Web sitemize hoşgeldiniz, 29 Mart 2024
Beğen 1

Asım Yıldırım-Mal da Yalan Mülk de

Şu muhakkak ki gerek mallarınızda, gerek canlarınızda imtihana tâbi tutulacaksınız.
(Âl-i İmrân-186)

Zorlanarak çıktım merdivenleri sanki 65 yılın yaşanmışlıklarını taşıyordum sırtımda. İçerisi
hayli kalabalık ve havasızdı fakat yapacak bir şey yoktu, sıra almalıydım. Numaratör 89
numarayı verdi ama daha 52’deydi sıra. Oturacak bir yer için göz gezdirirken;
– Gel amca buraya otur. Deyiverdi köşede oturan bir genç.
Biraz soluklandıktan sonra etraftaki insanlar dikkatimi çekti. İkili, üçlü gruplar halinde
konuşuyor, birbirlerine meselelerini anlatıyorlardı. Kiminin vekâlet verme, kiminin miras
paylaştırma kiminin de kiralama ya da satın alma işleri vardı.
Birilerine gözüm takıldı. Üç kişiydiler. Karı-koca olduklarını tahmin ettiğim orta yaşlarda iki
kişi ve yaşlı bir kadın. Anneleri olmalıydı. Konuştuklarına bakılırsa bir ev meselesi vardı. Ev
tapusunun devir işlemi için gelmişlerdi. Yaşlı kadının mutsuzluğu yüzünden okunuyordu,
belli ki çok istekli gelmemişti. Muhtemelen eşi dar-ı bekaya göç etmişti. Onun yokluğunda
tek sığınağı olan evi de verirsem… Diye endişesi vardı.
Çocuklarının sözleri hiç yabancı gelmedi bana,
– Anne biz sana bakarız. Hem eski ev. Satarız yeni bir yer alırız… Deseler de o bir noktaya
doğru bakıyor, sadece kafa sallıyordu. Okuması yazması da yoktu, bir kâğıda parmak
bastırıp götürdüler.
Sıcağında etkisiyle içim geçmiş köşede. Gördüklerimin, duyduklarımın etkisiyle olacak;
çocukluğumda babamın dedemle olan küskünlükleri canlandı rüya gibi. Arsa davasıydı
onlarınkisi. Dedem mirasını paylaştırırken babama verdiği arsa amcalarımınkine göre suya en
yakın kısımdaymış. Fakat bundan dolayı da para mirasından babama vermemiş. Amcalarım
babama verilen tarlanın daha değerli olduğundan babam da paradan hissesine düşeni
alamadığından razı olmamış mirasa. Neticede dargın gitmişti dedem. Ama cenazesine
katılmış helallik vermişti babam. Dedem verdi mi bilmiyoruz tabi.
Bu mesele amcamlarla da aramızı soğutmuştu. Eskisi gibi candan davranmıyor, sık gelip
gitmiyorlardı artık. Amcalarım her fırsatta şaka yollu da olsa ‘aldınız tabi sulak araziyi’ diye
başlayan cümlelerle iğnelerdi babamı. Bu meseleye çok canı sıkılan babam bir gün;
– Tamam, kim istiyorsa değişelim tarlaları yeter… Dedi amcamlara.
İlk başta olmaz falan deseler de kura çekmeye karar verildi. Kura çekilecek kimin tarlası
çıkarsa onunkiyle değiştirecekti babam tarlayı.
Kura çekilmiş ve suya en uzak yerdeki Mehmet amcamın tarlası çıkmıştı. Değiştiler tarlaları.
Babamın;

– Rızık Allah’tandır Ahmet oğlum, Rızık Allah’tan. Diyerek hadiseyi kabullenişi hala
kulaklarımda çınlar. Diğer amcalarım bu sefer de Mehmet amcama tavır alsalar da
yapacak bir şey yoktu. Kura çekilmiş iş bitmişti.
Gel zaman git zaman ilçede istimlak olacağı, yol yapılacağı söylentileri başladı. Tarlası olan
herkesi bir heyecan sarmıştı. ‘Bizim tarladan geçse, dönümüne şu kadar veriyorlarmış’ gibi
konuşmalar sık duyulur olmuştu. Sonunda açıklanan rapora göre kardeşler arasından sadece
bizim arazi istimlak edilmiş ve yüklüce para almıştı babam. İki abim, annem, babam bütün
aile çok sevindik.
O parayla babam üç katlı bir apartman yaptırdı. Abilerim ikinci ve üçüncü kata yerleşti. Ben
daha bekâr olduğum için birinci katta babamlarla kaldım. Yengelerim arasında da kat
paylaşımı sıkıntısı yaşadık. Üçüncü kattaki soğuktan ve asansör olmamasından ikinci kattaki
ise güneş göremediğinden şikâyetçiydi. Aradaki soğukluk abilerimi de etkiliyordu.
Daha sonra ben de evlendim, iki çocuğumuz oldu. Vefat edene kadar annem, babamla birlikte
yaşadık. O ev de bana kaldı.
Çocuklar büyüdü. Büyük oğlan okumadı, askerden geldi iş kurmak istiyordu. Küçük ise
yüksek lisans eğitimi için yurt dışına gitmek istiyordu. Yani ikisine de para lazımdı.
Buldukları tek çözüm ise evi satmak. Anneleri de benim gibi razı değildi fakat başka da
çözüm bulamıyor;
– Zaten eski, biz size daha yenisini, büyüğünü alırız. Diyerek bizi ikna etmeye
çalışıyorlardı. Bin bir zorlukla büyüttüğümüz, gözümüzden sakındığımız evlatlarımızla
ters düştük, birbirimizin kalbini kırdık. Her gün aynı tartışmayı yaşamaktan da bıktık.
İstemesek de artık kararımı verdim; bütün çocukluk hatıralarının yaşandığı yuvayı satmak,
gerisini sonra düşünmek gerekiyordu…
Zorlanarak çıktım merdivenleri sanki 65 yılın yaşanmışlıklarını taşıyordum sırtımda. İçerisi
hayli kalabalık ve havasızdı. Sıra alıp oturdum. Sıcağında etkisiyle içim geçmiş beklerken…
89, 89 diye bir sesle irkildim. Yanımda oturan bey de elimdeki fiş numarasını görmüş bana
sesleniyordu.
– Bey amca, bey amca sıra sende…
Noter bankosuna doğru yaklaşırken aklımdan geçen hadiseler kafamı iyice karıştırmıştı.
İmzaladım belgeyi ve çıkıverdim.
Merdivenden inerken kendi kendime mırıldanıyordum;
Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi,
Mal da yalan mülk de yalan ,
Var biraz da sen oyalan.


Asım Yıldırım

Sitemizde sanatçıya ait toplam 26 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.