Sevgi İksiri ve İmanın Tadı
Ehl-i Beyt, diyar-ı küfrü, zulüm gördükleri yerlere tercih etmişlerdi
*Cehaletin de derekeleri vardır: İnsanın bir şey bilmemesi “basit cehalet”; bilmediğini de bilmemesi, “muzaaf cehalet”; bilmediğini bilmemekle beraber kendini çok iyi biliyor zannetmesi ise “mük’ap cehalet”tir. Mük’ap; üç buudlu, üç derinlikli demektir ve böyle bir cehaletin izâlesi neredeyse imkânsızdır. O, insanı değişik hezeyanlara sevk eder; bazen tiranlaştırır, bazen Yezidleştirir, bazen Haccaclaştırır, bazen Füllerleştirir; doğrunun dışında her yolda gezdirir.
*Anadolu, Roma İmparatorluğu’nun elinde olduğu dönemde bile demek yine analarla doluymuş ki, Ehl-i Beyt’ten pek çok insan Emevî zulmünden, Yezidlerden, Haccaclardan kaçarak Anadolu’ya sığınmışlar. Diyar-ı küfrü, zulüm gördükleri yerlere tercih etmişler. Çünkü kendi topraklarında iflah edilmemişler.
*Ehl-i Beyt’in ve onların yolunda yürüyenlerin yaptıkları hicret, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine dayanmaktadır. İlahî Kelam’da mevzuyla ilgili ayetlerden birinin meali şöyledir:
“Kendi öz nefislerine zulmeder vaziyette olanların canlarını alırken melekler onlara diyorlardı ki: ‘Ne işte idiniz?’ Onlar, ‘Biz bu ülkede, dinin emirlerini uygulayamayan, baskı altında yaşayan kimselerdik’ deyince, melekler bu sefer şöyle dediler: ‘Peki Allah’ın dünyası geniş değil miydi? Siz de orada hicret etseydiniz ya?’ İşte onların durağı cehennemdir. Ne fena bir dönüş yeridir orası!” (Nisâ, 4/97)
Samimiyet, hal ve temsille işlenen nakışları hiçbir tiran sökemez!..
*Her namazda Fatiha Suresi okurken Rabbimizden hidayet diliyoruz. Aslında, “Hidayet” de seviye seviyedir. Dalâlete düşen ve Allah’ın gazabına uğrayan insanlardan olmayıp iman ufkunda yaşama bir hidayet olduğu gibi, Esma-yı Hüsnâ’nın ifade ettiği çerçevede bir Zat-ı Ulûhiyet mülahazasına ulaşma da hidayet-i tâmmedir. Herkes kendi konumuna göre hidayet talebinde bulunmaktadır. Sapmışlar ve günahkârlar, “Bizi sırat-ı müstakime, Sana doğru varan yola ilet.” derken, Kur’ân’ın tarif buyurduğu hidayete ermeyi istemektedirler. Yarım yamalak inanmışlar ise, “Bizi taklitten kurtar, bize tahkikin âb-ı hayatını içir ve eşyanın hakikatini göster.” demekte ve erdikleri hidayetin kemalini talep etmektedirler. Kemale eren kimse ise, “ihdina’s-sırata’l-müstakîm” sözüyle “Allahım, hidayetimi devam ettir, can boğaza gelinceye kadar emanetinde beni emin kıl, emin bir insan olarak emaneti Sana teslim etmeye beni muvaffak eyle.” demektedir.
*Gönüllere samimiyet, hal ve temsil ile işlenen şeyleri söküp atacak klorak henüz yaratılmamıştır. Haccaclar da sökemez, Yezidler de sökemez, Füllerler de sökemez. Elverir ki, o mübarek mefkureyi, gaye-i hayali temsil eden insanlar kendi içlerinde dejenerasyona maruz kalmasınlar, bir deformasyon yaşamasınlar, şekl-i evveli muhafaza etsinler; hasbilik ve diğergamlık içinde hep muhabbetle gürlesinler!.. Sözleri muhabbet olsun, gönülleri muhabbetle çarpsın, bakışlarından muhabbet dökülsün; kollarını açtıkları zaman muhabbetle, adeta bir gül edasıyla etrafa açılsınlar.
Vaaz-Sohbet Dosyaları
Sitemizde sanatçıya ait toplam 46 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.