Abdullah Basfar-Hucurat Suresi
49-HUCURAT SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
- Ya eyyühellezıne amenu la tükaddimu beyne yedeyillahi ve rasulihı vettekullah innellahe semıun alım
2. Ya eyyühellezıne amenu la terfeu asvateküm fevka savtin nebiyyi ve la techeru lehu bil kavli ke cehri ba’dıküm li ba’dın en tahbeta a’malüküm ve entüm la teş’urun
3. İnnellezıne yeğuddune asvatehüm ınde rasulillahi ülaikel lezınemtehanellahü kulubehüm lit takva lehüm mağfiratüv ve ecrun azıym
4. İnnellezıne yünaduneke miv verail hucürati ekseruhüm la ya’kılun
5. Ve lev ennehüm saberu hatta tahruce ileyhim le kane hayral lehüm vallahü ğafurur rahıym
6. Ya eyyühellezine amenu in caeküm fazikum bi nebein fe tebeyyenu en tüsıybu kavmem bi cehaletin fe tusbihu ala ma fealtüm nadimın
7. Va’lemu enne fıküm rasulellah lev yütıy’uküm fı kesırim minel emri le anittüm ve lakınnellahe habbebe ileykümül ımane ve zeyyenehu fı kulubiküm ve kerrahe ileykümül küfra vel füsuka vel ısyan ülaike hümür raşidun
8. Fadlem minellahi ve nı’meh vallahü alımün hakım
9. Ve in taifetani minel mü’minınaktetelu fe aslihu beynehüma fe im beğat ıhdalüma alel uhra fe katilületı tebğıy hatta tefıe ila emrillah fe in faet fe aslihu beynehüma bil adli ve aksitu innellahe yühıbbül müksitıyn
10. İnnemel mü’minune ıhvetün fe aslihu beyne ehaveyküm vettekullahe lealleküm türhamun
11. Ya eyyühellezıne amenu la yeshar kavmün min kavmin asa ey yekunu hayram minhüm ve la nisaüm min nisain asa ey yekünne hayram minhünn ve la telmizu enfüseküm ve la tenabezu bil elkab bi’sel ismül füsuku ba’del iman ve mel lem yetüb fe ülaike hümüz zalimun
12. Ya eyyühellezıne amenütenibu kesıram minez zanni inne ba’daz zanni ismüv ve la tecessesu ve la yağteb ba’duküm ba’da e yühıbbü ehadüküm ey ye’küle lahme ehıyhi meyten fe kerihtümuh vettekullah innellahe tevvabür rahıym
13. Ya eyyühen nasü inna halaknaküm min zekeriv ve ünsa ve cealnaküm şüubev ve kabaile li tearafu inne ekrameküm ındellahi etkaküm innellahe alımün habır
14. Kaletil a’rabü amenna kul lem tü’minu ve lakin kulu eslemna ve lemma yedhulil imanü fi kulubiküm ve in tütıy’ulahe ve rasulehu la yelitküm min a’maliküm şey’a innellahe ğafurur rahıym
15. İnnemel mü’minunellezıne amenu billahi ve rasulihı sümme lem yertabu ve cahedu bi emvalihim ve enfüsihim fı sebılillah ülaike hümüs sadikun
16. Kul etüallimunellahe bi dıniküm vallahü ya’lemü ma fis semavati ve ma fil ard vallahü bi külli şey’in alım
17. Yemünnune aleyke en eslemu kul la temünnu aleyye islameküm belillahü yemünnü aleyküm en hedaküm lil ımani in küntüm sadikıyn
18. İnnellahe ya’lemü ğaybes semavati vel ard vallahü basıyrum bima ta’melun
MEALİ
49 – HUCURÂT SÛRESİ
Medine’de nâzil olmuş olup 18 âyettir. Sûrenin adı, 4. âyette geçen “hucurat” kelimesinden alınmıştır. Hucurat: “odalar, bölmeler” anlamındadır. Bu sûre toplum hayatında müslüman ferdin davranışlarını düzenlemeye dair hükümleri en yoğun tarzda ihtiva etmektedir. Allah’ın dinine, Resulüne, onun yanında konuşma âdabına, şayialara kulak asmamaya, duyulan haberi tahkik etmeye, küskünlerin arasını bulmaya, alay ve hakaret etmemeye, sû-i zandan sakınmaya, gıybetten kaçınmaya, tecessüs etmemeye, gizli halleri araştırmamaya, ırkçılıktan kaçınmaya, ihlasa önem vermeye dair âyetler ihtiva eder.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Ey iman edenler: Söz ve hareketlerinizde ileri gidip de Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyin. Allaha karşı gelmekten sakının. Allah her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.
Mümin, karşı karşıya kaldığı meselelerde Allah’ın ve Elçisinin bir hükmünün bulunup bulunmadığını araştırmak ve ona uymakla yükümlüdür. Diğer taraftan Hz. Peygamberin çağdaşlarının, onunla konuşurken seslerini ayarlamaları, ancak duyuracak kadar bir tonla konuşmaları istenmektedir. Daha sonra gelen müminler ise bu saygıyı onun hadis-i şeriflerine karşı göstermelidirler. Bu saygı hem sükûnetle dinleme, hem de gereklerini uygulama tarzında olmalıdır.
2 – Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öylece konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan bütün emekleriniz hiçe iniverir. [24,63]
Hz. Peygamber (a.s.m) Allah katında öyle yüce bir mevkidedir ki ona yapılan bir saygısızlık, küfür sayılıp bütün iyi işleri iptal ettirir. Zira ona gösterilen saygısızlık, kendisini görevlendiren Allah’a râci olur. Halbuki başka birine yapılan saygısızlık hakkında böyle bir hüküm verilmemiştir.
3 – Peygamberin huzurunda seslerini ayarlayanlar var ya, işte Allah, içindeki takvâyı ortaya çıkarmak için onların kalplerini sınamış ve onlar bu imtihanı başarmışlardır. Onlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
4 – Ama seni evinin dışından ünleyenlerin ise ekserisi düşüncesiz, makul davranmayan kimselerdir.
Hz. Peygamberin çevresinde olan ashab, az çok onun hayat programını bilip, kendisini görme işini ona göre ayarlarlardı. Görüşmeyi gerektiren sebep varsa dışarda bekler, seslenip kapı çalmazlardı. Fakat dışardan gelen bedevîler, gece gündüz demeden, ne vakit gelmişlerse, onun eşlerinin odaları önünde dikilip dışarıdan çağırır, o da çıkınca konuşurlardı. Tabiatıyla bu durum onun programını altüst ederdi.
5 – Eğer onlar sen kendilerinin yanına çıkıncaya kadar bekleselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Bununla beraber Allah Gafurdur, Rahimdir.
6 – Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
Peygamberimiz Velid İbn Ukbe adlı sahabîyi Beni Mustalık kabilesine zekât toplamak için gönderdi. Velid’in onlarla daha önce bir hesabı olduğundan, onların kendi aleyhinde oldukları intibaına kapılıp zekât vermediklerini söyledi. Hz. Peygamber ordu toplayıp üzerlerine hücum edeceği sırada tesbitin asılsız olduğu kendisine bildirildi. Bu âyet bunun üzerine nazil oldu. Bu âyete dayanarak hadis ravileri cerh ve ta’dile tâbi tutulmuşlardır. Fakihler her haberin değil, ama nebe’ tarzında önemli haberlerin tahkik edilmesini şart görürler.
Fâsık kelimesi burada, “çizgi dışına çıkmış, itaatsiz, emirleri yerine getirmeyen” anlamındadır.
7-8 – İyi düşünün ki Allah’ın Resulü sizin aranızda bulunmaktadır. Şayet o birçok işte size uysaydı, haliniz yaman olurdu.
Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde güzelleştirdi; inkârdan, fâsıklıktan ve isyandan ise sizi iğrendirdi. İşte Allah’tan bir lütuf ve nimet olarak doğru yolda yürüyenler onlardır. Allah her şeyî hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu ifadeden anlaşıldığına göre müminlerin tümü bu hataya düşmemiş, sadece azınlıkta olan bazı kimseler bunu ileri sürmüşlerdir. “Şayet o size uysaydı (..)” hitabı, bütün sahâbeye değil, Beni Mustalık üzerine asker göndermeyi öneren sahabileredir. “Ama Allah size imanı sevdirdi” hitabı geneldir. Bu âyet, görüşlerinde ısrar eden sahabîlerin imandan çıktıklarını değil, hata yaptıklarını gösterir. Allah Teâla hata yapanları şöyle uyarmaktadır: “İmanın gereği, diğer sahâbe gibi Peygambere güvenip onun görüşüne tâbi olmaktır.”
9 – Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle vuruşursa, onların aralarını bulun.
Buna rağmen biri öbürüne saldırırsa, bu saldıran tarafla, Allah’ın emrine dönünceye kadar siz de vuruşun. Döndüğü takdirde aralarını hakkaniyetle düzeltin ve hep âdil olun, çünkü Allah âdil davrananları sever.
10 – Müminler sadece kardeştirler. O halde ihtilaf eden kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki O’nun merhametine nail olasınız.
Bu âyet, dünyanın neresinde olursa olsun müminleri kardeş olarak ilan etmektedir. Ashabdan Cerir b. Abdullah, Hz. Peygamberin, kendisinden şu üç şeyi yapmak üzere biat istediğini bildirir: “Namaz, zekât ve bütün müslümanların hayrını isteme (nasihat).” “Müslümana kötü söz söylemek fâsıklık, onunla savaşmak küfürdür” (hadis-i şerif). “Müslüman müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu desteğinden mahrum bırakmaz. Bir kimse için müslüman kardeşini hakir görmek kadar büyük bir kötülük yoktur.” (hadis-i şerif)
11 – Ey iman edenler! Sizden hiçbir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin. Ne mâlum? Belki alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır.
Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki de alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır.
Birbirinizi, (daha doğrusu kendilerinizi) karalamayın.
Birbirinize kötü lakaplar takmayın.
İman ettikten sonra insanın adının kötüye çıkması, fâsık damgası yemesi ne fena bir şeydir!
Kim tövbe etmezse işte onlar tam zalim kimselerdir. [104,1; 68,11; 4,29] {KM, Efeslilere 5,3}
12 – Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır.
Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin.
Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı?
İşte bundan hemen tiksindiniz!
Öyleyse Allah’ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah tevvabdır, rahîmdir (tövbeleri kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur).
Zannın çeşitleri vardır. Hüsnüzan kısmı makbul olup müminin Allah, Resulü, müminler ve aksine sebep olmadıkça bütün insanlar hakkında beslemesi gerekir. Bazan başka çare kalmayınca zanna dayanarak hüküm verme ihtiyacı olur.
Günah olan kısım ise, insanlar hakkında haksız yere suizan besleyip onlar hakkında iyi tarafa değil de kötü tarafa yorumlar yapmaktır.
Tecessüs, insanların gizli hallerini araştırmak, keza onların gıybetini yapmak da bu âyetle şiddetle yasaklanmıştır. Gizli halleri araştırmak fertlere olduğu gibi devlet yetkililerine de haramdır. “İdareci halkın mahrem ve gizli hallerini araştırırsa onların ahlâkını ve düzenlerini bozar.” (hadis-i şerif).
13 – Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık.
Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık.
Şunu unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah’ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır.
Muhakkak ki Allah herşeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.
14 – Bedeviler “iman ettik” dediler. De ki: “Siz iman etmediniz, lâkin “İslâm olduk, size inkıyad ettik” deyiniz.
Zira iman henüz kalblerinize girmiş değildir.
Eğer Allah’a ve Resulüne itaat ederseniz, sizin emeklerinizden hiçbir şeyin mükâfatını eksiltmez. Yaptığınızı zayi etmez. Gerçekten Allah gafûr ve rahîmdir (mağfireti, merhameti ve ihsanı boldur).
Burada genel olarak bedeviler kasdedilmeyip sadece, İslâm’ın kazandığı zaferlerden çıkar sağlamak isteyen birkaç bedevî kabile kasdedilmiştir.
15 – Müminler ancak o kimselerdir ki Allah’ı ve resulünü tasdik eder ve sonra da hiçbir şüpheye düşmezler,
Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücahede ederler. İşte imanına bağlı, gerçek müminler bunlardır.
16 – De ki: “Dindarlık derecenizi siz mi Allah’a bildireceksiniz? Allah sanki bunu bilmiyor da sizin iddianıza mı bakacak?
Halbuki Allah bunu bildiği gibi, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Evet, Allah herşeyi hakkıyla bilir.”
17 – İslâm’a girmelerini sana minnet ediyorlar. Onlara de ki: “Müslümanlığınızı bana minnet etmeyin. Asıl size iman yolunu gösteren Allah size minnet eder, eğer iman iddianızda samimi iseniz!”
18 – Muhakkak ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Bütün bunları bilen Allah, sizin yaptığınız her şeyi de elbette görür.
Kur'an-ı Kerim Dosyaları
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.