Bir Avuç Hak
Kıyâmet günine benzer o meh-rûda mehâbet var
Temâşâ-yı cemâline ne tâkat var ne kudret var
(Kıyamet gününe benzeyen ve ay gibi parlak yüzü olan sevgilide mehabet var. Onun güzelliğini temaşa etmeye ne takat ne de kudret var. )
Ne bir yirde karârum var ne elde ihtiyârum var
Ne sabra kâbiliyyet var ne ışkumdan ferâgat var
(Ne bir yerde durabiliyorum ne de elimde ihtiyarım var. Ne sabra kabiliyetim ne de aşkımdan vazgeçmeye gücüm var. )
Ne var şâh-ı kerîmüm gelse ta’mîr eylese yap yap
Derûnumda gönül dirler yıkılmış bir imâret var
(Kerim bir şaha benzeyen sevgili gelse, yavaş yavaş tamir eylese ne olur? Benim derunumda adına gönül denilen yıkılmış bir bina var.)
Gam-ı ışkum gibi deryâ-yı hüsnine nihâyet yok
Yüzinde tâze gonca gibi yüz dürlü letâfet var
(Benim aşkımdan dolayı çektiğim sıkıntımın nasıl sonu yoksa onun güzelliğinin deryasının da sonu yok. Sevgilinin yüzünde taze goncaya benzeyen yüzlerce letafet var.)
Nihâl-i kâmetinün mîvesidür şîvesi yârun
Bizi görmezlenür gûyâ aramuzda adâvet var
(Yârin cilvesi, onun boyunun fidanının meyvesidir. Bizi görmezlikten gelir. Sanki aramızda düşmanlık var. )
* * * * *
Kalmasun noksânuma gün yüzlü mâhum söylesün
Sevdüğümden gayrı var ise günâhum söylesün
(Yüzü güneşe benzeyen ay yüzlü sevgilim benim eksikliklerimi söylesin. Onu sevmekten başka bir günahım varsa söylesin. )
Söğmek ile gönli hoş olursa söğsün kâyilem
Tek hemân ben kulına ol pâdişâhum söylesün
(Eğer bana kötü söz söylemekle sevgilinin gönlü hoş olacaksa, buna razıyım. Yeter ki padişahım ben kuluna bir şey söylesin.)
Söylemezse şimdi âh itmek zarûrîdür bana
Sevdüğüm lutf eylesün almasun âhum söylesün
(Sevgili benimle konuşmazsa artık bana ah etmek zaruridir. Sevgili lutfeylesin, benim ahımı almasın, benimle konuşsun. )
Leblerinün her sözi gûyâ hıtâb-ı gaybdur
Söylesün bana o kaşı kıblegâhum söylesün
(Sevgilin dudağından çıkan her bir söz gaybdan gelen bir hitap gibidir. Kaşı kıblem olan sevgili benimle konuşsun, bana bir şeyler söylesin.)
Öldüğümden sonra ey Yahyâ zebân-ı hâl ile
Hâlümi kabrümdeki cümle giyâhum söylesün
(Ey Yahya! Ben öldükten sonra, oradaki hâlimi kabrimin üzerindeki bitkiler hâl dili ile söylesin.)
* * * * *
Ka’be hakkı nûr ine kabrümde ol ân üstüme
Yâr atından inüp okursa Kur’ân üstüme
(Eğer sevgili atından inerek bana Kur’ân okursa; Kâbe hakkı için kabrimde o an üstüme nur insin. )
Taş ile döğünmeden sanman kararmışdur tenüm
Sâye saldı bir gün ol serv-i hırâmân üstüme
(Benim tenimin kararmış olmasınını, taşla dövünmemden dolayı olduğunu zannetmeyin. O salınıp giden sevgili bir gün üstüme gölgesini saldı. Bu siyahlıklar onun eseridir. )
Ben za’îf olup yüki boynumdan ırmak isterin
Hak bilür bâr-ı girân olmış durur cân üstüme
(Ben, zayıflayıp bu yükü boynumdan atmak isterim. Allah biliyor bu canımın üstündeki ağır bir yüktür. )
Acısun zahmum gibi geysün karalar gözlerüm
Saçların çözsün dem-â-dem ağlasun kan üstüme
(Gözlerim yaralarım gibi acısın karalar giysin, yani kan ağlasın. Sevgili, senin saçların hiç durmaksızın üstüme kan ağlasın.)
Yatduğum yer nûr u uçmag ola ey Yahyâ benüm
Bir avuç hâk atsa ger kabrümde cânân üstüme
(Ey Yahya! Eğer canan benim kabrimin üstüne bir avuç toprak atarsa, yattığım yer benim için nur ve Cennet olsun.)
Serdar Tuncer
Sitemizde sanatçıya ait toplam 50 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.