Web sitemize hoşgeldiniz, 15 Kasım 2024
Beğen 2

Mustafa Demirci-İntikam Kurbanları

Dört aydan fazla süre boyunca barışı bozan hiçbir olay meydana gelmedi. Fakat bu sürenin sonunda Benî Esed İbn Huzeyme’nin Medîne’ye sefer düzenlediği haberi ulaştı. Müslüman olan Cahş ailesini ve daha önceden Mekke’de yaşayan Esed’lileri saymazsak, bu geniş ve güçlü Necd kabilesi hâlâ Kureyşlilerin yakın bir müttefikiydi. Kureyşliler şimdi de onları, Uhud’da zayıf düşen Müslümanların bu durumundan yararlanmaya teşvik ediyordu. Bu nedenle onlara ve tüm Arabistan’a Uhud’un Müslümanları zayıflatmadığı bilakis güçlendirdiği gösterilmeliydi. Bu amaçla Peygamber (s.a.v) Benî Esed İbn Huzeyme’lilerin kampına habersiz olarak, kuzeni Ebû Seleme komutasında yüz elli silahlı adam gönderdi. Bu küçük ordu İbn Huzeyme’lilerin kampına sessizce yaklaştı ve çok az kan dökerek onların kaçmasını sağladı. Müslümanlar ise Medîne’ye, on bir gün sonra, büyük bir deve sürüsü ve üç çoban ile birlikte döndüler. Bu saldırı amacını yerine getirmişti, yani İslâm’ın yok edilemeyen gücü tüm Arabistan’a gösterilmişti.
O sıralarda daha güneyden bir saldırının yapılacağı haberi Medîne’ye geldi. Fakat bu kez Peygamber (s.a.v) mucize göstererek İslâm karşısındaki düşmanlığın, Hudayl kabilesinin Lihyanî kolunun başkanından kaynaklandığını bildirmişti. Eğer bu adam ortadan kaldırılırsa o taraftan gelecek saldırı artık pek önemli olmazdı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), Hazrecli Abdullah İbn Uneys’i, bu lideri öldürmekle görevlendirdi. “Ey Allah’ın Rasûlü” dedi Abdullah, “bana o adamı tarif et ki, gördüğümde tanıyabileyim”. Peygamber (s.a.v): “Onu gördüğünde, o sana şeytanı hatırlatacak. Onun aradığın adam olduğunu şöyle anlayacaksın; onu gördüğünde titreyeceksin” dedi. Abdullah, Peygamber (s.a.v)’in söylediklerini aynen yaşadı ve onu öldürüp sağ salim geri döndü.
Medîne’ye karşı planlanan saldırıların hepsi şimdilik rafa kaldırılmıştı. Fakat öldürülen başkanlarının öcünü almak için Hudayl kabilesinden bir grup adam, komşu köylere İslâm’ı anlatmak için giden altı Müslümana saldırdılar. Olay, Mekke’nin yakınında Raci’ denilen sulak bir yerde meydana geldi. Peygamber (s.a.v)’in adamlarından üçü dövüşerek şehid edildi, diğer üçü de esir alındı. Esir alınan üç kişiden biri kaçmak isteyince hemen öldürüldü. Çatışmada ölenlerden biri de Uhud’da Kureyş’in sancaktarlarından ikisini öldüren Evs kabilesinden Âsım idi. Öldürülen adamların annesi, Âsım’ın kafatasından şarap içmeye yemin etmişti. Hudayl’lı adamlar da onun kafatasını bu kadına satmayı planlıyorlardı. Fakat bir arı kovanı yüzünden gece olana dek Âsım’ın cesedine yaklaşamadılar. Gece olunca da bir fırtına Âsım’ın cesedini sürükleyip götürmüştü. Bu nedenle Kureyşli anne hiçbir zaman yeminini yerine getiremedi. Esir alınan Evs’li Hubeyb ile Hazrec’li Zeyd, Bedir’deki ölülerinin öcünü almak için her fırsatı kollayan Kureyşlilere satıldı. Hubeyb, Benî Nevfel’in müttefiklerinden birine satıldı ve Bedir’de öldürülen babasının öcünü alması için kabilenin bir üyesine verildi. Safvân da aynı amaçla Zeyd’i aldı ve iki adam haram aylar geçinceye kadar hapiste kaldılar.
Safer ayının hilâli görünür görünmez, Kureyşliler esirleri haram bölgeden çıkarıp Tan’im’e götürdüler. İki esir birbirlerini hapsedildiklerinden beri ilk defa görüyorlardı. Orada birbirlerine sabır tavsiye ettiler. Daha sonra Benî Nevfel ve beraberindekiler Hubeyb’i biraz ileriye götürdüler. Hubeyb kendisini kazığa bağlayacaklarını anlayınca, onlardan namaz kılmak için izin istedi; daha sonra iki rek’at namaz kıldı. Onun öldürülmeden önce namaz kılma geleneğini kuran ilk kişi olduğu söylenir. Daha sonra onu kazığa bağladılar ve “İslâm’dan dönersen seni serbest bırakacağız” dediler. O şu cevabı verdi: “İslâm’dan döndüğümde yeryüzündeki her şeyi elde edeceğimi bilsem, yine de İslâm’dan dönmem.” “Kendin evinde olup, Muhammed (s.a.v)’in senin yerinde olmasını istemez miydin?” dediler. “Kendim evde oturmak için Muhammed (s.a.v)’in ayağına bir diken parçası bile batmasını istemem” diye cevap verdi. “Dön ey Hubeyb!” dediler, “çünkü dininden dönmezsen seni öldüreceğiz.” “Allah için ölmem hiç de önemli değil” dedi. Daha sonra şunları ekledi: “Benim yüzümü kutsal yerden çevirmenize gelince”, -yüzünü Mekke’den başka tarafa çevirmişlerdi- “Allah şöyle buyuruyor: “Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi) orasıdır” (Bakara: 115). “Allah’ım, burada benim selamımı senin Rasûlü’ne götürecek kimse yok, o halde selamımı ona Sen ulaştır” dedi. O sırada Peygamber (s.a.v), Medîne’de Zeyd ve diğer arkadaşlarıyla birlikte oturuyordu. Bir an Peygamber (s.a.v) vahiy aldığı zamanlarda girdiği hale girdi. Onun “Ve aleyhisselam ve rahmetullah (Allah’ın selamı ve rahmeti onun üzerine olsun)” dediğini duydular. Peygamber (s.a.v) daha sonra “Cebrâîl bana Hubeyb’in selamını getirdi” dedi.[195] Kureyşlilerin yanında babaları Bedir’de öldürülen kırk genç vardı. Gençlerden her birine mızrak verip: “Bu, senin babanı öldürendir” dediler. Gençler Hubeyb’i mızrakladılar, fakat öldüremediler. Bunun üzerine büyüklerden biri elini çocuğun elinin üstüne koyup öldürücü bir darbe indirdi. Bir diğeri daha aynı şeyi yaptı. Fakat buna ramen Hubeyb bir saat daha yaşadı ve sürekli şu iki cümleyi tekrarladı: “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun Rasûlü’dür.”
Esir edilen arkadaşı Zeyd de aynı şekilde öldürüldü. Öldürülmeden önce o da iki rekat namaz kıldı ve sorulan sorulara aynı cevapları verdi. Zühre’nin müttefiklerinden olan ve o gün herkesle birlikte Tan’im’e giden, İbn Şerîk şöyle demekten kendini alamadı: “Hiçbir baba evlâdını, Muhammed’in taraftarlarının Muhammed’i sevdiği kadar sevemez.”
Bedir Savaşı’nın başında Utbe ile teke tek karşılaşması sonucunda ölen Ubeyde, geride kendisinden çok genç olan bir dul bırakmıştı. Bedevî kabilesi Amir’den Huzeyme’nin kızı olan Zeyneb çok cömert bir kadındı. İslâm’dan önce de “fakirlerin annesi” diye anılırdı. Dul kaldıktan bir yıl sonra hâlâ evlenmemişti. Peygamber (s.a.v) ona evlenme teklif ettiğinde memnuniyetle kabul etti. Mescide bitişik odalara bir oda daha eklendi. Büyük bir ihtimalle bu yeni bağ nedeniyle Zeyneb’in kabilesinin yaşlı lideri Ebû Bera, Peygamber (s.a.v)’i ziyaret etti. İslâm ona teklif edildiğinde yaşlı adam buna karşı olmadığını söyledi. Bununla birlikte tamamen kabul ettiğini de açıklamadı. Sadece kendi kabilesine İslâm’ı öğretecek Müslümanların gelmesini istedi. Peygamber (s.a.v) ona, diğer kabilelerin Müslümanlara saldırabileceğini söyledi. Beni Amir, Hevâzin kabilesinin bir koluydu ve yerleşim bölgesi, Müslümanlara saldırmaları muhtemel olan Süleym ve diğer Gatafan kabilelerine yakındı. Fakat Ebû Bera, Beni Amir’in şefi olarak kendisinin koruyacağı hiç kimseye saldırılamayacağına dair söz verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) hem bilgileri, hem de takvaları nedeniyle İslâm’ı temsil eden kırk Müslüman seçti. Onların başına da Hazrec’li Munzîr İbn Amr’ı getirdi. Seçilenlerden biri de Peygamber (s.a.v) ve Ebû Bekir’le birlikte hicret eden Ebû Bekir’in azadlı kölesi Amir İbn Fuheyre idi.
Medîne’de Ebû Bera’nın liderliğinin tartışmalı olduğu bilinmiyordu. Onun yerine geçmek isteyen yeğeni, Peygamber’den bir mektup götüren, bu nedenle herkesten önce oraya varan bir Müslüman’ı öldürdü. Kabilenin diğer adamlarını da geri kalan Müslümanları öldürmeleri için teşvik etti. Fakat tüm kabile Ebû Bera’nın koruması altında olan kimseyi öldüremeyeceklerini söyleyince sinirlenen yeğen, kısa bir süre önce Medîne’ye kötülük yapmayı düşünen iki Süleym kabilesine haber verdi. Süleym kabilesi hemen bir grup atlı gönderdi ve Ma’una kuyusu yakınında hiçbir şeyden habersiz konaklayan Müslümanların hepsini şehid ettiler. Sadece develeri otlatmaya giden iki kişi sağ kaldı. Bu iki kişiden biri Uhud’da büyük bir cesaretle savaşan Hâris İbn es-Simme idi. Diğeri ise Kinâne kabilesinin Demre kolundan Amr idi. Uzaktan kamplarının çevresini saran atlıları görünce çok şaşırdılar. Yaklaştıklarında ise kampın bir savaş alanına döndüğünü ve arkadaşlarının hepsinin öldürüldüğünü gördüler. Süleym’li adamlar ölülerin başında derin bir tartışmaya dalmışlardı. Bu yüzden yeni gelenleri fark etmediler. Amr gidip Medîne’ye haber verme taraftarıydı. Hâris ise şöyle dedi: “Munzîr’in öldürüldüğü yerde ben savaş alanına arkamı dönüp gidemem.” Daha sonra kendini düşmanların arasına attı ve Amr’la birlikte esir alınıncaya kadar çarpıştı ve iki düşman öldürdü. Düşmanların ikisini de öldürmek istememeleri garipti. Çünkü Hâris iki adamlarını öldürmüştü. Hâris’e kendisine ne yapılmasını istediğini sordular. O da Munzîr’in cesedi başına gidip eline silahlar verilmesini ve orada savaşmak istediğini söyledi. Onun isteğini yerine getirdiler. Hâris kendisi öldürülmeden önce iki adam daha öldürdü. Amr’ı ise serbest bıraktılar ve kendilerine ölü arkadaşlarının isimlerini saymasını istediler. Amr, onlarla birlikte her cesedin başına gitti ve soyuyla birlikte hepsinin ismini söyledi. Ona burada olması gereken fakat cesedi burada olmayan bir arkadaşının olup olmadığını sordular. “Amir İbn Fuheyre adındaki Ebû Bekir’in azadlısını göremiyorum” dedi. Ona “Bu adamın sizin aranızdaki konumu nasıldı?” diye sordular. “O, en iyilerimizden biriydi” dedi. Amr, “Peygamber’e ilk tabi olanlar arasındaydı.” Soruyu soran: “Sana, ona ne olduğunu söyleyeyim mi?” dedi. Daha sonra Amir’i öldüren Cebbâr’ı çağırdılar. Cebbâr, mızrağını nasıl arkasından gelip Amir’in iki kürek kemiği arasına sapladığını anlattı. Mızrağın ucu Amir’in göğsünden çıkmıştı. Amir’in ölmeden önce son sözü: “Vallahi, zafere ulaştım” olmuştu. Cebbâr: “Bu ne anlama gelebilir?” diye şaşırmıştı; çünkü aynı sözü kendisinin söylemeye daha çok hakkı vardı. Daha sonra Cebbâr şaşkınlıkla mızrağı Amir’in sırtından çıkarmıştı. Fakat şaşkınlığı, görünmeyen ellerin Amir’in cesedini gözden kaybolana dek yukarı kaldırdıklarını görünce daha da artmıştı. Cebbâr’a “zafer”in Cennet olduğu anlatılınca Müslüman oldu. Peygamber (s.a.v) bu olayı duyunca, meleklerin Amir’i Cennet’in en yüksek derecelerinden biri olan “İlliyyûn”a (Mutaffifîn: 18-19) götürdüklerini söyledi.
Süleym’liler kabilelerine döndüler ve bu olayı tekrar tekrar herkese anlattılar. Bu, onların İslâm’a dönmelerinin başlangıcıydı. Serbest bıraktıkları Amr’a, bu katliama Beni Amir’in sebep olduğunu söylediler. Bunun üzerine Amr, Medîne’ye dönerken Beni Amir’den rastladığı iki kişiyi öldürülen arkadaşlarına karşılık öldürdü. Fakat gerçekte iki adam da masumdu. Çünkü onlar Ebû Bera’ya bağlıydılar ve onun Müslümanları korumasına taraftardılar. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) öldürülenlerin ailelerine kan diyeti verilmesine karar verdi.


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.