Web sitemize hoşgeldiniz, 16 Nisan 2024
Beğen 1

Senai Demirci-İkindinin Hüznünde

İşte Vakit ikindi.
Asr vakti yani, hüzün vakti.
Gün ihtiyarladı.
Güneş şimdi solgun rengini bırakıyor güller üstüne.
Zaman ırmağı ikindinin çağlayanından dökülüyor şimdi.
Ayrılığı söylüyor hece hece.
Bak hüzün renkli bulutlar sardı göğü
Güneşin saltanatı bitmek üzere
Zevale akıyor ışıklar
Hatırla ki, sen de bir ömrün ikindisine yürüyorsun.
Tenin soluyor.
Gözlerinin feri çekiliyor
Yüzünü bu dünyadan çevirmeye hazırlanıyorsun
Öbür kıyısındasın artık hayat nehrinin
Bundan sonra vaadi yok sana zamanın
Yokuş aşağı akıyor kalbin. Güz yaprakları gibi
Hem dalındasın hayat ağacının
Hem de düşmeye hazırlanıyorsun

Rüzgarı bekliyor gibisin, ansızın esecek bir rüzgâr. Hayatla bağlarını zayıflatacak. İnceldiğin yerden kopmaya hazırsın artık.

Bak! Sensizliğe alışıyor sevdiklerin. Terkettiğin yerde o kadar da boşluk bırakmıyorsun aslında. Daha az yer kaplıyorsun artık dünyada.

Vakit ikindi. Kalbini kanatıyor kuru gül yaprakları. Tutunacak dal arıyor gibisin zamana karşı. Zamanın hükmü ağırlaşıyor üzerinde. Gün daha kısa geliyor artık. “Yemin olsun ki ikindi vaktine. Hüsrandadır insan.” Şimdi anlıyorsun. Çünkü, yokuş aşağı akıyorsun. Dalından kopuyorsun. Hoyrat bir rüzgâr artık zaman. Geriye kalan, ancak iman,ancak iman

Şimdi ikindi vakti. Secdeye koy alnını. Eğil Zamanın Sahibinin önünde. O’na konuş; dualarını fısılda. Sonsuzluğa tutun hece hece. Şimdi ikindi namazı vakti…

İkindi, telaşsız ve serin. Ama telaşlarımız sımsıcak. İkindi günün bağrına usulca sokulmuş bir hançer gibi. Sanki içini kanatıyor. Günün yüzü soluyor. Renkler usulca yitiyor. Elleri yana düşüyor ışıkların. Günden ve güneşten nasibimiz azalıyor. Cismimiz yerinde duruyor ancak, gölgelerimiz uzamaya başlıyor.

Topraktaki ömrümüzün toprağın üzerindekinden daha uzun olduğunu hatırlatıyor gölge. Işığımız azalıyor, gölgemiz çoğalıyor. Gün kısalıyor, gölgeler uzuyor.

İkindi ki, asr dediği vaktin sahibinin. Kesinki hüsranı insanın. Dediği gibi oluyor. Kayıplarımız başlıyor. Hayatın yırtık ceplerine cevherler sokuşturuyoruz habire, yarım kalacak şiirlere kafiyeler tutturmaya çabalıyoruz. Heceler dağılıyor, harfler düzen tutmuyor, ses kesiliyor, ışık dağılıyor. Gelip geçtiği o kadar aşina ki zamanın, yarım kalıyor hayatın şiiri. Yeryüzündeki nasibimiz dara düşüyor, an gölgeleniyor, gün toza bulanıyor.

Sen, rükûlarında koca bir dünyanın yükünü atıyorsun omuzlarından. Azim olan Rabbinin huzununda eğilip, başkalarına izzetini ilan ediyorsun. “subhane rabbiye’l-azim” Bedenin eğiliyor, ruhun doğruluyor. Başın alçalıyor, kalbin duruluyor. Yüzün yere dönüyor, alnına Rahmet dokunuyor. Yalnızlaşıyorsun rükûda. Telaşlarda unuttuğun, dünya çölünde kaybettiğin kendini, yeniden buluyorsun. Tutup dizlerinden kendini, kendine doğru çekiyorsun. Kendine gelmek için, kendinden geçiyorsun.

Vakit, ikindi. Yitiriyorsun, yitiriyorsun…


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.