Bir Hoş Sada İmiş
Sâkıyâ kalmaz imiş çünki bu sohbet bâkî
Mey-i gül-gûn içelüm bâde-i cennet bâkî
(Ey bizlere aşk kadehi sunan saki! Bu sohbet sonsuza dek devam etmez. Gül renkli aşk şarabını içelim. Cennet kadehi sonsuza dek kalıcıdır.)
Hâbda almış idüm bûs-ı leb-i cânânı
Cân dimağında dahi şimdi o lezzet bâkî
(Sevgilinin insanı fenaya ulaştıran öpücüğünü uykuda almıştım. Benim can dimağımda o lezzet hâlâ duruyor.)
Beni öldürdi firâkun meded ey dost yitiş
Hele bir pâre dahi tende harâret bâkî
(Ey sevgili! Beni senin ayrılığın artık öldürdü, gel yetiş. Öyle bir durumdayım ki tenimde bir parça bile olsun hararet kalmadı.)
Ağlamazdum bu kadar zâr u zebûn olduğuma
Kalsa bir pâre gamun çekmeğe tâkat bâkî
(Ey sevgili! Eğer tenimde senin gamını çekmek için bir parça takatim olsaydı; ben, inlemelerime ve düşkün oluşuma ağlamazdım, senin gamını çekerdim.)
Bâkî ölsün yoluna pâdişehüm sen sağ ol
Baht pâyende Hudâ yâr sa’âdet bâkî
(Ey benim padişahım olan sevgili! Bâkî senin yolunda ölsün, yeter ki senin canın sağ olsun. Bahtın sürekli açık, Allah yârin olsun; mutluluğun da sonsuza dek devam etsin.)
* * * * *
Dilâ cihânı şirişkümle pür-şarâb itdün
Behey harâb olası âlemi harâb itdün
(Ey gönül! Gözyaşımla dünyayı şarapla dolu bir hâle getirdin. Be hey! Harap olası dünyayı harap ettin.)
Şarâb sohbetin illerle eyledün vardun
Firâkun âteşine bağrumı kebâb itdün
(Şarap sohbetini gittin yabancılarla yaptın. Ayrılığın ateşiyle de benim bağrımı âdeta kebap hâline getirdin.)
Ne sende mihr ü vefâ var ne bende sabr u karâr
O yok bu yok ne aceb bizden ictinâb itdün
(Ey sevgili! Ne sende sevgi ve şefkat var ne de bende sabırlı ve metanetli bir duruş. O yok, bu yok. Ey sevgili! Sen bizden neden bu kadar sakınıyor, kendini gizliyorsun. )
Şemîm-i nâfe-i hâlinden ey nesîm-i seher
Dimâğ-ı âlemi pür-bûy-ı müşg-i nâb itdün
(Ey seher rüzgârı! Sevgilinin içine misk kokusu koyulan keseye benzeyen beninin kokusuyla âlemin dimağını baştan ayağa tertemiz ve saf bir şekilde kokar hâle getirdin. )
Saçı kelâmın o denlü uzatdun ey Bâkî
İki sahîfe yiri başka bir kitâb itdün
(Ey Bâkî! Sevgilinin saçına dair olan bahsi o kadar uzattın ki, iki sayfada anlatabileceğin şeyi, bir kitap hâline getirdin. )
* * * * *
Zülf-i siyâhı sâye-i perr-i hümâ imiş
İklîm-i hüsne anun içün pâdişâ imiş
(O sevgilinin siyah saçı hüma kuşunun gölgesi gibiymiş. O sevgili ondan dolayı güzellik ülkesinin padişahı imiş.)
Bir secde ile kıldı ruh-ı âfitâbı zer
Hâk-i cenâb-ı dûst aceb kîmyâ imiş
(Dostun mübarek toprağı acaba nasıl bir kimya imiş ki bir secde ile güneşin yanağını altın hâline getirdi?)
Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
(Sesini bu dünyaya Hz. Davut gibi sal. Ey Bâkî! Bu gökkubbede kalan yalnızca bıraktığın bir hoş sada imiş / Bu gökkubbede sonsuza kadar kalıcı olan yalnızca bıraktığın bir hoş sada imiş.)
Görmez cihânı gözlerümüz yâri görmese
Mir’ât-ı hüsni var ise âlem-nümâ imiş
(Bizim gözlerimiz sevgiliyi görmedikten sonra dünyayı hiç görmez. O sevgilinin güzelliğinin aynası var ise o ayna dünyanın tamamını gösteren bir hüviyette imiş.)
Zülfün esîri Bâkî-i bî-çâre dostum
Bir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş
(Ey sevgili! Bâkî, senin saçının esiri olmuş. Senin saçın, bir belâ ipliğinin esirine mübtelâ imiş. )
Serdar Tuncer
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.