Abdullah Al Matrood-Mücadele Suresi
58-MÜCADELE SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Kad semi’allahu kavlelletiy tucadiluke fiy zevciha ve teştekiy ilellahi vallahu yesme’u tehavurekuma innallahe semiy’un basıyrun.
2. Elleziyne yuzahirune minkum min nisaihim ma hunne ummehatihim in ummehatuhum ilellaiy velednehum ve innehum leyekulune munkeren minelkavli ve zuren ve innallahe le’afuvvun ğafurun.
3. Velleziyne yuzahirune min nisaihim summe ye’udune lima kalu fetahriyru rekabetin min kabli en yetemassa zalikum tu’azune bihi vallahu bima ta’melune habiyrun.
4. Femen lem yecid fesıyamu şehreyni mutetabi’ayni min kabli en yetemassa femen lem yestetı’ feıt’amu sittiyne miskiynen zalike litu’minu billahi ve resulihi ve tilke hududullahi ve lilkafiriyne ‘azabun eliymun.
5. İnnelleziyne yuhaddunallahe ve resulehu kubitu kema kubitelleziyne min kablihim ve kad enzelna ayatin beyyinatin v uhumullahu cemiy’an feyunebbiuhum bima ‘amilu ahsahullahu ve nesuhu e lilkafiriyne ‘azabun muhiynun.
6. Yevme yeb’as vallahu ‘ala kulli şey’in şehiydun.
7. Elem tere ennallahe ya’lemu ma fiyssemavati ve ma fiyl’ardı ma yekunu min necva selasetin illa huve rabi’uhum ve la hamsetin illa huve sadisuhum ve la edna min zalike ve la eksere illa huve me’ahum iyne ma kanu summe yunebbiuhum bima ‘amilu yevmelkıyameti innallahe bikulli şey’in ‘aliymun.
8. Elem tere ilelleziyne nuhu ‘aninnecva summe ye’udune lima nuhu ‘anhu ve yetenacevne bil’ismi vel’udvani ve ma’sıyetirresuli ve iza cauke hayyevke bima lem yuhayyike bilillahu ve yekulune fiy enfusihim lev la yu’azzibunallahu bima nekulu hasbuhum cehennemu yaslevneha febi;’selmasıyru.
9. Ya eyyuhelleziyne amenu iza tenaceytum fela tetenacev bil’ismi vel’udvani ve ma’sıyetirresuli ve tenacev bilbirri vettakva vettekullahelleziy ileyhi tuhşerune.
10. İnnemennecva mineşşeytani liyahzunelleziyne amenu ve leyse bidarrihim şey’en illa biiznillahi ve ‘alellahi felyetevekkelilmu’minune.
11. Ya eyyuhelleziyne amenu iza kıyle lekum tefessehu fiylmecalisi fefsehu yefsehıllahu lekum ve iza kıylenşuzu fenşuzu yerfe’ıllahulleziyne amenu minkum velleziyne utul’ılme derecatin vallahu bima ta’melune habiyrun.’
12. Ya eyyuhelleziyne amenu iza naceytumurresule fekaddimu beyne yedey necvakum sadekaten zalike hayrun lekum ve atheru fein lem tecidu feinnallahe ğafurun rahıymun.
13. Eeşfaktum en tukaddimu beyne yedey necvakum sadekatin feiz lem tef’alu ve taballahu ‘aleykum feekıymussalate ve atuzzekate ve etıy’allahe ve resulehu vallahu habiyrun bima ta’melune.
14. Elem tere ilelleziyne tevellev kavmen ğadıballahu ‘aleyhim ma hum minkum ve la minhum ve yahlifune ‘alelkezibi ve hum ya’lemune.
15. E’addallahu lehum ‘azaben şediyden innehum sae ma lanu ya’melune.
16. İttehazu eymanehum cunneten fesaddu ‘an sebiylillahi felehum ‘azabun muhiynun.
17. Len tuğniye ‘anhum emvaluhum ve la evladuhum minallahi şey’en ulaik ashabunnari hum fiyha halidune.
18. Yevme yeb’asuhumullahu cemiy’an feyahlifune lehu kema yahlifune lekum ve yahsebune ennehum ‘ala şey’in ela innehum humulkazibune.
19. İstahvese ‘aleyhimuşşeytanu feensahum zikrallahi ulaike hızbuşşeytani ela inne hızbeşşeytani humulhasirune.
20. İnnelleziyne yuhaddunallahe ve resulehu ulaike fiyl’ezelliyne.
21. Ketaballahu leağlibenne ene ve rusuliy innallahe kaviyyun ‘aziyzun.
22. La tecidu kavmen yu’minune billahi velyevmil’ahıri yuvaddune men haddallahe ve resulehu ve lev kanu abaehum ev ebnaehum ev ıhvanehum ev ‘aşiyretehum ulaike ketebe fiy kulubihimul’iymane ve eyyedehum biruhın minhu ve yudhıluhum cennatin tecriy min tahtihel’enharu halidiyne fiyha radıyallahu ‘anhum ve radu ‘anhu ulaike hızbullahi ela inne hızballahi humulmuflihune.
MEALİ
58 – MÜCÂDELE SÛRESİ
Medine’de inmiştir. 22 âyettir. “Halini anlatıp hakkını savunan kadın” anlamına gelen mücadile sıfatı, birinci âyetin konusundan alınmıştır. Sûre, hanımlara uygulanan ve “zıhar” denilen zulmü kaldırdıktan sonra, münafıkların kötülük planlamak için yaptıkları kulisleri kınar, Allah’ın gazab ettiği kimselerin dost edinilmesini yasaklar, Allah’ın dinine taraftar olunması gerektiğini bildirir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
1 – Kocası hakkında sana başvurup tartışan ve halini Allah’a arzeden o kadının sözlerini elbette Allah işitti.
Allah sizin konuşmalarınızı dinliyordu. Şüphesiz Allah semî’dir, basîrdir (her şeyi işitir ve görür).
Cahiliye araplarında kadınların mâruz kaldıkları zıhar denilen bir durum vardı. Bu geleneğe göre koca, eşine: “Sen artık bana annem gibisin” deyince karısına yaklaşması haram olurdu. Fakat boşanma da vaki olmaz, kadın evli iken kocasız duruma düşerdi. Evs b. Samit (r.a) hanımı Havle’yi (r.a) yatağına çağırmıştı. O reddedince Evs zıhar yaptı. Havle Hz. Peygamber’e gelip özetle: “Evs benimle genç ve cazip olduğum sırada evlendi. Bunca zaman ona hizmet ettim. Çocuklar doğurup büyüttüm. Gençliğim gidince beni ortada bıraktı. Kocama dönme imkânı yok mu? O da buna razı?” Hz. Peygamber, cari duruma göre kocasına haram olduğunu söyledi. İki defa daha ısrarına rağmen yine aynı cevabı aldı. Havle sonra halini Allah’a arzederek: “Allah’ım yalnızlığımın şiddetini sana arzediyorum. Küçük yavrularım var, Evs’e bıraksam zayi olacaklar, yanıma alsam aç kalacaklar.” Havle henüz oradan ayrılmadan bu sûre nâzil oldu. Böylece erkeğin bir sözüyle karısının haram olmayacağı bildirildi. Yalnız yeminin ciddiyetini korumak için, böyle bir sözü söyleyene, toplum yararına, fakirlere yardım fonunda kullanılan bir keffaret (altmış fakire yemek verme) hükmü verildi.
2 – İçinizden kadınlar hakkında zıhar yapanlar bilsinler ki onlar kendilerinin anneleri değildir, onların anneleri sadece kendilerini doğurmuş olanlardır. Onlar gerçekten çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Bununla beraber, Allah’ın affı ve merhameti çoktur (geçmiş durumlar hakkında tövbe edenleri affeder) [33,4; 2,229]
3 – Eşlerine zıhar yaparak onlardan ayrılmaya kalkıp da sonra söylediklerinden dönenlerin, eşleriyle temastan önce bir köleyi hürriyetine kavuşturmaları gerekir.
İşte size emredilen budur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
4 – Buna imkân bulamayan kimse, temaslarından önce,
iki ay ara vermeksizin oruç tutmalıdır.
Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri doyurmalıdır.
Bu hükümler Allah’ı ve Resulünü tasdik ve onlarla amel edip Cahiliye uygulamalarını redd etmeniz için konulmuştur.
İşte bunlar Allah’ın hudutlarıdır.
Kâfirler için gayet acı bir azap vardır.
5 – Allah’a ve Resulüne karşı çıkanlar, kendilerinden önce böyle yapanlar, nasıl helâk edilmişlerse öylece helâk edilirler. Halbuki Biz onlara apaçık âyetler de indirmiştik. Kâfirler için zelil ve perişan eden bir azap vardır.
6 – Gün gelecek, Allah onların hepsini diriltecek ve kendilerine, dünyada her ne işlemişlerse tek tek bildirecektir. Kendileri onları unuttukları halde Allah onları tesbit ettirmiştir. Çünkü Allah her şeye şahittir.
7 – Görmez misin ki Allah göklerde ne var, yerde ne varsa bilir?
Bir araya gelip gizlice fısıldaşan üç kişinin dördüncüleri mutlaka Allah’tır.
Beş kişi gizli konuşsa altıncıları mutlaka Allah’tır.
Bundan ister daha az, ister daha çok olsunlar,
nerede bulunurlarsa bulunsunlar, mutlaka O, kendileriyle beraberdir.
İleride kıyamet gününde yapmış oldukları işleri onlara tek tek bildirecek,
dilerse karşılığını da verecektir. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilir. [9,78; 43,80; 3,5; 14,38]
8 – Böyle kulis yapmaları men edilmişken, kendilerine yasaklanan bir işi tekrar yapıp günah, zulüm, Peygambere isyan hususunda kulis yapan, fısıldaşan kimseleri görmüyor musun?
Senin yanına vardıklarında, sana Allah’ın öğrettiği selamdan başka bir şekilde selam verirler.
Kendi içlerinden de: “Allah bizi bu söylediklerimizden dolayı cezalandırsa ya!” diye alay ederler.
Onların hakkından ancak cehennem gelir! Muhakkak onlar oraya girecekler. Gidilecek ne fena yerdir orası!
9 – Ey iman edenler! Şayet siz gizlice konuşacak olursanız sakın günah, zulüm ve Peygambere isyan hususlarında kulis yapmayın.
Bunu hayır ve takvâ hususunda yapın.
Dirilip huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının.
10 – Böyle meşrû olmayan kulisler, müminleri üzüntüye boğmak için şeytan tarafından telkin edilir.
Ama Allah dilemedikçe bu onlara asla zarar veremez.
Onun için müminler de yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.
11 – Ey iman edenler! Siz toplantı halinde iken “Biraz yer açıverin!” denildiği zaman yer açın ki Allah da size genişlik versin.
“Kalkın!” denilince de kalkıverin ki Allah sizin gibi iman, hele hele bir de ilim nasib edilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Bu âyetteki emri, toplantı âdabıyla sınırlı sanmak isabetli olmaz. Razî’nin dediği gibi, âyet şunu göstermektedir: “Bir kimse, Allah’ın kullarının mutluluğu için gerekli imkânları artırırsa, Allah da ona dünya ve âhiretteki lütuflarını artırır. Demek ki müslümanlardan beklenen, toplumun bütün fertlerine, özellikle muhtaçlara yeterli yaşama imkânları sağlamaktır.”
12 – Ey iman edenler! Şayet Resulullah ile başbaşa görüşmek isterseniz, bu özel görüşmeden önce bir sadaka verin.
Böyle yapmak sizin için daha hayırlı, şaibeden daha uzak, günahlarınızı temizleme yönünden daha uygun bir davranış olur. Eğer buna imkân bulamazsanız Allah sizi muaf tutar, çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).
Hz. Peygambere birçok kişi özellikle zenginler, fısıldaşarak isteklerde bulunuyorlar, o da sıkılmasına rağmen nezaketi sebebiyle reddedemiyordu. Daha sonra bu âyet indirildi. Bu sadaka emrinde, ihtiyaç cihetlerini gözetme, böylesi görüşme taleplerinde aşırılığı önleme, halislerle halis olmayanları ayırd etme gibi hikmetler vardır. Emir sîğasının burada vücub veya mendubiyet ifade ettiği şeklinde farklı görüşler vardır. “Eğer buna imkân bulamazsanız” cümlesi, ikinci ihtimali kuvvetlendirmektedir. Nitekim gelecek 13. âyet de bu ihtimali pekiştirmektedir. Hz. Peygamber ve yakın akrabalarına sadaka haram olduğundan, bu sadakanın muhtaçlara ulaştırılması söz konusu idi.
13 – Özel görüşmeden önce sadaka vermeniz halinde fakir düşeceğinizden mi korktunuz?
Size emredilen bir tasadduku yapmadığınıza göre, Allah da sizi bundan muaf tuttu.
Artık namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
14 – Allah’ın gazab ettiği bir topluluğu dost edinenlere baksana! Bunlar ne sizden, ne de onlardandır. Bunlar bile bile yalan yere yemin ederler. [4,143]
15 – Allah onlara şiddetli bir ceza hazırladı. Çünkü bunlar çok fena işler yapıyorlar!
16 – Onlar yeminlerini siper edinip Allah’ın yolundan insanları uzaklaştırdılar. Onlara zelil ve perişan eden bir azap vardır.
17 – Allah’ın cezalandırma iradesine karşı onların ne malları, ne de evlatları asla fayda veremez. Onlar cehennemliktirler, hem de orada devamlı kalacaklardır.
18 – Allah’ın hepsini dirilteceği gün, onlar dünyada müslüman olduklarına dair size yemin ettikleri gibi, Allah’a da yemin edecek ve bununla birşey elde edeceklerini sanacaklar. İyi bilin ki onların işi gücü yalan söylemektir.
19 – Şeytan onların akıllarını çelmiş de onlar, Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın takımıdır ve şunu unutmayın ki şeytanın takımı ziyan ve hüsrana mahkûmdur.
20 – Allah’ı ve Resulünü karşısına alanlar, onlara düşmanlık edenler en alçak olanların derekesindedirler.
21 – Çünkü Allah: “Ben ve Resullerim elbette galip geliriz.” diye hükmetmiştir. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak galiptir. [40,51-52; 10,103]
Bu galibiyet, İslâm’ın hüccet ve delille galibiyeti yahut buna ilaveten, kuvvet ile de olan galibiyetidir.
22 – Allah’a ve âhiret gününe iman eden hiçbir milletin, Allah’ın ve Resulünün karşısına çıkan kimseleri, isterse o kimseler babaları, evlatları, kardeşleri ve sülaleleri olsun, sevip dost edindiklerini göremezsin.
İşte Allah onların kalplerine imanı nakşetmiş ve Kendi tarafından bir ruhla onları desteklemiştir.
Onları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, hem de ebedî kalmak üzere yerleştirecektir.
Allah onlardan, onlar da O’ndan razıdırlar. İşte onlar Allahın tarafında olanlardır. Ve iyi bilin ki, felaha erenler, Allah’ın taraftarları olacaktır. [3,28; 9,24]
Kur'an-ı Kerim Dosyaları
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.