Seni Rana Bilirim
Âşık-ı bî-dillere cevr-i firâvân eyledün
Müstedâm ol dostum lutf itdün ihsân eyledün
(Ey sevgili! Kendini çok fazla önemsemeyen âşıklarına sıkıntıyı fazlaca çektiriyorsun. Ey sevgili! şıklara sıkıntı çektirerek onlara lutfediyorsun, bu lütuf ve ihsanına devam et.)
Âsmân-ı mihrüne âhum şirârıdur nücûm
Şu’le-i dâğ-ı derûnum mâh-ı tâbân eyledün
(Ey sevgili! Senin sevginden ibaret olan gökyüzünün yıldızı, benim ahımın kıvılcımlarıdır. Gönlümün yaralarının alevini parlak bir ay hâline getirdin.)
Gamzen okın çeşm-i fettânun yine almış ele
Şöyle benzer dostum kâfir müselmân eyledün
(Sevgili, bakış okunu ve fitneyle dolu olan gözünü yine ele almış. Dostum! Bu durum kâfiri Müslüman etmeye benziyor. )
Çıkmaz ağzundan haber sırr-ı nihân-ı vasluna
Âşıkun râzın derûn-ı cânda pinhân eyledün
(Ey sevgili! Sana kavuşmanın gizli sırrı ağzından çıkmaz. Çünkü sen âşığın sırrını tâ canında misafir ediyorsun.)
Bağrumı hûn eyledün şemşîr-i istiğnâ ile
N’eyledün hey âfet-i devrân yine kan eyledün
(Ey sevgili! İstiğna kılıcın ile benim bağrımı kanlı bir hâle getirdin. Ey bu devrin afeti! Ne yaptın, yine kan akıttın!)
Bâkîyi gül gibi handân itdün evvel lutf ile
Sonra döndün mübtelâ-yı hâr-ı hicrân eyledün
(Ey sevgili! Bâkî’yi önce gül gibi lutfunla güldürdün. Sonra da döndün ayrılık dikeninin tutkunu hâline getirdin.)
* * * * *
Ser-i kûyun sanemâ cennet-i a’lâ bilürin
Müntehâ kâmetüni Sidre vü Tûbâ bilürin
(Ey put gibi güzel sevgili! Senin yurdunu yüce bir Cennet makamı olarak kabul ederim. Uzun boyunu Sidre ve Cennet’teki Tuba ağacı olarak bilirim.)
Seni Yûsufla güzellikde sorarlarsa bana
Yûsufı bilmezin ammâ seni ra’nâ bilürin
(Ey sevgili! Hz. Yûsuf’a kıyasla senin güzelliğini bana sorarlarsa eğer; Hz. Yûsuf’u görmedim, bilmiyorum; ama seni güzel bilirim.)
Zâ’il olmaz heves-i zülf-i siyâhım dilden
Hâsıl olmayacağın gerçi bu sevdâ bilürin
(Ey sevgili! Bu sevdadan her ne kadar sonuç alamayacağımı bilsem de gönlümden senin siyah saçının hevesi gitmez. )
Bilmezin n’eyleye derd ü gam-ı cânâne bana
Ne müdârâya meded var ne müdâvâ bilürin
(Sevgilinin derdi, gamı bana ne yapacak bilmiyorum. Ne idare etmeye bir mecalim var ne de bir tedavi yolu biliyorum.)
Bâkıyâ gülşen-i firdevsi bana arz itme
Âsitânın ben anun menzil ü me’vâ bilürin
(Ey Bâkî! Firdevs’in gül bahçesini bana arz etme, bana anlatma. Ben o sevgilinin eşiğini varılacak son nokta, Me’vâ Cenneti olarak biliyorum.)
Serdar Tuncer
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.