Web sitemize hoşgeldiniz, 17 Kasım 2024
Beğen 3

Abdullah Özdoğan-Mimar Sinan

Süleymaniye Camii’nin inşası tamamlanmış, ibadete açılacağı gün ilan edilmişti.
O gün gelince İstanbul’un her yanından insanlar bu eşsiz eserin açılışında bulunmak için şehrin bu noktasına akın etmişti.
Herkes hayranlıkla bu Türk mucizesini seyrediyordu. Kalabalık arasında bulunan bir çocuk, “Aaa şu minareye bakın nasıl eğri!” diye bağırıyordu.
Herkes minareye bakıyordu, ama bir eğrilik görünmüyordu. Çocuğun minarelerden biri için eğri dediği Mimar Sinan’a kadar ulaştı.
Koca mimar hemen çocuğun yanına geldi ve ona, “Yavrum hangi minare eğri, göster bana” dedi. Çocuk da, “İşte şu” diye minarelerden birini gösterdi.
Mimar Sinan hemen adamlarını topladı. Uzun halatları birbirine ekletip minareye bağlattı. “Çekin yukarı doğru!” diye çektirmeye başladı.
Çocuğa da, “Oğlum, bak bu minareyi doğrultturuyorum, sen dikkat et, dosdoğru olunca haber ver” dedi.
Adamlar gerçekten düzeltiyormuş gibi halatları çekiyorlardı. Çocuk bir süre sonra, “Tamam, minare doğruldu” diye bağırdı. İşçiler, çekme işini bırakıp halatları çözdüler.
Başından beri olaya tanık olan Sinan’ın ustalarından biri, herkesin kafasını kurcalayan soruyu Mimar Sinan’a yöneltti:
– Ulu mimarbaşımız, sen herkesten iyi biliyorsun ki, minarede eğrilik falan yok. O halde niçin düzeltmeye kalkıştın?
Mimar Sinan’ın cevabı inceliğin, anlayışın, hoşgörünün simgesi idi:
– Ben bilmez miyim minarede eğrilik olmadığını, ama çocuğun kafasındaki “minare eğri” intibaını da öyle bırakamazdım. Bu yönteme başvurdum ki çocuğun kafasındaki “eğri” kanaati silinsin. Yoksa her yerde çocuk aklıyla minarenin eğri olduğunu söyler, sonra gerçekten eğri olduğu şeklinde bir inanç yayılırdı.


Abdullah Özdoğan

Sitemizde sanatçıya ait toplam 31 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.