Dursun Ali Erzincanlı-Kerbela
Hicretin dördüncü yılı.
Birer yıl arayla Medine’de iki doğum,
İki bayram, iki ay parçası…
Yeryüzünün en hayırlı dedesinin gözbebekleri doğuyor.
Rasûl-üs Sakaleyn’in kokladığı reyhanları
Fatıma’t-üz Zehrâ’nın körpecik fidanları
Ali’yi Mürteza’nın eşsiz kahramanları doğuyor.
Cennet gençliğinin iki seyyidi.
Ehl-i Beyt’in ilk nazlı çiçekleri…
İki ay parçası, ” merhaba diyor o incecik sesiyle
İsimlerini Rahman koyuyor, Cebrail nefesiyle
Siz onlara Allah’ın iki lütfu deyin;
Birinin adı Hasan; diğerinin Hüseyin.
Zaman, saadetli günleri yaprak yaprak okurken
Onlar peygamber dizinde büyüdüler
Ve zaten onlar semâda büyüktüler.
Bir gün peygamberlerin incisi oturuyorlar.
Hasan’la Hüseyin
Birbirlerini yakalama oyununda…
Buyurdular;
” Ha Gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin’i.”
Hz. Ali; ” Ya Rasulallah!diyor,
” Hüseyin’den taraf olmanız gerekmez mi?
Hüseyin daha küçük.”
Rasulullah buyuruyorlar;
” Baksana! Cebrail de Hüseyin’i tutuyor;
Ha gayret Hüseyin! Göreyim seni diyor.”
Yine birgün,
Efendimiz, ashabıyla yürüyorlar.
Hz. Hüseyin çocuklarla oynuyor.
Peygamberimiz, ellerini açıyor;
Tutmak için Hüseyin’i…
Hz. Hüseyin, bir oraya bir buraya kaçıyor.
Ve gülerek yakalıyor onu, Nebiler Serveri.
Bir elini kafasının arkasına,
Öbür elini, çenesinin altına koyup öpüyor, kokluyor, öpüyor.
Sonra zamana ve mekana sesleniyor;
” Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim!
Allah’ı seven Hüseyin’i sever!
Hüseyin, torunlardan bir torundur.”
Ve bir gün Cebrail bir haberle gelir;
Hüseyin Fırat kıyısında şehit edilecektir.
Orası, üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belalı bir yerdir.
Kerb-ü beladır!
Orası Kerbeladır!
Hicretin altmış birinci yılı.
Aylardan Muharrem…
Kan renginde Fırat
Kan renginde yakamoz.
Ve dudaklar susuz,
Yürekler susuz…
Kerbela’da bir oğul var,
Yoluna oğullar feda.
Birtorun, Kerbela’da…
Dedesinden elli yıl uzakta.
Onun gibi bembeyaz giyimli
Bembeyaz yüzlü.
Atının üzerinden sesleniyor
Kalpleri mühürlü olanlara
Merhametten yoksun olanlara;
” Ben Peygamberiniz Aleyhisselamın kızının oğlu değil miyim?
Ben Hz.Muhammed Mustafa’nın torunu değil miyim?
Şehitler seyyidi Hamza, babamın amcası değil mi?
Çift kanatlı şehit Cafer, benim amcam değil mi?”
Kerbela’da bir oğul var,
Çevresinde yeminler ediliyor şehadete.
Ve bir bir toprağa düşüyor yiğitler
Ehl-i Beyt’in solan ilk çiçeği Aliyy-ül Ekber’di.
Sonra sıra sıra soldu civanlar;
Avn b. Abdullah b. Cafer,
Muhammed b. Abdullah b. Cafer,
Abdurrahman b. Akîl,
Cafer b. Akîl…
İşte bakın, biri daha yürüyor ölüme;
Hz. Hasan’ın oğlu Kâsım!
Onun da yüzü ay parçası.
Elinde kılıç, üzerinde gömlek ve pelerin.
Ayak sandallarından birisinin bağı kopmuş.
Başına bir kılıç iniyor,
Ve ” Amca!diyerek yüz üstü düşüyor Kerbela’ya.
Kerbela’da bir oğul var
Bir şahin var.
Kucağında üç yaşında bir seyyid;
Adı Abdullah!
Ve bir ok, Abdullah’ı boğazından vuruyor
Hz. Hüseyin, kanla dolan avuçlarını yere boşaltıyor
” Yâ Rab!diyor.
” Bize göklerden yardım etmeyeceksen,
Hakkımızda ondan daha hayırlısını ihsan et.”
Hicretin altmış birinci yılı
Muharrem ayının onu…
Bir şehit var Kerbela’da
Tam otuz üç mızrak yarası,
Otuz dört kılıç yarası
Ey Muhammed’im nerdesin nerde?
Hüseyin’in başı bir yerde; gövdesi bir yerde!
Bu Hz. Zeyneb’in feryadıdır dedesine;
” Ey Muhammed’im! Ey Muhammed’im!
Sana göklerdeki melekler salatü selam getiriyorlar.
Hüseyin ise şu otsuz bozkır çölde
Tozlara, topraklara, kanlara bulanmış,
Azaları kesilmiş yatıyor.
Ey Muhammedim! senin kızların esir edilmiş,
Zürriyetin hep öldürülmüş.
Sabah yelleri onların üzerine toz toprak savuruyor.”
Abdullah bin Abbâs da, o gün Medine’de
Rasulullah Aleyhisselam’ı görür rüyada
Yanında içi kan dolu cam bir bardak vardır,
Ve şöyle buyurur:
” Benden sonra Ümmetimin yaptığı şeyi biliyor musun?
Hüseyin’i şehit ettiler.
Bu, Onun ve ashabının kanlarıdır.
Bunu Allah’a sunacağım.”
Ya Rasulallah!
Biz asırlar sonra geldik.
Eğer o gün olsaydık Kerbela’da
Allah’a kasem olsun ki
Ashabının seni koruduğu gibi
Korurduk Ehl-i Beyt’ini
Ya da o uğurda verirdik canımızı.
Bu sözümüzün bir isbatı olarak
Bu gün biz senin kapındayız.
Taşıdığımız Ehl-i Beyt isimleri.
Kimimiz Ali, kimimiz Fatıma
Kimimiz Hasan ve Hüseyin.
Ve iftiharla senin ismini taşıyor çoğumuz.
Allah ruhumuzu senin kapında
Ehl-i Beytine layık olduğumuz bir anda alsın.
Aliyy-i Asğar’la,
Zeynelabidin’le her asırda Hüseyni çiçekler açarken
Yanaklarında peygamber busesi,
Ve her biri senden bir koku taşırken çağlara.
Allah, bizi onlardan ayırmasın.
Bizi senden ve rızasından ayırmasın.
Dursun Ali Erzincanlı
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.