Can Teşne Canan Teşne
Âb-ı hayât-ı la’lüne ser-çeşme-i cân teşnedür
Sun cür’a-i câm-ı lebün kim âb-ı hayvân teşnedür
(Ey sevgili! Senin içeni ölümsüzlüğe ulaştıran dudağının hayat suyuna canım teşnedir. Ey sevgili! Sen dudağının kadehinin son damlasını sun. Çünkü senin dudağına âb-ı hayat suyunun bizzat kendisi bile susamıştır.)
Cân la’lin eyler ârzû yâr içmek ister kanumı
Yâ Rab ne vâdîdür bu kim cân teşne cânân teşnedür
(Ey sevgili! Benim canım, senin ulaşanı ölümsüzlüğe ulaştıran dudağını arzuluyor. Sen de kanımı içmek istiyorsun. Ey Rabb’im bu nasıl bir vadidir hem can hem de canan susamış bir hâlde.)
Âb-ı zülâl-i vasluna muhtâc tenhâ dil değül
Hâk üzre kalmış huşk-leb deryâ-yı ummân teşnedür
(Ey sevgili! Sana kavuşmanın verdiği ölümsüzlük suyuna muhtaç olan sadece benim gönlüm değil. Kurumuş dudaklarıyla toprağın üstünde kalmış herkes okyanusu arzular, ona susamıştır.)
Bezm-i gamında cân u dil yandı yakıldı sâkıyâ
Depret elün sür ayağı meclisde yârân teşnedür
(Ey maşuklarına aşk şarabı sunan saki! Senin gam meclisinde gönlüm ve canım yandı. Aşk meclisinde elini oynat, kadehi sür, zira bütün yârân senin aşk kadehine susamıştır.)
Cânâ zülâl-i vaslunı ağyâr umar uşşâk umar
Âb-ı sehâb-ı rahmete kâfir müselmân teşnedür
(Ey canım olan sevgili! Sana kavuşmayı yabancılar da âşıkların da umuyor. Çünkü yağmur bulutunun suyuna kâfir de müslüman da susamıştır.)
Giryân o Leylî-veş n’ola sahrâya salsa Bâkîyi
Mecnûnun âb-ı çeşmine hâk-i beyâbân teşnedür
(Sevgili, ağlayan Bâkî’yi çöllere salsa buna şaşılır mı hiç? Mecnûn’un gözyaşına, kurumuş çöl toprağı bile susamıştır.)
* * * * *
Dil-i mahzûna vuslatdan firâk-ı dil-rübâ yigdür
Cihânda yâr-i hâdisden kadîmî âşinâ yigdür
(Mahzun olan gönle kavuşmaktansa, gönül alıcı sevgilinin ayrılığı daha iyidir. Dünyada yeni zuhur etmiş bir sevgilidense, eski dost daha iyidir.)
Kapunda kullara zulm ü cefâ itme vefâ eyle
Benüm şâh-i cihân-tâbum kerem eyle vefâ yigdür
(Ey sevgili! Kapındaki sana âşık kullarına zulmetme, cefa etme, vefa göster. Ey benim dünyayı aydınlatan şahım! Kerem eyle, vefa daha iyi bir yoldur.)
Ayak basmak ne lâzım meclis-i uşşâka ey sûfî
Rakîb-i bed-likâ ile ırakdan merhabâ yigdür
(Ey kaba sofu! şıkların meclisine gelmek sana lazım değil. Çirkin yüzlü rakip ile uzaktan merhabalaşmak daha iyidir.)
Dilâ bir nev-cevânı sev vefâsı olsun olmasun
Cihânda aşksuz olmakdan ise mübtelâ yigdür
(Ey gönül! Vefası olsun ya da olmasın taze bir sevgiliyi sev. Cihanda aşksız yaşamaktansa, bir sevgiliye tutkun olmak daha iyidir.)
Güşâde olmağa dem-beste iken gonca-i hâtır
Elünde gül gibi câm-ı şarâb-ı dil-güşâ yigdür
(Gönlümün goncası açılıp şen olmak isterken dili tutulmuş, açılamamış. Onun açılmasındansa, elinde gönüller açan gül gibi şarap kadehinin olması daha iyidir.)
Şeb-i fürkatde ey Bâkî tülû’-ı mihr-i enverden
Bu gönlüm hanesin rûşen iden ol meh-likâ yigdür
(Ey Bâkî! Ayrılık gecesinde en nurlu güneşin doğmasındansa, benim gönül evimi aydınlatan ay yüzlü sevgili daha iyidir.)
Serdar Tuncer
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.