Web sitemize hoşgeldiniz, 27 Nisan 2024
Beğen 1

Sedat Özdemir-Seyyid Burhaneddin ve İlk Görüş

Seyyid Burhaneddin, Belh şehrinde,
Sultan’ül Ulema Bahaeddin Veled’in,
Kıymetli müritleri arasında bulunmakta,
Zaten çocukken de, Hz. Mevlâna’nın terbiyesiyle de ilgilenirdi.

“Seyyid-i Sırdan, Fahr’ül Meczubin” Ünvanlarıyla tanınan,
Bir süre sonrada coşkunluğu ve cezbesi yüzünden,
Mecnun misali başını alıp çöllere düşmüş,
Bir kaç yıl sonrada Tirmiz’e dönmüştü.

Mevlâna’nın babası vefat edince,
Seyyid Burhaneddin Hz.lerinin,
Manen haberi oldu, yola koyuldu,
Şeyhinin temiz toprağına yüz sürmek,
Emaneti olan, Celâleddin’i teslim almaktı muradı.

Hz Mevlâna, o zaman Karaman’da kabir ziyaretinde,
Konya’ya hemen dönüp, elini öperek karşıladı,
Babasından boşalan kürsüye onu oturttu,
Önünde saygıyla diz çökerek,
Manevi terbiyesi altına girdi.

Seyyid Burhaneddin Hz. leri, Mevlâna’nın,
Bilgi ve görgüsünü yokladı,
Bazı eksiklikleri olmasına rağmen mükemmeldi;
“Bilgide eşin yoktur senin,
Hem hâl ilminde, hem de kâl ilminde, babanı geçmişsin,
Hâl ilminde, şeyhimden bana erişeni, sen de öğreneceksin.”

Seyyid, riyâzata çok önem verirdi
Seyyid Burhaneddin’in on beş gün,
Ağzına lokma koymadığı aylar olurdu.
Nefsinin isteği arttığı zaman,
Onu öldürmek, isteğini köreltmek için,
Aşçı dükkânına gider,
Köpekler için hazırlanmış bulaşık sularının başında durarak:

— Ey kör nefis, ben bundan fazlasını bulamam,
Beni özürlü bil, beni fazla üzme…
Eğer içmek istersen işte önünde, şu sulardan iç,
Lakin içmez, nefsiyle böylece savaşırdı.

Bu hal üzere;
Önce kırk gün Hz.Mevlâna’yı bir odaya koydu,
Halvet çıkartarak, her gün yeni şeyler öğretti,
İlmi-Ledün, gerçeği bilme, ilmine girdi,
Allah’ın sırlarına gün gün vakıf oldu,
Güneş gibi alemleri aydınlatma yoluna girmişti.

Zahiri ilim de de ilerlemelisin, en yüksek medreseleri olan,
Halep ve Şam dolaylarına gitmelisin,
En az iki yıl eğitim almalısın,
Seni birkaç dervişle oraya, yolcu etmeli” diye Mevlâna ya söyledi.

Yola çıktı Hz. Mevlâna,
Halep’te aradı baba dostunu,
Hanefi fakihi müderris Kemaleddin İbnü’l Adîm’i buldu,
Birkaç sene talebesi oldu.

Sonra, Şam’da dört yıl kalmıştı,
Bilginler, sûfiler ona saygı gösteriyor,
Zekasına ve irfanına hayran kalıyorlardı,
Konya’ya dönme zamanı gelmişti,
Bir gün Şam da pazar yerinde,
Dalgın dalgın dolaşıyordu…

Kalabalığın içinde olan, garip kılıklı bir adam,
Kolunu çekti birden, aniden irkilen Mevlâna,
Dönüp baktı, tanımıyordu adamı,
Adam elini tuttu Hz. Mevlâna’nın, saygıyla öptü hemen.

Ve adam ona dedi;
-“Ey dünya sarrafı Mevlâna, beni anla!”…
Diyerek kalabalığa karışıp, kayboldu,
Hz. Mevlâna, ardından çağırmak, koşmak istedi.
Lakin adam, kaybolmuştu gözden.

Hz. Mevlâna bu kişinin yıllar sonra,
Şemseddin Tebrizi olduğunu,
Konya’da karşılaşınca öğrenecekti,
Yanan ateşi, o zaman, daha da alevlenecekti!..

Şam’da durmadı Hz. Mevlâna, Anadolu’ya döndü,
Şeyhi Kayseri’deydi, önce ona uğradı,
Birlikte Konya’ya döndüler,
Dokuz yıl Konya da kaldı Seyyid Burhaneddin,
Şeyhi istediğini Mevlâna da görüyor,
Ve Ledün yolunda mürşitlik yapıyordu.


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.