Web sitemize hoşgeldiniz, 23 Kasım 2024
Beğen 3

Sabri Özmener-Asrı Saadet

Hz. Muhammed(A.S.) her parçası ayrı bir boşluğa açık tutarsız yığınlardan beşer tarihinin en mükemmel en müstesna mucizevi bir toplumunu meydana getirmişti. Bu sürecin önemli dinamiklerinden biri de kötülere karşı sürekli iyilikle mukabelede bulunmaydı. Kötülere kesintisiz iyilikle karşılık verme.Tek Türkiye’nin sevilen oyuncusu Sabri Özmener’le birlikte saadet asrına gidelim. Hz. Muhammed(A.S.)’ı işbaşında görmeye çalışalım=
Müzik eleştirmenlerinin bir müzik eserini çok başarılı bulduklarında söyledikleri bir söz vardır=Başladıkları perdeden bitirmiş. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(A.S.)’da bütün bir hayatı boyunca sahip olduğu değerleri ilk günle dünyadan ayrılacakları arasında hiçbir sapma ve eksilme olmadan aynen devam ettirmişlerdir. Yani mübarek hayatlarında bütün iyilik ve güzellikleri başladıkları perdeden sonlandırmışlardır. O şanlı Nebi İftihar Abidemiz kötülük yapanlara karşı bıkmadan usanmadan hep iyilikle karşılık verdikleri gibi bunu hayatlarının sonuna kadar sürdürmüşlerdir. İşin doğrusu sabır taşını çatlatacak derecede kaba sabalıklara maruz kaldıklarında bile bu tavır ve üsluplarında hiçbir değişiklik göstermemişlerdir. Söylemde son derece kolay ve yapılabilir görülen herkesin takdir edip yücelttiği bu özellik ne yazık ki insanlar arasında ulaşılabilmesi nerdeyse imkânsız bir zirvedir. Çünkü kötülüğe iyilikle karşılık gerçekten çok özel donanımla ancak ulaşılabilen bir zirvedir. Şanı yüce Peygamber Efendimiz bu zirvenin de biricik temsilcimizdir. Onun her karesi ışık olan örnek hayatının her karesi bunun örnekleriyle dopdoludur. Lutfederseniz onlardan bir tanesini sizlere bu gece arz etmek istiyorum=
Münafıklık hicret sonrası Medine’de zuhur eder, kötülük entrikalarından biri de can alıcı hasımlarla Medine’de kılık değiştirmiştir. Münafıklık şeklinde set olma çabasındaydı Allah Rasulüne. Bu n,ifak şebekesinin başı da Übey bin Selül’dü. Hayatını sinsi sinsi kötülüklerde kilitlemiş olan kalleş adam her gün ayrı bir fitne kazanı kaynatırdı. Münafık olduğu için de açıktan açığa inançsızlığını söylemez ve böyle olunca da her türlü aktiviteye ve hayata katılmak zorunda kalırdı. İçinde farklı olsa da dıştan inanmış gibi yapardı. Sıcak çöllerde katılmak zorunda olduğu bir sefer dönüşüdür. Efendimiz a.s. su kuyusu bulunan bir yerde konaklamak için emir buyurmuşlardır. Hava sıcak su tulumları iyice kurumuş herkes yanmış ciğerler kupkuru olmuştu. Su alabilmek için kuyu başında yığılmalar oldu. Ortamın bu izdihamına akışından İbni Selül derhal münafıklara ait bir edayla hemen fısıltı kazanını kaynatmaya başladı. Besle kargayı oysun gözünü kabilinden”Bak gördünüz mü ha ya sizler sizler Medine’ye ülkesinden kovulmuş Mekke’lileri kabul ettiniz, onlar sizi su kuyularına yanaştırmıyor bile. Alın size kardeşler. İşte görün kardeşlerinizi. Siz de onları hala kardeş bilin. Bu gibi yersiz laflarla ortamı germeye çalışıyordu. Yorgunluk bir taraftan sıcak bir taraftan susuzluk bir taraftan bir de İbn-i Selül’ün zehirli ve vicdanları kanatan fitne okları bir taraftan herkesi germeye doğru götürüyordu ki problemleri çözmede hiçbir zaman zamana bırakmayan ve buna tahammülü olmayan Sevgili Peygamber Efendimiz durumu öğrenir öğrenmez hemen hareket emri verdi. Çadırlar toplanacak yükler yüklenecek ve yola revan olunacaktı. İnsanlar yorgundur insanlar susuzdur ama onlar emre itaatte eşsiz birer sahabiydiler, bir o kadar daha uzun bir mesafe gidildikten sonra yorgunluktan iyice çökerler. Bu zorlu yolculukta kimse de bu nifak tohumlarıyla ilgilenecek mecal kalmamıştır. İbni Selül’ün kendi yaktığı bu fitne ateşini kaynatacak takati tükenmişti. Bir kötülük bir yakılacak fitne ateşi Peygamber Efendimizin müthiş dehasıyla bastırılmıştı. Peygamber Efendimiz de bu kötü adamla kötülüğünde hiç muhatap olmadan daha sı kötülüğüne kötülükle karşılık vermeden bu konuyu da halletmişti. Ancak İbn-i Selül’ün oğlu Abdullah temiz ve samimi bir müslümandı. Fakat babasının yaptıkları hala kafasındaydı, sorduğu cevap alamadığı bir daha sorduğu ve gene cevap alamadığı ve nihayet Medine’ye vardıklarında çekti kılıcını ve babasına dedi ki, eğer Mekke’li müslümanlar da şerefli insanlar demezsen seni burdan öteye geçirmeyeceğim. Durumdan haberdar olan Peygamber Efendimiz hemen müdahale etti oğlu Abdullah’ı sakinleştirdi ve yaptıklarından ve ordan uzaklaştırdı. Halbuki bir kötü adam üstelik kötülüğe sürekli kilitlenmiş bu kötü adam yine bildiğini okuyacaktı kötülüğünde boğmak için hiçbir engel kalmamıştı, kalmamıştı ama Efendi Hz. Efendimiz A.S. ın hidayete ermesi zayıf bir ihtimal de olsa kimseyi dışlamak gibi bir tavrı hiçbir zaman olmamıştı. Dahası İftihar Abidemiz Hz. Muhammed a.s.ın kötülüğe kötülükle karşılık vermeleri mübarek hayatlarında bir kere bile yer bulmamış ve zuhur etmemişti. Yüreği kötülükle dolu hayatını kötülüklere adamış İbn-i Selül fitne kazanını gene kaynatmaya başlamıştı. Durur mu,içinde var çünkü. Bütün mü’minlerin anası Hz. Âişe validemize öyle bir iftira attı ki onur ve şerefi en üst seviyede yaşayan bu anamıza iffetiyle alakalı çamur atmıştı bu kötü adam. Fitne o kadar dehşetli ve o kadar acıydı ki günlerce ağlamaktan Hz. Aişe validemizin göz pınarları kurumuştu. Bir köşede Hz. Ebubekir ailesi ağlıyor, diğer yanda yüreği yanan sahabi efendilerimiz ağlıyor ve tabii hayatını bir tozun bile bir şeyler konduramadığı Hz.Muhammed a.s. da ağlıyordu. Herkes ağlıyordu. Bu korkunç fitnenin şoku yaşanıyordu. İşte bu kötü fitnenin toz dumanından sayıları bir parmak sayısını geçmeyecek 3-5 insan da İbn-i Selül’ün bu fitne rüzgârına kapılıyorlardı. Bunlardan biri de Hz. Ebubekir’in yardımlarıyla hayatını sürdüren Mistah’tı. Zaman geldi geçti. Zaman bu acılı sürecin de ilacı olmuştu. İndirilen ayetlerle Hz. Âişe validemize atılan iftira ortadan kaybolmuş, o muazzam anamızın masumiyeti de cümle âleme ilan edilmişti. Bütün herkesi derin bir mutluluk kaplamıştı. Münafıkbaşı yine kendi yaktığı ateş içinde yanıp kavrulmuştu. Mistah gibi bu fitneye alet olanlar da derin bir mahcubiyet içinde kalmışlardı. Bastığı toprak başımızın tacı Hz. Ebubekir de geçimini ve her şeyini kendisi sayesinde sağlayan Mistah’a bundan böyle yardımcı olmayacağını ilan ediyordu, dahası yemin bile ediyordu, ediyordu ancak Hz. Muhammed a.s. mektebinin birinci talebesi olan Hz. Ebubekir için de o okulun başöğretmeni Hz. Muhammed a.s. gibi olmak gerekirdi. Kutlu doğumuyla mutlu olduğumuz İftihar Abidemiz Kutlu Nebi Hz. Muhammed a.s. ın günümüzdeki takipçileri olma iddiasındaki bizler kötülüğe iyilikle karşılık vermekte acaba nerelerdeyiz, kalbi sevgiyle dolu hali şefkat dolu sözü inceliklerle örülü olabilmek için ne yapıyoruz, seven sevdiğine itaat eder derler, artık oturup bu konuyu derin derin düşünme zamanımız sizce gelmedi mi, oturup kendimize çekidüzen vermek için bu kadar ayak sürümenin anlamı var mı?


  • Sabri Özmener
  • 16 Nisan 2016 tarihinde eklendi.
  • tarafından eklendi.
  • Sabri Özmener-Asrı Saadet için yorumlar kapalı
  • 1.605 kez görüntülendi

Sabri Özmener

Sitemizde sanatçıya ait toplam 1 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.