۖ
Çekilmiş havline bir sûr-ı ‘âlî
Besâtîn ile memlûdur havâlî
Aceb üslûb ile tarh olmuş eşcâr
Akar her köşede altından enhâr
Kemâline irişmiş anda meyve
Anı bulan dimez ömründe eyve
Çemenlerde açılmış türlü ezhâr
Öter her bir taraf esnâf-ı atyâr
Benîâdemden anda bulmadı ferd
Tahayyür irdi câna oldu rû zerd
Ki âyâ düş müdür yâhud hayâlim
Kime diyem bu dem ben hasb-i hâlim
Ki bu sahrâda ben kerrât u merrât
Gezüpven görmedim bu şehri heyhât
Dahi bir kimseden olmadı mesmû’
Ki bunda böyle bir şehr ola matbû’
Bu hayretle gelir ol bâb-ı şehre
Görür ol kapısında türlü şöhre
Ki mısrâ’ın düzülmüş sîm ü zerden
Murassâ’dır hem envâ’-ı güherden
Açıkdır kapısı yok leyki derbân
Kamu sîm ile zerden ferş ü eyvân
Direkler var zebercedden yapılı
Komuşlar taş yerine onda lü’lü
Gezer ol şehri seyr edüp temâmet
Görür her köşesinde türlü ‘ibret
Ki dil itmez anın vasfını takrîr
Cemâd iken kalem eyler mi tahrîr
Oku Kur`ân’da gel zâtü’l-‘ımâdı
Tefekkür eyle dahi fi’l-bilâdı
اِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِۙۖ * اَلَّت۪ي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِۙۖ
Arab ger nâkasına bulmadı yol
Velî bir şehre irdi sîm ü zer bol
Gücü yettikçe aldı sîm ü zerden
Pür itdi cîbin envâ-ı güherden
Gelüp bir künce genci itdi pinhân
Seherden gitdi ol sahrâya pûyân
Ki irişe gınâya ol diğer bâr
Şu denli oldu ol sahrâda devvâr
Velî hîç bulmadı kândan nişâne
Kime sordu ise düşdü füsâne
Çü me’yûs oldu ondan irdi rence
Gelüp ol aldığın başladı harca
Velî töhmet edüp ahz itdi hükkâm
Zarûrî mâcerâyı kıldı i’lâm
Ta’accüb eyledi her kim işitdi
Bu söz şöhretle âfâka yetişdi
Muâviye zamânındaydı bu iş
İşitdi Şâm’da itdi hayli endîş
Ana kâsıdlar irsâl itdi derhâl
Gelüp İbn-i Kılâbe söyler ahvâl
Ne kim gördüyse onu itdii takrîr
Ta’accüb eylediler şâb eğer pîr
Meğer andaydı ol dem Ka’bü’l-Ahbâr
Getirüp pes halîfe itdi ihzâr
Didi hîç var mıdır bir şehr-i ‘âlî
Ki bu ola cihânda vasf-ı hâli
O da mestûr ola ez-‘ayn-ı insân
Velî bir kimse görüp ede i’lân
Didi oldur İrem tîh-i Aden’de
Budur mestûr olan Kur`ân içinde
Bunu gördüm tevârîh içre mesfûr
Ki devrinde ola bu kıssa mezkûr
Devesin isteyü bir şahs-ı ta’bân
Görüp anı ala genc-i firâvân
Vasat ola o keste kadd ü kâmet
Yüzü surh u gözü gökdür ‘alâmet
Kılâbe oğluna tuş oldu ‘aynı
Didi işbu kişidir gözle ‘aynı
Bu denli zulm ile bu şehri ol Âd
İmâret kıldı diler ola âbâd
Müyesser olmadı âhir ikâmet
Emel ehline pes budur garâmet
Ki hüsrân üzre ola her cihânda
Melâmetde ola bunda vü onda
Elemdir hâsılın çün kim emelden
Ferâgat kıl bunun gibi ‘amelden
Bunu ger leşker-i zikr ile sâlik
Perîşân etmeye bulur mehâlik
Anınçün buyurur Fahr-i kıyâmet
Kulak tut gör ne der zuhr-ı kıyâmet
İki mühlik sıfat var ümmetimde
Katı korkarven ondan anla umde
Birisi ittibâ’ etmek hevâya
Biri tûl-i emel fehm it dirâye
Buyurur hem geri ol Fahr-i Sâdât
Bizimçün fezkurû hedâme’l-lezzât
Tefekkür birle mevti eylegil yâd
Ki hedm olur bununla nice bünyâd
Nice şîrîn dehânı telh eder bu
Safâ vü şâdumândan selh eder bu
Nice cem ehlini eder perîşân
Dimez hüsn ehlidir yâhut perîşân
Nice gül-ruh benefşe-zülf bu merg
Rezâletle salar toprağa çün berg
Nice tûtî-lisânı lâl eder bu
Nice hoş-hâli hem bed-hâl eder bu
Nice nâz ehlini salar niyâza
Nice zer kadri hem satar piyâza
Nice ra’nâları pejmürde eyler
Mülâyim-tab iken efsürde eyler
Dilersen düşmeye okun yabana
Emel tîrin koma kavs-i kemâna
Bu merta’da yürüme şâd u mesrûr
Ki sayyâdındır âhir mevt-i pür-şûr
Gadât ü her ‘aşîde onu zikr et
Ne ı’dâd eyledin gel onu fikr et
Ki uddetle varasın anda kabre
Seni ahz itmeden envâ’-ı hasre
Ki ol gâfil gibi olmaya hâlin
İşit bu kıssayı anla meâlin
Abdullah Tamamlar
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.