Henüz
Âlem oldu şâd senden men esîr-i gam henûz
Âlem etdi terk-i gam mende gam-ı âlem henûz
(Âlem, senin lutfunla mutlu oldu. Bense hâlâ senin gamının esiriyim. Âlem gamı terk etti. Âlemin gamını ise hâlâ ben çekiyorum.)
Can bağışlardı lebün izhâr-ı güftâr eyleyüp
Urmadan Îsâ lebi cân-bahşlıkdan dem henûz
(Hz. İsa’nın dudağı henüz konuşup can vermekten bahsetmeden önce, senin dudağın söz söyleyerek can bağışlardı. )
Secde-gâh etmişdi ışk ehli kâşun mihrâbını
Kılmadan hayl-ı melâ’ik secde-i dem henûz
(Ey sevgili! Henüz melekler Hz. dem’e secde etmeden, âşıklar senin kaşının mihrabına secde ediyorlardı. )
Câna derdün cisme peykânun revân etmişdi hükm
Cism ile cân irtibâtı olmadan muhkem henûz
(Ey sevgili! Henüz cisim, cana sıkı sıkıya bağlanmadan; cana senin derdin cisme de senin aşkının temreni hâkim olmuştu.)
Eşk sarf eyler felekden kâm hâsıl kılmağa
Bu güher kadrini bilmez dîde-i pür-nem henûz
(Göz, felekten arzusunu elde etmek için, gözyaşını döküyor. Hâlbuki o, inci gibi değerli gözyaşlarının değerini bilmiyor.)
Perde-i çeşmüm makâm etmişdi bir tersâ-beçe
Olmadan mehd-i Mesîhâ dâmen-i Meryem henûz
(Henüz Hz. Meryem’in eteği, Hz. İsa’ya beşik olmadan, bir Hristiyan çocuğu gözümün perdesinde makam tutmuştu.)
Ey Fuzûli eyledi her derde dermân ol tabîb
Bir menüm derdümdür ancak bulmayan merhem henûz
(Ey Fuzûlî! Sevgili, her derde derman buldu. Merhem bulunmayan bir dert olarak sadece benim yaram kaldı. )
– – –
Dehenin derdüne dermân dediler cânânun
Bildiler derdümi yohdur dediler dermânun
(Sevgilinin, insanın maddî varlığını yok edip fenaya ulaştıran ağzı için, derde derman dediler. Benim derdimin aşk derdi olduğunu anlayınca da, senin derdinin dermanı yoktur, dediler. )
Olsa mahbûbların ışkı Cehennem sebebi
Hûr u gılmânı kalur kendisine Rıdvân’un
(Dünyada güzelleri sevmek eğer insanları Cehennem’e götürecek bir sebepse, Cennet’teki huriler ve hizmetkârlar, Cennet’in bekçisi olan Rıdvan isimli meleğe kalacak demektir. )
Geçdi meyhâneden il mest-i mey-i ışkun olup
Ne meleksen ki harâb itdün evin şeytânun
(İnsanlar senin aşkının şarabı ile sarhoş oldular ve meyhaneden vazgeçtiler. Sen nasıl bir meleksin ki şeytanın evini harap ettin. )
Urmazam sıhhat içün merhem ohun yarasına
İsterem çıhmaya zevk-i elem-i peykânun
(Sevgiliden gelen bakış oklarının oluşturduğu yaraya iyileşmesi için asla merhem sürmem. Ey sevgili! Senin bakış okunun temreninden kaynaklanan elemin zevki hiç bitmesin isterim. )
Ne bilür okumayan Mushaf-ı hüsnün şerhin
Yere gökden ne içün indiğini Kur’ân’un
(Ey sevgili! Senin güzellik Mushaf’ının şerhini okumayan kişi, Kur’ân-ı Kerîm’in gökten yere niçin indiğini nasıl bilebilir ki?)
Yerden ey dil göge kavmuşdu sirişküm melegi
Anda hem koymayacakdur oları efgânun
(Ey gönül! Gözyaşım, meleği gökten yere kovmuştu. Benim feryat ve figanım da onları orda bırakmayacaktır. )
Ey Fuzûlî olubem garka-i gird-âb-ı cünûn
Gör ne kahrın çekerem döne döne devrânun
(Ey Fuzûlî! Delilik girdabına batıyorum. Bu devranın kahrını nasıl döne döne çekiyorum. )
Serdar Tuncer
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.