Web sitemize hoşgeldiniz, 26 Aralık 2024
Beğen 2

Dursun Ali Erzincanlı-Ben Kudüs'üm

Ey Rabbim!
“Peygamberle başbaşa
konuşacağınız zaman,
Bu konuşmanızdan önce bir
sadaka verin.” Buyuruyorsun
Benim tasadduk edecek hiçbir şeyim yok,
Gölgemde beni savunurken canlarını
veren çocuklardan başka.
Kabul buyur Allah’ım
Beni duyur Allah’ım!
Sübhân olan Allah’ım!
Ya Rasûlallah!
Ben Kudüsüm!
Allah’ın dokunulmaz kıldığı
üç hareminden biri.
Yeryüzünün süslerinden bir süsüm,
Kalbinde Mescid-i Aksâ’yı taşıyan.
Sokaklarında Peygamberlerin yürüdüğü,
Güldüğü, ama hep öldürüldüğü şehir!
Bu yüzden uzundur yasım!
İniltilerini duyduğun, derdini
dinlediğin o kütük misali,
Beni de duy, beni de dinle!
Bugün hem garip, hem de mahpusum.
Ebvâ’dan döndüğün günkü gibi öksüz.
Taif’te taşlandığın günkü gibi sahipsiz,
Ebu talip mahallesindeki gibi yalnız,
Tepeden tırnağa pusum!
Ben Kudüsüm!
Mekke-i Mükerreme’nin kardeşi.
O, zemzemle ummân, bense
kan dolu bir tasım!
O, şehirlerin anası, bense
şehirlerin mazlûmuyum!
O, sevinç gözyaşlarından deniz,
Ben, acılardan bir nehirim.
O, ayaklar altında kalmasın diye,
Bir İsrâ gecesiyle
şeref verdiğin fakîrim!
Başım üstüne dedim,
Başımla beraber dedim!
Sen göklere yükselirken ,
Başını ayaklarının altına koyan şehirim.
Her şehir senden bir teberrük aldı,
Bana da hüznün kaldı o gece.
Yüzünde Ebutalib’in,
hatice’nin hüznü vardı.
Yüzünde!
Her hüznü unutturacak
yüzünde hüznü gördüm
Sen hüzün peygamberi, ben
de hüznün şehri oldum.
Gündüzlerim ölüm koktu, gecelerim sen!
Zeyneb’i, Ümmü Gülsüm’ü,
Rukiyye’yi toprağa verdiğin gibi,
Kaç kız çocuğunu bağrıma
bastım bir bilsen!
Bildirsin azîm olan Allah!
Kerîm olan Allah!
Sübhân olan Allah!
Ben Kudüsüm kubbelerinde
feryatlar yankılanan!
Ağıtları saklayıp seher vaktine.
Onlardan irili ufaklı kefenler ördüm!
Ve ben iki Fatih gördüm İlki Ömer’di!
Yürüyerek girdi kapımdan,
Hem şehrime, hem kalbime girdi!
Yine sen koktu sabahlarım, akşamlarım!
Uzun sürmedi rüyalarım.
Sevincim yarım kaldı, düşlerim yarım!
Yine gelir diye beklerken Ömer’i,
İkinci Fatihi gördüm kapımda.
Adı Selâhaddin-i Eyyûbiydi!
O nasıl bir oğuldu öyle!
Adalet ve merhamet, insan suretindeydi.
Ve bir muhafız gördüm,
Eba Eyyûbel Ensârî’nin şehrinden,
Uzatıp elini, etten duvar ördü çevreme,
Çelikten kalkan!
Cennet Mekân Abdülhamid Hân!
Ya Rasûlallah!
Ben Kudüsüm
Gözü Mekke’de,
Kulağı Medine’de olan şehir!
Mescid-i Kıbleteyn’de
yüzünü Kâbe’ye dönüp,
Uhud gibi sırtını yasladığın şehir!
Ümmetinin yüzü de Kâbe’ye dönük
Ama bana sırt çevireceklerini
hiç düşünmemiştim.
Meryemin susup, kundaktaki
İsanın konuştuğunu gördüm,
Ama Meryemlerin öldürülüp, kundakların
ateşe verileceğini hiç ummamıştım.
Bir avuç Filistinli kaldı yanımda!
Bedir’de dua ettiğin
gibi, onlara da dua et!
De ki Allah’a:
Bu bir avuç insanı helak edersen,
Mescid-i Aksâ’da sana
ibadet edecek kimse kalmaz!
Duanı kabul buyursun Allah,
Subhân olan Allah!
Allah, kalbime Mescid-i Aksâ dedi ama,
O adı koruyan olmadı.
Ağlayanım yok, Mekke’den,
Medine’den başka!
Bir umûdum var ki,
Seni âlemlere rahmet gönderen Allah var!
Dâvudun sapan taşıyla Câludu
yere seren Allah var.
Hz.Yakup a, Yûsufun kokusunu
taşıyan Allah var!
Bana bunadı demelerinden korkmasam,
Sanki İstanbul’dan Ömer’in,
Selahaddin’in, Abdülhamîd’in
kokusunu alıyorum!
Sanki bana doğru payitahtan
arslan seli akacak!
Kıpkızıl bir şafakta, göğüme bir
hilâl, bir de yıldız takacak!
Ya Rasulallah!
Huzurunda sesimi yükselttiğim
için Affetsin beni Allah!
Ben Kudüsüm!
Sen başımın tacısın .
Ama bugün ümmetine küsüm!


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.