Davayı Aşk
Târik-i dünyâyı gözler evliyâ evlâ görür
Aynına almaz avâmun aynını a’mâ görür
(Velî zatlar dünyayı terk edenleri gözlerler. Onları daha üstün tutarlar. Sıradan halkın gözüye bakmazlar. Onların gözünü, bakışını âmâ bakışı olarak görürler. )
Gözi açuklarla manzûr-ı ulü’l-ebsâr olur
Mest-i câm-ı vahdeti bî-bâk ü bî-pervâ görür
(Gözü açıklarla, akıl sahiplerini bekler durur. Birlik kadehinin sarhoşu olan kişiler korkusuz ve çekincesiz olarak görür.)
Kendüni yoklukda yokla âlem-i envâra var
Sûfî-i sâfî der-i lâdan geçer illâ görür
(Sen, kendini yoklukla yokla. Nurlarla dolu olan âleme var. Kendini saflaştırmış olan sufi, lâ’nın kapısından geçip illâ’yı görür. )
Halkı büyük gösteren âyînedür gerdûn-ı dûn
Bilmeyenler serçe iken kendüyi ankâ görür
(Bu alçak dünyada halkı büyük gösteren aynadır. Kendini bilmeyenler bir serçe kadar küçükken kendisini anka kuşu gibi görür. )
Cânib-i Hakka teveccüh eylese ehl-i safâ
Aynı ile Ka’be-i maksûdını peydâ görür
(Safa ehli olan kişiler Hakk’a doğru yönelseler amacı olan Kâbe’yi gözleriyle açıkça görürler. )
Görmemek yeğdür o görmekden Hudâ göstermesün
Mâyil-i dünyâ düşinde muttasıl dünyâ görür
(Dünyaya meyilli kişiler rüyasında sürekli dünyaya ait şeyleri görür. Böylesine bir görmektense görmemek elbette daha iyidir. Allah göstermesin.)
Bildüği yanılduğına değmez ey Yahyâ müdâm
Her baka bilmez bu fânî âlemi zîbâ görür
(Ey Yahya! Bu geçici dünyaya bakan hemen herkes burayı güzel görür. Oysa insanın bildiği, yanıldığına hiçbir zaman değmez.)
* * * * *
Ten gözi Hakkı görmeğe hergiz ehak değül
Görüp işiden anı bu göz bu kulak değül
(Ten gözü Allah’ı görmez. Asla ona bu yetki verilmiş değil. Onu görüp işiten bu göz ve bu kulak değil. )
Dîvâne gibi kendüyi bilmezlere uyup
Gitme yabana Ka’be-i maksûd ırak değül
(Ey insan! Kendini bilmezlere uyup deliler gibi yabana gitme. Amacın olan Kâbe çok uzakta değil. )
Gel gel kitâb-ı vahdeti eyle mütâla’a
Anun içinde iki cihân bir varak değül
(Gel gel! Sen birlik kitabını detaylı olarak incele. Dünya ve ahiret o birlik kitabının içinde bir sayfalık yer kaplacak kadar dahi öneme sahip değil. )
Zâhirde kalma bâtın ile âşinâlıg et
Zikr eyleyen ilâhı çü dildür tutak değül
(Dış görünüşte kalma; içle, özle aşinalığını artır. Çünkü Allah’ı zikreden gönüldür, dudak değil. )
Bir ten mi var kı ışk ile kurbânun olmasun
Bir cân mı var ki rûz-ı visâle adak değül
(Ey sevgili! Aşkla sana kurban olmak istemeyecek bir ten mi var? Sana kavuşma gününe adanmamış olan bir can mı var?)
Bir serve mâyil oldı gönül şâhbâzı kim
Tûbâ vü Sidre ana nazar bir budak değül
(Gönül servi boylu bir güzele meyil verdi. Acaba onun avcısı kim? Cennet ağacı olan Tuba ve göğün yedinci katı olan Sidre, ona nisbetle bir budak hükmünde bile değil. )
Yahyâ kimün ki gönli ide mâsivâya meyl
Da’vâ-yı ışk iderse eğer sözi hak değül
(Ey Yahya! Eğer bir kimsenin gönlü Allah’tan gayrı bir şeye meylederse ve ardından o kişi âşıklık iddiasında bulunursa, onun bu sözü gerçek değildir.)
Serdar Tuncer
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.