Web sitemize hoşgeldiniz, 24 Kasım 2024
Beğen 1

Abdullah Tamamlar-Padişahlığı On Yıl Olan Ülke

Rivâyet olunupdur bu hikâyet
Ki var aksâ-yı Hind’de bir vilâyet

İderler bir kesi şâh-ı cihândâr
Olur on yıl tamâm onlara hod kâr

Kaçan bulur nihâyet ‘aşr-ı kâmil
Onu ma’zûl ederler onda hâsıl

Soyarlar hil’atin tâcın alırlar
Yine evvelki şâlın giydirirler

Onu bir sandala koyarlar ol ân
Biner onun ile bir nice merdân

Ki vardır onda bir hâlî cezîre
Katı mûhiş makâm u gâr-ı tîre

Velâkin çok sibâ’ u mûr u mârı
Akârib bî-nihâye yok şumârı

Bulardan gayrı yokdur onda zî-rûh
Olur her kim ki varır onda mecrûh

Ulaşdırırlar onu ol makâme
Kimesne nâmın anmaz tâ kıyâme

Bu vahşetle kalısar anda tenhâ
Anın hâlini ancak bile Mevlâ

Çü kişver şehsiz olmaz dinle hâli
Bu dem yola bakarlar ol ahâlî

Kaçan yoldan gele bir şahs-ı mechûl
Onu şâh idinirler sağ u ger sol

Çıkarırlar gedâlık kisvetinden
Giyer zerrîn-i şâhî hil’atinden

Semend-i devlete binüp hemânî
Ururlar başa tâc-ı husrevânî

Şu resme kim düzülmüş resm-i şâhân
Anı icrâ ederler ana ol ân

Getirirler onu âhir serâye
Şeh olur anda a’yân u gedâye

Anın olur cevârî dahi gılmân
Neye kim mâlik idi şâh-ı pîşân

Olur on yıl bu üslûb üzre mağrûr
Sonunda ‘azl iderler misl-i mezkûr

Sürûrun ödemez sonra sübûru
Kıyâmına onun değmez hurûru

Be-âhir itdiler bir şâhı ma’zûl
Yola bakarlar idi sağ u ger sol

Göründü bir şebah şekl-i gedâda
Gelir yorgun u argın ol fütâde

Yine ‘âdetce istikbâl u ı’zâm
Kılup itdiler ana hâli i’lâm

Didi şâhlık kanı kandan gedâlık
Düşer mi hîç gedâya muktedâlık

Beni kon hâlime itmen cefâyı
Ki ben dîbâya virmezem ‘abâyı

Didiler vâcib olmuşdur bu ibrâm
Zarar görme kabûl it kılma ârâm

Kabûl itdi be-âhir hâh u nâ-hâh
Serâya geldi oldu cümleye şâh

Tasarruf eyledi hep zîr ü bâlâ
Ana râm oldular a’lâ vü ednâ

Çü vâkıf oldu ol ‘âdetlerine
Teemmül kıldı hâlin yandı sîne

Tefekkürle çerâğ-ı ‘aklı rûşen
Bakup her kûşeyi seyr itdi ahsen

Bu dem cem’ eyleyüp erkânı derhâl
Birin birin bulara sordu ahvâl

Ki n’olmuşdur o dem şâh-ı mukaddem
Ne itmişdir ‘amelden benden akdem

Beyân itdiler anın sîretinden
Cezîre içre âhir hasretinden

Dedi hâtırda bu iş oldu peydâ
Cezîreyi varup kılam temâşâ

Çü âhir olacakven onda ‘âkif
Gerekdir kim olam ben ana vâkıf

Didiler bu işi ey şâh-ı ekrem
Kimesne etmedi hîç senden akdem

Didi vârid durur emr-i mutâ’ım
Ki ola ol husûsa ıttılâ’ım

Eğerçi tahta geçmiş nice nâdân
Meâli kılmamışlar hergiz iz’ân

Tedârik oldu pes şâh ile huddâm
Gemilerle varıldı anda encâm

Görür nefsinde onu vahşet-âbâd
Ne hâne var ne şenlik ferd-i efrâd

Sibâ’ u dahi hayyât u akârib
Dolu her köşesi ‘aksü’l-me’ârib

Görür ol yerde şâhân-ı ‘ızâmı
Bedenler hâk olup kalmış ‘ızâmı

Derûnu yandı nice ibret aldı
Velî açmadı onu kalbe saldı

Yine ‘avdet edüp çün geldi tahta
Diler dâim ire taht ile bahta

Mühendisler getirdi nice üstâd
Derûnunda olanı itdi irşâd

Ki yapıla cezîre içre me’vâ
Ola ‘azlinde ona cây u mesvâ

Yapıldı pes sarây-ı hûb u matbû’
Uruldu köşe köşe sakf-ı merfû’

Akıtdılar hem enhâr u hıyâzı
Düzetdiler beher sû hoş riyâzı

Kuruldu mezâri’ bâğ u bustân
O dem gönderdi kullar hem kenîzân

Dahi esnâf-ı hayvândan mevâşî
Tedârik itdi ola nân u aşı

Tenâsül itdi gılmân u kenîzân
Tamâm bir şehr ü bâzâr oldu ol ân

Cezîre içre pes çok cavk-i ‘âlî
Olup cem’ oldu evlâd u ahâli

Demâdem hoş metâ’ı şâh-ı dânâ
Ana göndermedeydi ol tüvânâ

Şu resme eyledi kalmadı noksân
Ana varmağa iverdi dil ü cân

Alup vasfın onun âyendesinden
Olurdu dem-be-dem cûyendesinden

Çü müddet yetdi oldu anda ma’zûl
Çıkardılar sarâydan oldu mahzûl

Çıkarup hil’atin şâh-ı cihânın
Geyirdiler donun yine gedânın

Kodular zevrak içre vefk-i mu’tâd
Fenâ şeklinde gerçi leyki dil şâd

Sefîne çün kenâra kıldı ârâm
Anı karşıladı gılmân u huddâm

Ki göndermişdi anı gelmeden ol
Anı bilmişdi bir bir görmeden ol

Elinde armağan dilde tehiyye
Dilerler ideler şâha hediyye

Cezîre sahnına çün kim kodu pâ
Nisâr itdiler anda çok hedâyâ

Çıkardılar yine şâl-i gedâyı
Geyirdiler libâs-ı pâdişâyı

Rikâbın tutdular bindi semende
Teferrüc iderek bâğ u çemende

Serâyına gelüp irişdi tahta
Henûz irdi sa’âdet birle bahta

Hikâyetten haber aldın mı cânâ
Bu ahbârdan eser duydun mu cânâ

Rumûzun anladın mı bu edânın
Ki hasb-i hâlidir şâh u gedânın

Ezel bâğında idi rûh fâhir
Fenâ tîhinde çün oldu müsâfir

Beden mısrına çün oldu mürûru
Anı şâh itdiler buldu gurûru

Çü buldu bunda huddâm u hazâin
Dahi her köşesinde çok defâin

El ayak göz kulak sâir cevârih
Derûnda ‘akl u fikrinden kavârih

Buları çünki buldu râygâne
Tasarruf kıldın anda eblehâne

Müebbed fikr edüp tâc u kabâyı
Virirdin nefse dâim müştehâyı

Bu şâhlıkda geçinsen sâl ü eyyâm
Be-âhir bulısar devrânı encâm

Bu hil’atden olursun onda ‘ârî
Kefen bezden giyisersin izârı

Koyarlar zevrâk-ı tâbûta nâçâr
Kılarsın anda efgân ile bin zâr

Mekân ola sana âhir cezîre
Ki kabrin olısar ol çâh-ı tîre

Ne mûnis ne firâş u ne çerâğın
Ne yastık ne lihâf u ne yarağın

Garîb-i nâ-tüvân u müflis-i zâr
Görünmez kimse hîç ez-yâr u ağyâr

Ne hâdim var ne bevvâb u ne hod zâd
Muhassal her cihetden vahşet-âbâd

Ne revzen var ne der vardır ne derbân
Ne dâye var ne evlâd u ne gılmân

Nihâyet yok velî mûr ile mâra
Göriserdir varanlar ol diyâra

Bu üslûb üzredir çün kabr-i tîre
Ki muhtâc olısarsın bir hasîre

Tedârik birle eyle onu âbâd
İşitdin nice kıldı şâh-ı irşâd

Düriş gönder ona türlü metâ’ı
Ki tâ çekmeyesin anda sudâ’ı

Kaçan olsan beden tahtında ma’zûl
İdeler zevrâk-ı tâbûta mevsûl

Ulaşdıkta sefîr-i kabre tâbût
Ne ki gönderdin anda buluna kût

Pes istikbâl ide a’mâl u tâ’ât
İrişe sana envâ’-ı ‘atıyyât

Ki anı itmiş idin evvel irsâl
Bulasın gerçi geçmişdi meh ü sâl

Yapılmış bulasın onda serâyın
Doğa evrâd u ezkârından ayın

وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِۜ
Vemâ tükaddimû li enfüsiküm min hayrin tecidûhu indallah.
(Kendiniz için önceden ne hayır yaparsanız Allah indinde onu bulacaksınız)

Bunu mi’yâr edin her kâr-ı hayra
Bulursun sıdkını vardıkda kabre


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.