Web sitemize hoşgeldiniz, 18 Aralık 2024
Beğen 3

Talha Uğurluel-Kanlı Sırt

Anzak koyunu geride bırakarak Arıburnu yarlarına paralel ilerliyoruz. Çanakkale’ye Mısır’da gördükleri eğitim sonrası gelen Avustralya’lıların sfenkse benzettikleri dev kaya kütlesine de inceleyerek yukarılara doğru tırmanmaya başlıyoruz. Artık Çanakkale Kara Savaşları’nda en şiddetli çatışmaların geçtiği yerlerdeyiz. Karşımıza üzerinde “Kanlı Sırt” yazılı bir tabela çıkıyor az ilerde de “Kanlı Sırt” kitabesini görüyoruz. Conkbayırı ve koca çimenlik tepeyi almak isteyen İngilizlerin müttefik güçleriyle birlikte acımasızca saldırdıkları yerler işte tam burası.
Buralara bu ismi vermeleri boşuna değildi, karşılıklı siperlerden fırlayan binlerce asker buralarda birbirlerine giriyor ve kurşun mesafesi kalmadığı için süngü süngüye savaşıyorlardı, sadece bir günlük çatışmada bu geniş sırtlar kıpkırmızı kana bulanabiliyordu işte bu nedenledir ki Gelibolu sırtlarında sadece bu değil bunun gibi daha nice kanlı sırtlar meydana geliyordu.
Çanakkale’de kanlı sırt diye bir sırt Kanlıdere diye bir dere vardır. Hadiseyi o günlerden bizzat Bigalı Mehmet’in hatıralarından takip edelim. O gece hava diğer gecelerden daha bir karanlıktı. Devriye atıyordum susadım mataramı çıkardım baktım boşalmış şırıl şırıl bir su sesi duydum az ileride dere akıyordu yaklaştım matara mı bu sudan doldurdum ağzıma diktim tuhaf bir tat geldi içemedim.
Kamp yerine geldiğinde ateşin ışığında matarayı boşalttım bir de ne göreyim su yerine matarama kan doldurmuşum.
İşte Çanakkale buydu Gelibolu sırtlarındaki dereler artık su yerine kan akıtır hale gelmişlerdi.
Kanlı sırtın devamında bizi ortasındaki kule görünümlü anıtı ile 57. Alay Şehitliği karşılıyor işte burası
düşmanı arkalara sızdırmama adına en kıymetli şeyini canını hiç düşünmeden ortaya koyan kahraman bir alayın destan yazdığı yer.
25 Nisan 1915 günü düşman ani bir saldırı ile Arıburnu kıyılarını ele geçirmişti planları ciddi bir zayiat vermeden içerilere kadar sokulmak ve Osmanlı askerleri toparlanıp üzerlerine gelene kadar ilerleyebilecekleri en uç noktaya kadar gidebilmekti. Kıyılarda doğru dürüst ciddi bir birliğimiz yoktu.
Liman Fon Sanders hala bu çıkartmanın sahte olduğunu düşünüyor ve Saroz tarafından gerçekleşecek asıl çıkartmayı bekliyordu.
Esat Paşa ve Mustafa Kemal gibi ileri görüşlü kumandanlar düşmanın planlarını sezmiş ve buralarda tedbir almışlardı. O gün az sayıdaki bildiklerimizi önüne katmış hızla ilerleyen düşman askerlerini gören Mustafa Kemal emrindeki birliklere süngü taktırmış ve karşı taarruza geçirtmişti. Düşmanı durdurabilecek en ciddi kuvvet 57. Alay birlikleriydi. Arkadan yeni kuvvetler gelene kadar onları oyalamak gerekiyordu. İşte tarihi emir bundan sonra verildi=
“Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum”
Yani Vatan müdafaası adına gerekirse ölecek ama geriye dönmeyeceklerdi. Öyle de yaptılar koskocaman bir alay tarihin az gördüğü bir mukavemet ile düşmanı durdurmayı başarmışlardı.
Ama durdurmak için geniş bir araziye yayılmak zorunda kalan birlik imha olmaktan kurtulamamıştı. Kumandanları Hüseyin Avni Paşa ile birlikte isimlerini tarihe şehit olarak yazdıracaklardı.
57. Alay Şehitliğini gezerken yaşlı bir amcamızın küçük torunu ile el ele yapılmış anıt heykelleriyle karşılaşıyoruz. Bu manzara bize 57. Alay şehitliğinin 1993 yılındaki açılış törenini hatırlatıyor. Çanakkale Savaşları’nın bu en yaşlı şahidi o güne işte böyle torunu ile el ele gelmişti. Bu beli bükülmüş yaşlının şahin bakışlı gözleri neler neler görmüştü Anadolu Kurtuluş harekâtı sırasında.
1912 Balkan Savaşı patlak verecek Hüseyin Kaçmaz bu amansız savaşa katılmakta gecikmeyecek Balkan cephelerinde Yunan ve Bulgarlara karşı mücadele edecektir. Tam bu savaş biter bu kez
1. Dünya Savaşı başlar. O cephe senin bu cephe benim bitmek bilmeyen bir savaşın içine girerler
Çanakkale’de o da yer almıştır düşmana karşı bu topraklarda bir yıl boyunca o da mücadele verecektir. Sonra diğer cepheler Büyük Dünya Savaşı biter ama Anadolu insanı için savaş bitmez.
Şimdi de İstiklal mücadelemiz başlamıştır Sakarya Meydan Muharebesi’nde bulunur sonra Büyük Taarruz’da Dokuz Eylül’de düşmanı püskürterek İzmir’e ilk girenlerin arasında Hüseyin amcamız da bulunmaktadır. On yıl önce ayrıldığı Karadeniz Ereğli’sindeki evine geride bıraktığı eşi ve çocuklarının yanına ancak işte bu muzafferiyetten sonra dönebilecektir. Meğer bu vatanın toprakları ne kadar da kıymetliymiş.


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.