Abdul Mohsin Al Qasim-Haşr Suresi
1. Sebbeha lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl’arardı ve huvel’aziyzulhakiymu.
2. Huvelleziy ahrecelleziyne keferu min ehlilkitabi min diyarihim lievvelil haşri ma zanantum en yahrucu ve zannu ennehum mani’atuhum husunuhum minallahi feetahumullahu min haysu lem yahtesibu ve kazefe fiy kulubihimurru’be yuhribune buyutehum bieydiyhim ve eydiylmu’miniyne fa’tebiru ya ulil’ebsari.
3. Ve lev la en keteballahu ‘aleyhimulcelae le’azzebehum fiyddunya ve lehum fiyl’ahıreti ‘azabunnari.
4. Zalike biennehum şakkullahe ve resulehu ve men yuşakkıllahe feinnallahe şediydul’ıkabi.
5. Ma kata’tum min liynetin ev terektumuha kaimeten ‘ala usuliha febiiznillahi ve liyuhziyelfasikıyne.
6. Ve ma efaalahu ‘ala resulihi minhum fema evceftum ‘aleyhi min haylin ve la rikabin ve lakinnallahe yusellitu rusulehu ‘ala men yeşa’u vallahu ‘ala kulli şey’in kadiyrun.
7. Ma efaallahu ‘ala resulihi min ehlilkura felillahi ve lirresuli ve liziylkurba velyetama velmesakiyni vebnissebiyli key la yekune duleten beynel’ağniyai minkum ve ma atakumurresulu fehuzuhu ve ma nehakum ‘anhu fentehu vettekullahe innallahe şediydul’ıkabi.
8. Lelfukarailmuhaciriyn-elleziyne uhricu min diyarihim ve emvalihim yebteğune fadlen minallahi ve rıdvanen ve yensurunallahe ve resulehu ulaike humussadikune.
9. Velleziyne tebevveuddare vel’iymane min kablihim yuhıbbune men hacere ileyhim ve la yecidune fiy sudurihim haceten mimma utu ve yu’sirune ‘ala enfusihim ve lev kane bihim hasasatun ve men yuka şuhha nefsihi feulaike humulmuflihune.
10. Velleziyne cau min ba’dihim yekulune rabbenağfir lena ve liıhvaninelleziyne sebekuna bil’iymani ve la tec’al fiy kulubina ğullen lilleziyne amenu rabbena inneke raufun rahıymun.
11. Elem tere ilelleziyne nafeku yekulune liıhvanihimulleziyne keferu min ehlilkitabi lein uhrictum lenahrucenne me’akum ve la nutıy’u fiykum ehaden ebeden ve in kutiltum lenensurennekum vallahu yeşhedu innehum lekazibune.
12. Lein uhricu la yahrucune me’ahum ve lein kutilu la yensurunehum ve lein nesaruhum leyuvellunel’edbare summe la yunsarune.
13. Leentum eşeddu rehbeten fiy sudurihim minallahi zalike biennehum kavmun la yefkahune.
14. La yukatilunekum cemiy’an illa iy kuran muhassenetin ev min verai cudurin be’suhum beynehum şediydun tahsebuhum cemiy’an ve kulubuhum şetta zalike biennehum kavmun la ya’kılune.
15. Kemeselilleziyne min kablihim kariyben zaku vebule emrihim ve lehum ‘azabun eliymun.
16. Kemeselişşeytani iz kale lil’insanikfur felemma kefere kale inniy beriy’un minke inniy ehafullahe rabbel’alemiyne.
17. Fekane ‘akıbetehuma ennehuma fiynari halideyni fiyha ve zalike cezauzzalimiyne.
18. Ya eyyuhelleziyne amenuttekullahe veltenzur nefsun ma kaddemet liğadin vettekullahe innallahe habiyrun bima ta’melune.
19. Ve la tekunu kelleziyne nesullahe feensahum enfusehum ulaike humulfasikune.
20. La yesteviy ashabunnari ve ashabulcenneti ashabulcenneti humulfaizune.
21. Lev enzelna hazelkur’ane ‘ala cebelin lereeytehu haşi’an mutesaddi ‘an min haşyetillahi ve tilkel’emsalu nadribuha linnasi le’allehum yetefekkerune.
22. Huvallahulleziy la ilahe illa huve ‘alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahıymu.
23. Huvallahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu’minul muheyminul ‘aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanallahi ‘amma yuşrikune.
24. Huvallahul halikul – bariy-ulmusavviru lehum’esma ulhusna yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel’ardı. Ve huvel’aziyzulhakiymu.
MEALİ
59 – HAŞR SÛRESİ
Medine’de inmiştir. 24 âyettir. Adını ikinci âyetinde geçen haşr kelimesinden almıştır. Bu da “sevkiyat için bir yere toplama” demektir. Hz. Peygamber (a.s.), Medine şehir devletini müslümanlar, Yahudiler ve müşriklerin anlaşmalarını sağlayarak kurmuştu. Üç büyük Yahudi kabilesinden olan Beni Nadîr, Uhud savaşından sonra Kureyş ile gizlice birleşip hıyanet etti. Hz. Peygamber savaş veya Medine’yi terketme seçeneklerini teklif etti. Terk etmeleri halinde her yıl dönüp hurma bahçelerinin ürünlerini toplayacaklardı. İkinci seçeneği kabul edip on gün süre istediler. Bu arada başka bir hıyanete giriştiler. Münafıkların başı İbn Übey onlara destek vaad edip savaşa teşvik etti. Beni Nadîr, müslümanlara karşı silaha sarıldı. Hz. Peygamber 21 gün süre ile onları kuşattı. Fiilî bir savaş olmadı. Hicri 4. yılda geçen bu kuşatma sonucunda teslim oldular. Hz. Peygamber, hak ettikleri ölüm cezası yerine, taşınabilir mallarını alarak Medine’den ayrılmaları hükmünü verdi. Çoğu altıyüz develik kervanla Suriye’ye göçtüler. Çok azı Hayber ve Hire’ye gitti.
Fey’, savaş olmaksızın ele geçen düşman malıdır. Bu mallar, ganimetin aksine olarak, bütün müslümanlara, devlete aittir. Böylece o mallar, imkân sahiplerine mahsus olmaktan kurtulup bütün müslümanlara ait olur, toplum tabakaları arasında denge sağlanır.
Evlerini kendi elleriyle yıkmaları: “Ya müslümanlar yararlanmasın diye tahrip etmeleri veya göz göre göre kendilerinin hıyanetleri sonucunda bu cezaya müstahak olmaları mânasına” gelebilir.
Sûre bir kısım Yahudilerin Medine’den çıkarılmalarını, münafıkların Yahudilerle gizlice komplo kurmalarını, müminlere nasihatlar ve Allah’ın bazı güzel vasıflarını bildirir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
1 – Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ı tesbih ve tenzih eder. O, azîzdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
2 – Nitekim Ehl-i kitaptan olan kâfirleri ilk defa O, yurtlarından bir çırpıda çıkardı. Halbuki siz onların çıkacaklarını asla düşünemezdiniz. Onlar da kalelerinin, kendilerine Allah tarafından takdir edilen azabı önleyeceğini sanırlardı.
Ama Allah hiç ummadıkları yerden onları bastırdı ve kalplerine korku saldı. Öyle ki evlerini bizzat kendi elleriyle yıkıyorlardı. Bir taraftan da müminlerin elleriyle yıktırıyorlardı. Düşünün de ibret alın ey akıl sahipleri! [16,26]
Fiilin kendilerine isnad edilmesi, bu yıkıma kendilerinin sebeb olmalarındandır.
3 – Eğer Allah onlar hakkında toplu sürgün cezası takdir etmeseydi, mutlaka onları dünyada cezalandırırdı. Âhirette de onlara ateş azabı vardır.
4 – Bunun sebebi onların, Allah’ın ve Resulünün karşısına çıkmaları oldu.
Kim Allah’ı ve Resulünü karşısına alırsa bilmelidir ki Allah’ın cezası pek çetindir.
5 – O kâfirleri kızdırmak için her hangi bir hurma ağacı kesmiş iseniz veya kökleri üzerinde bırakmışsanız bu, hep Allah’ın izniyle
ve o yoldan çıkmışları cezalandırmak için olmuştur.
Bazı ağaçların kesilmesi, Beni Nadîr’in kalesine karşı askerî operasyonların gereği idi. Bu gibi özel durumlar dışında, Hz. Peygamberin ağaçların ve ürünlerin tahrip edilmesini kesinlikle yasakladığı bilinen bir hükümdür ki hemen bütün müfessirler buna işaret ederler.
6 – Allah’ın, daha önce onlara ait olup Peygamberine ganimet olarak nasib ettiği mallara gelince, siz onun için ne at, ne de deve koşturmadınız.
Fakat Allah, resullerini dilediği kimselere, savaş külfeti ve zahmeti olmaksızın gâlip getirir. Allah her şeye kadirdir.
Savaş olmayınca, ganimet mücahitlere dağıtılmaz, kamuya ait olur.
7 – Savaş olmaksızın fethedilen ülkelerin halklarına ait mallardan Allah’ın, Peygamberine nasib ettiği ganimetler;
Allaha, Resulüne, akrabalara (Peygamber’in yakın akrabalarına), yetimlere, fakirlere ve yolda kalmış gariplere aittir.
Ta ki o mallar, sizden yalnız zenginler arasında el değiştiren bir servet haline gelmesin.
Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden men ederse onu terk ediniz.
Allah’a karşı gelmekten sakınınız.
Muhakkak ki Allah’ın cezası pek çetindir.
8 – Allah’ın nasib ettiği bu ganimet malları
o hicret eden fakirlere aittir ki,
onlar Allah’ın lütfunu ve rızasını taleb etmek, Allah’ın dinine ve Resulüne destek vermek için yurtlarından ve mallarından edildiler.
İşte imanlarında sadık ve samimi olanlar ancak onlardır.
9 – Bunlardan önce Medine’yi yurt edinip imana sarılanlar ise, kendi beldelerine hicret edenlere sevgi besler, onlara verilen ganimetlerden ötürü içlerinde bir kıskanma veya istek duymazlar.
Hatta kendileri ihtiyaç duysalar bile o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini tercih ederler.
Her kim nefsinin hırsından ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, işte felah ve mutluluğa erenler onlar olacaklardır. [76,8; 2,177]
10 – Onlardan sonra gelenler (başta muhacirler olarak, kıyamete kadar gelecek müminler):
“Ey kerim Rabbimiz, derler, bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle!
İçimizde müminlere karşı hiçbir kin bırakma!
Duamızı kabul buyur ya Rabbenâ, çünkü Sen raufsun, rahîmsin!” (şefkat ve ihsanın son derece fazladır). [9,100]
11 – Bakmaz mısın şu münafıklık yapanlara?
Onlar Ehl-i kitaptan kâfir kardeşlerine:
“Vallahi, diyorlar, eğer siz buradan çıkarılacak olursanız,
mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız.
Sizin olduğunuz yerde asla kimseye itaat etmeyiz,
eğer size savaş açan çıkarsa mutlaka size yardım ederiz.”
Ama Allah şahittir ki onlar yalan söylemektedirler.
11-17. âyetler Beni Nadir Yahudilerinin Medineden çıkarılmaları sırasında indirilmiştir. Onlara Peygamberimiz on günlük süre tanıyan ültimatom gönderdiğinde Abdullah b. Übey ve diğer bazı münafıklar haber gönderip, kesin teminat vererek, kendilerine arka çıkacaklarını bildirdiler. Bu kısım, nüzul bakımından, sûrenin başından 10. âyetine kadarki bölümünden öncedir.
12 – Çünkü, o Yahudiler yurtlarından çıkarılırsa, bu münafıklar onlarla beraber çıkmazlar
ve eğer kendilerine savaş açılırsa onlara yardım etmezler.
Eğer yardım etseler bile arkalarını döner kaçarlar.
Sonra Allah onları helâk eder de artık kurtarıl-mazlar.
13 – Onların kalplerinde sizden duydukları korku,
Allah’tan korkmalarından daha ileridir.
Bu böyledir, çünkü onlar, gerçeği bilip anlamayan kimselerdir.
14 – Onlar sizinle toplu durumda savaşmazlar, ancak sağlam kaleler içinden
veya duvarların arkasından sizinle savaşmak isterler.
Kendi aralarındaki çatışmaları pek şiddetlidir.
Sen dışardan onları birlik içinde sanırsın. Halbuki kalpleri darma dağınıktır.
Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan, düşünmeyen bir güruhtur.
15 – Bu Yahudilerin hali, kendilerinden az önce, yaptıkları işlerin vebalini tatmış olan,
âhirette de ayrıca gayet acı bir azap çekecek olan kimselerin durumuna benzer.
Bu âyet, sayıca az olan müslümanlar karşısında Bedirde bozguna uğrayan Kureyş ile Benî Kaynuka Yahudilerine işaret etmektedir.
16 – Yahudileri savaşa teşvik eden münafıkların durumu ise tıpkı şeytan’ın durumuna benzer ki o, insana: “Dine inanma, reddet!” diye telkin eder.
O kendisine kulak verip kâfir olunca da şöyle der:
“Ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbinden korkarım!”
17 – Neticede ikisinin âkıbeti de, ebedî kalmak üzere cehenneme girmek oldu.
İşte zalimlerin cezası budur.
18 – Ey iman edenler! Allah’ın azabına mâruz kalmaktan korunun.
Herkes yarın âhireti için ne gönderdiğine dikkat etsin.
Allah’ın azabına dûçar olmaktan korunun.
Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
19 – Sakın şunlar gibi olmayın ki onlar Allah’ı unuttukları için,
Allah da kendi öz canlarını kendilerine unutturdu. Fayda ve zararlarını dahi bilemiyorlar.
İşte yoldan çıkanlar bunlardır. [63,9]
Rabbini unutup terkeden kimse, aslında kendi öz varlığını terketmiş, kendi kendisine yabancılaşmış demektir. Zira insanın asıl kimliği Rabbine mensub olması, O’nun kulu olmasıdır. O’nu bırakıp, başka lâyık olmayan şeylere kulluk eden, perişan olur, heder olur gider.
20 – Cehennemliklerle cennetlikler elbet bir olmaz.
Felah ve başarıya erenler, cennetliklerdir. [45,21; 40,58]
21 – Eğer Biz bu Kur’ân’ı bir dağın tepesine indirseydik onun,
Allah’a tazimi sebebiyle başını eğip parçalandığını görürdün.
İşte bunlar birtakım misallerdir ki düşünüp istifade etmeleri için, Biz onları insanlara anlatıyoruz. [13,31; 2,73]
22 – Allah’tır gerçek İlah! O’ndan başka yoktur ilah. Görünmeyen ve görünen her şeyi bilir.
O rahmandır, rahîmdir. [10,58; 7,156; 6,54] {KM, Matta 10,34-35}
23 – Allah’tır gerçek İlah, O’ndan başka yoktur ilah.
O melik’tir, kuddûs’tür, selam’dır, Mü’min’dir, müheymin’dir, aziz’dir, cebbar’dır, mütekebbir’dir.
Allah, müşriklerin iddialarından münezzeh ve yücedir. [62,1] {KM, İşaya 6,3; Çıkış 15,11; I Samuel 2,2}
O meliktir: kâinatın gerçek hükümdarıdır.
Kuddûs’tur: bütün eksiklerden uzak ve yücedir.
Selam’dır: Kusurlardan salim olup yaratıklarına esenlik verendir.
Mü’min’dir: Güvenlik verendir.
Muheymin’dir: Her şeyin üzerinde gözetip kollayandır.
Aziz’dir: Üstün kudret sahibi, mutlak galiptir.
Cebbar’dır: Yaratıklarının hallerini ve işlerini düzelten ve iradesi ile onları istediği şekilde yönetendir.
Mütekebbir’dir: Büyükler büyüğüdür. [85,9; 10,46; 13,33]
24 – Allah o gerçek İlahtır ki halık’tır, bârî’dir, musavvir’dir. Hâsılı, en güzel isimler ve vasıflar O’nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nu tesbih ve tenzih eder. O, azizdir, hakimdir. [17,44]
Bâri’dir: Yaratıklarını düzgün ve âhenkli kılandır.
Musavvir’dir: Bütün mahlûklarına özel sûretlerini verendir.
“Her kim sabahleyin üç kere Euzu billahi’s-Semîi’l-Alîmi mine’ş-şeytani’r-racîm dedikten sonra Haşr sûresinin sonundan üç ayeti okursa, Allah Teâla onun emrine yetmiş bin melek verir. Onlar akşama kadar o kimse için dua ederler. “Eğer o gün ölürse şehid olarak vefat etmiş olur. Onları akşamleyin okuyan da aynı durumda sevap alır” (Hadis-i Şerif, Tirmizi).
Kur'an-ı Kerim Dosyaları
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.