Web sitemize hoşgeldiniz, 22 Kasım 2024
Beğen 1

İkbal Gürpınar-Cennet Serçeleri

O gün ,
o gün hayat bilgisiydi benim için ..
iki kardeşimin gözlerine yığılan uykulardan , daha ağırdı taslar ..
iki kardeşimin saçlarını avuçlayan siyahtan
daha karanlıktı acıyan ruhum ..
gözyaşı sandalına binip gitmiştim , onları derin ölümler içinde gördüğümde ..
ayakkabılarının içinde en son oynadıkları oyunlarının sıcağı duruyordu ..
ikisinin de saçları çekiliyordu sanki ölüm kuyularında ..
ve büyüdüler ..
bir gece içinde ..
diri diri gömüldüler rüyalarının içine ..
odaya sığmayan iki acının ,
iki feryadın ,
iki serçenin ablasıydım ben ..
yatakları duman ,
Çığlıkları yaşlarından büyük kopuyordu dudaklarından ..
duvara çizdikleri resimleri sabah olunca silerlerdi haylazca ..
annemiz en güzel yağmurumuzdu bizim , ona yakalanırdık ..
ben kardeşlerimin suçunu alırdım üzerime ,
saklanırlardı dizlerimin toprağına ..
kucağımda bir salkım cennet tanesiydi onlar ..
ben onların oyunuydum , bağlarıydım , ablalarıydım ..
yaramazlıklarını üzerime aldığım gibi ,
ölümlerini de ,
ölümlerini de üzerime alabilseydim keşke ,
alamadım ..
mutfağın ışığına erişemeyecek kadar küçüktü boyları ..
ekmeğin içinden karıncalara ev yapacak kadar büyüktü merhametleri ..
bellerinden düşen etekleri , yağmurla ağırlaştığında bana koşarlardı ..
başlarına çarpan güneşin kanattığı oyunları bana getirirlerdi ..
düğmelerini kopartsa da bir ağaç dalı ,
ilk meyvesini bana hediye ederlerdi ..
komsunun en yaramaz çocuğundan bana dert yanarlardı ..
cam silerken ayaklarıma sıkı sıkı yapışıp ,
beni kendilerine çeken küçük ellerin ablasıydım ben ..
bir yorgan altında bana en büyük uyku parçasını verecek kadar cömerttiler ..
uyumuş gibi yapardım ..
doğum günümde bana alacakları elbiseyi konuşurlarken ;
biri beyaz diye diretiyordu ,
diğeri siyah diyor somurtuyordu ..
bense , bense gülümsüyordum ..
en temiz cümleler kulağıma konarken ..
yanaklarından gelen sokak kokusunu silen saçlarımı alıp
kalkıyordum yataklarından
ışığı kapattığımda bile , gölgeleri ruhumun sarmaşığı olurdu
onların ,
onların uykularını bile omzumda taşırdım
şimdi , şimdi sokakları kaldırsam ağlayarak ,
iki küçük serçemi arıyorum desem ..
kimse bakmaz bana ..
kimse hıçkırıklarımın rüzgârına takılıp ,
beni onlar gibi saatlerce sabırla dinlemez
sağ yanımdan bir ırmak gibi boşalan ölümlerini ,
kalbime taşımak için , kimse bana yardım etmez ..
biliyorum ..
son ısırdıkları ekmeği ,
benim gibi kimse doğrayamaz yalnızlık çorbasının içine ;
ağlayarak ..
pencereden baksam da , göremem artık ..
perdeyi çeksem bile , içeri çağıracağım serçelerim ,
kardeşlerim yok artık ..
toprağa koysam da bir kez ,
çok kez açıp bakamam yüzlerine ..
son kez bana söyledikleri şarkıyı hatırlayarak ,
acı acı bağırsam gök kefenlenir içimde ..
dalgalar geri döner ..
içimin duvarlarını yırtan her güzel hatıramın başında günlerce ağlasam ..
saçlarıma dokundukları yerleri ,
doğdukları gün gibi kundaklasam ..
iki küçük ayak sesi gelir mi , darmadağın olmuş ablalığıma .. ?
onlar , onlar başkaydı desem ..
beni hiç üzmediler desem ..
erken kalksalar da ;
toprağa parmak uçlarıyla basıp , kuşları bile uyandırmadılar desem ..
elbiselerini diksem toprağa ..
ipimi saçlarından yapsam ..
yine her gün dönülsem onlarla bir çocuğa ..
çocukla çocuk olsam , her gün ..
sallasam onları ayağımda ..
onlar depremle uyumaz desem ..
onlar depremle uyumaz ..
onlara , onlara öğrettiğim ilk dua Fatiha’ydı ..
şimdi onlara üflediğim dua da , Fatiha !
cennetin serçeleri hangi dala konarsa şimdi ,
orada bir ağacım ..
o gece ,
o gece hayat bilgisiydi benim için ,,
hayat bilgisiydi ..
en son sayfasına iki kardeşimin ölümünü yazıyorum ..
kimse ,
hiç kimse benim gibi gözyaşı içerek okumayacak biliyorum ..
biliyorum …


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.