Abdullah Basfar-Duhan Suresi
44-DUHAN SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
- Ha mım
2. Vel kitabil mübiyn
3. İnna enzelnahü fı leyletim mübaraketin inna künna münzirın
4. Fıha yüfraku küllü emrin hakiym
5. Emram min ındina inna künna mürsiliyn
6. Rahmeten mir rabbik innehu hüves semiy’ul aliym
7. Rabbis semavati vel erdı ve ma beynehüma in küntüm mukıniyn
8. La ilahe illa hüve yuhyı ve yümiyt rabbüküm ve rabbü abaikümül evveliyn
9. Bel hüm fı şekkiy yel’abun
10. Fertekıb yevme te’tis semaü bi dühanim mübiyn
11. Yağşen nas haza azabün eliym
12. Rabbenekşif annel azabe inna mü’minun
13. Enna lehümüz zikra ve kad caehüm rasulüm mübiyn
14. Sümme tevellev anhü ve kalu muallemüm mecnun
15. İnna kaşifül azib kaliylen inneküm aidun
16. Yevme nebtışül batşetel kübra inna müntekımun
17. Ve le kad fetenna kablehüm kavme fir’avne ve caehüm rasulün keriym
18. En eddu ileyye ıbadellah inni leküm rasulün emiyn
19. Ve el la ta’lu alellah innı atıküm bi sültanim mübiyn
20. Ve innı uztü bi rabbı ve rabbiküm en tercumun
21. Ve il lem tü’minu lı fa’tezilun
22. Fe dea rabbehu enne haülai kavmüm mücrimun
23. Fe esri bi ıbadı leylen inneküm müttebeun
24. Vetrukil bahra rahva innehüm cündüm muğrakun
25. Kem teraku min cennativ ve uyun
26. Ve züruıv ve mekamin keriym
27. Ve na’metin kanu fiyha fakihiyn
28. Kezalike ve evrasnaha kavmen ahariyn
29. Fema beket aleyhimüs semaü vel erdu vema kanu münzariyn
30. Ve le kad necceyna benı israiyle minel azabil mühiyn
31. Min fir’avn innehu kane aliyem minel müsrifiyn
32. Ve lekadıhternahüm ala ılmin alel alemiyn
33. Ve ateynahüm minel ayati ma fıhi belaüm mübiyn
34. İnne haülai le yekülün
35. İn hiye illa mevtetünel ula ve ma nahnü bi münşeriyn
36. Fe’tu bi abaina in küntüm sadikıyn
37. E hüm hayrun em kamü tübbeıv vellezıne min kablihim ehleknahüm innehüm kanu mücrimiyn
38. Ve ma halaknes semavati vel erda ve ma beynehüma laıbiyn
39. Ma halaknahüma illa bil hakkı ve lakinne ekserahüm la ya’lemun
40. İnne yevmel fasli mıkatühüm ecmeıyn
41. Yevme la yuğni mevlen ammevlen şey’ev ve la hüm yünsarun
42. İlla mer rahımellah innehu hüvel aziyzür rahıym
43. İnne şeceratez zekkum
44. Taamül esiym
45. Kel mühl yağlı fil bütun
46. Ke ğalyil hamiym
47. Huzuhü fa’tiluhü ila sevail cehıym
48. Sümme subbu fevka ra’sihı min azabil hamiym
49. Zuk inneke entel aziyzül keriym
50. İnne haza ma küntüm bihı temterun
51. İnnel müttekıyne fı mekamin emiyn
52. Fi cennativ ve uyun
53. Yelbesune min sündüsiv ve istebrakım mütekabiliyn
54. Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıyn
55. Yed’une fiha bi külli fakihetin aminiyn
56. La yezukune fiyhel mevte illel mevtetel ula ve vekahüm azabel cehıym
57. Fadlem mir rabbik zalike hüvel fevzül azıym
58. Fe innema yessernahü bi lisanike leallehüm yetezekkerun
59. Fertekıb innehüm murtekıbun
MEALİ
44 – DUHÂN SÛRESİ
Mekke döneminin sonuna doğru nazil olan sûrelerden olup 59 âyettir. 10. âyetinde geçip “duman, gaz” mânasına gelen “duhan” kelimesi, bu sûreye isim olmuştur. Baş tarafında, müşriklerin başına gelecek bazı felaketlerden bahsedilir. Daha sonra da Hz. Mûsâ (a.s.)’ın Firavun’a hak dini tebliğ etmesi, neticede Firavun’un boğulup onun ülkesinin bir kısmına İsrailoğullarının varis olması, dünya hayatının gayesiz olmayıp, hayatın âhiretteki büyük hüküm gününe doğru ilerlediği, müminler ile kâfirlerin akıbetleri bildirilir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Hâ, Mîm.
2 – Açık olan ve gerçeği açıklayan bu kitaba yemin ederim ki;
3 – Biz onu kutlu bir gecede indirdik. Çünkü Biz haktan yüzçevirenleri uyarırız. [97,1; 2,185]
Müfessirlerin çoğuna göre bu kutlu gece kadir gecesidir. Bazıları ise berat gecesi olduğunu söylerler.
4-6 – O, öyle bir gecedir ki her hikmetli iş, tarafımızdan bir emir ile, o zaman yazılıp belirlenir.
Rabbinden bir rahmet olarak hep resuller göndermekteyiz. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.
Emrin hakîm şu iki mânaya gelir: 1.Hikmetli, hiçbir yanlışı olmayan iş. 2.Kesinleşmiş, önlenmesi mümkün olmayan iş.
7-8 – Yakin, kesin bilgi ve itmi’nan peşinde iseniz, bilin ki O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki varlıkların Rabbidir.
O’ndan başka tanrı yoktur. Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren de O’dur. Sizin ve daha önce gelmiş geçmiş atalarınızın da Rabbidir.
9 – Fakat onlar şüphe içindedirler. Din gerçekleriyle alay edip eğlenirler.
Allah’ı inkâr edenler ve müşrikler, fikirlerinde mutaassıp olsalar da, zaman zaman kuşkulanırlar. Zira bu mükemmel kâinatın yaratıcısız olması imkânsızdır. Bu düşünce onların inançsızlığını, hiç değilse şüpheli hale getirir. Fakat dünyaya çok bağlı olduklarından, şüphelerini ileri götürüp imanda karar kılmaktan ekseriya mahrum kalırlar.
10-11 – O halde sen göğün, bütün insanları saracak olan aşikâr bir duman çıkaracağı günü gözle. Bu, gayet acı bir azaptır.
12 – İşte o zaman insanlar: “Ey Ulu Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır, çünkü artık iman ediyoruz.” derler. [6,27; 14,44]
Buradaki “duman” iki türlü tefsir edilmiştir:
a-Kureyş Hz. Peygambere isyanda ileri gidince o, Yusuf (a.s.)’ın yedi kıtlık yılı gibi kıtlığa mâruz kalmaları için beddua etti. Kıtlık oldu. Öyle ki köpek leşlerini bile yediler. Peygamberimize gelip, bunun kaldırılması için duasını istirham ettiler. Bu kıtlık sırasında, açlığın etkisiyle, onlar yer gök arasını duman halinde görüyorlardı. b-Kıyamet alametlerinden olarak doğu – batı arasını kaplayacak duman.
13-14 – Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil.
Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: “Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş divanenin biri!” dediler.
Müşriklerin iddialarından biri de şu idi: “Muhammed aslında saf bir insan. Fakat perde arkasında birileri var kendisine öğretiyorlar, o da gelip bize anlatıyor.” Bellidir ki bu tutarsız bir iddiadır. Çünkü böyle bir özel öğretim olsaydı onun en yakınında olup devamlı temasta bulunduğu Hz.Hatice, Hz.Ebû Bekir, Hz. Ali, Hz. Zeyd (r.anhüm) gibi zatlara bu hal gizli kalmazdı. Eğer öyle olsaydı, bunların bağlılıkları sarsılmaz mıydı? Oysa bu zatlar, Hz.Peygamber’e (a.s.) en sadık olanlardı.
15 – Azabı üzerinizden biraz kaldıracağız, fakat siz yine eski halinize döneceksiniz. [6,28; 23,75; 10,98; 7,88-89]
12. âyetin açıklamasında bildirildiği üzere Hz. Peygamber’den dua rica etmeleri üzerine o da dua etti. Cenab-ı Allah kıtlığı kaldırdıktan sonra, şükür yerine tekrar inkârlarına döndüler.
16 – Ama o müthiş satvetle kendilerini çarpacağımız gün, onlardan tam intikam alırız. [89,21-24; 34,51-54]
17-18 – Biz onlardan önce Firavun’un halkını da imtihan ettik, onlara da pek değerli bir resul gelip demişti ki: “Ey Allah’ın kulları, benim hakkımı verin, yani tebliğimi dinleyin; çünkü ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim.
19-21 – Sakın Allah’a baş kaldırmayın, zira ben size apaçık bir delil getiriyorum.
Beni taşlayıp öldürmenizden, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınıyorum.
Bana inanmıyorsanız, bari beni kendi halime bırakın (bana kötülük etmeyin).” [40,6]
22 – Onlar kabul etmeyince Rabbine şöyle yalvardı: “Ya Rabbî, onlar suçlu bir güruh! (Onları sana havale ettim, Sen onların hakkından gel.)”
23-24 – Yüce Allah buyurdu: “Mümin kullarımla geceleyin çıkıp git. Muhakkak ki sizi takip edeceklerdir. Denizi yarıp maiyetini geçirdikten sonra, onu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
Başka âyetlerde bildirildiği üzere, Hz. Mûsâ (a.s.) asasını denize vurarak, deniz sularının yarılmasını sağlamış, kavmi rahatça karşıya geçmiş, onları takip eden Firavun, ordusu ile beraber denizde boğulmuştu.
25-27 – Geride neler bırakmadılar neler!… Ne bağlar, bahçeler, ne pınarlar, ne çiftlikler… Ne güzel güzel konaklar, ne makamlar, içinde zevk-u safa sürdükleri ne nimetler!… [26,59; 7,137]
28-29 – İşte böyle oldu! Sonra bütün bunları, başka bir topluma miras bıraktık. Merhamete lâyık olma haklarını kaybettiklerinden, perişan hallerine gök de ağlamadı, yer de ağlamadı. Artık onlara yeni bir mühlet de verilmedi. [26,59; 7,137]
Hasan el-Basrî (r.a.) mirasçı toplumun İsrailoğulları olduğunu söyler. Katâde ise der ki: “Bunlar, Firavun hanedanlarından sonraki toplumlardır. Zira İsrailoğullarının tekrar Mısır’a döndüklerine dair bilgi yoktur.”
30-31 – Böylece, İsrailoğullarını gerçekten zelil eden, aşağılayan o işkenceden, Firavun’un işkencesinden kurtardık. Doğrusu, bu adam, haddini aşan, büyüklük taslayan zorbanın teki idi.
Burada Mekke müşriklerine şöyle bir tehdit sezdirilmektedir: “Mısır’ın ihtişamlı hükümdarını bir kâğıt parçası gibi büzüp bir tarafa atan Allah, sizi de perişan edebilir.”
32 – Mûsâ’ya bağlı olanları da, durumlarını bilerek, o devirdeki bütün insanlara üstün kıldık.
33 – Onlara, açık ve zahir nimetleri ortaya koyan nice mûcizevî haller verdik.
34-36 – Mekke müşrikleri ise, derler ki: “Biz bir kere öldük mü iş biter, artık dirilmemiz mümkün değil. Ama siz dirilme iddianızda tutarlı iseniz, daha önce gelip geçmiş atalarımızı diriltin de görelim!”
Burada “İlk ölüm” var diye, daha başka ölümlerin geleceği düşünülmemelidir. Mesela: “Falancanın ilk çocuğu dünyaya geldi” denildiğinde, o kişinin bir çocuğu daha dünyaya geleceği değil, sadece o şahsın daha önce çocuğu olmayıp ilk çocuğunun dünyaya geldiği anlaşılır.
37 – Onlar mı daha güçlü kuvvetli, yoksa Tübba’ halkı ve onlardan önceki toplumlar mı? Belli ki onlar daha güçlü idiler. Ama ağır suçlar işlediklerinden imha ettik onları!
Kayser, Kisra, Firavun: Roma, İran, Mısır hükümdarlarının lakapları olduğu gibi Yemen (Himyer) hükümdarlarına da Tübba’ denirdi. M.Ö. 115 – M.S. 300 arasında Sebe ülkesinde hükümran olmuşlardır.
38 – Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki varlıkları eğlenmek için yaratmadık!
39 – Evet, onları hak ve hikmetle, ciddî maksat ve gayelerle yarattık, ama onların çoğu bunu anlamazlar.
40 – Muhakkak ki bütün hesapların görüleceği o karar günü, hepsinin buluşacağı gündür.
41-42 – O gün dost dosta fayda veremez.
Allah’ın merhametine mazhar olanlar dışında, kimseye yardım da edilmez. O, gerçekten azîzdir, rahîmdir (üstün kudret sahibidir, merhamet ve ihsanı boldur). [23,101; 70,10-11]
43-44 – Muhakkak ki zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir.
45-46 – Kaynar su nasıl fokurdarsa, o da erimiş maden gibi karınlarında fokurdar.
47-50 – Allah Zebanîlere: “Tutun onu da, buyurur, cehennemin ta ortasına sürükleyin.
Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!”
ve deyin ki: “Tat bakalım!
Hani üstündün, kudretliydin, asildin!”
İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur. [52,13-15]
51-57 – Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:
Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.
Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.
Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.
İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.
Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.
İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur.
58 – Biz Kur’ân’ı, insanlar iyi anlayıp ibret alsınlar diye, senin dilinle indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık.
59 – O halde neticeyi bekle!
Zaten onlar da senin başına bir felaket gelmesini can atarak beklemektedirler. [58,21; 40,51-52]
Kur'an-ı Kerim Dosyaları
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.