Arif Emre Yıldırım-Yunus Emre'nin Dergaha Dönüşü
Yunus kırkına varınca bu yoldan ırdı
Halbuki Mevla Teala onu cihana verdi
Allah-u Teala onun ismini zat-ı ilahide söyledi
Bin bir meleğe duyurdu ismini
Nur eyledi cismini
Bazen insan boşluğa düşer
Sorular gelir aklına
Acaba oldum mu,olmadım mı
Ben ne idim,ne olacağım diye
Yunus Emre’nin de aklına,bu sorular geldi
Kendini oyalamaya,sormaya başladı
Otuz yıl hizmet edip bir gün
İlerleme olmadı,manevi halimde
Zannıyla uzaklara gitti,üzüntüyle
Nere Yunus, buğdayı satmadan nere
Uğraştın durdun,bizi dahi sildin nere
Semeresini yemeden,nere gidersin
Hamdın,tam olgunlaşıcakken,nere gidersin
Layık olamadım düşüncesiyle,sessiz sedasız
Terk eyledi,Tapduk Emre’nin Dergâhını
Uzaklara gitti,dağ,tepe yol aldı
Epey zaman dolandı,iki kişiyle karşılaştı
Çok sevip onları dost oldu
Onlar da hakikati,kemâle erme yerini arıyor
O diyar,bu diyar geziyor
Kendilerinin ait olacakları o yer için
Hiç durmadan dolaşıyorlardı
Karınları acıktı,yanlarında yiyecek yoktu
Dervişin birisi dua etti,önlerine sofra kondu
Gönderilen nimeti yediler
Rab’lerine bolca şükür ettiler
Yıllarca hizmet eden Yunus,bu olaya şaşırdı
Bu iki adam,hizmet de etmemişlerdi
Tapduk Emre’nin dergâhından ayrıldığı için
Doğru karar aldığını düşündü bir an
Bir gün sonra,üç arkadaşın karnı yine acıkmıştı
Diğer derviş,dua etmeye başladı
Duayla birlikte,bir başka sofra önlerine geldi
Öyle ki bu yemekler,nefisti ötekinden
Yine karınları doymuştu
Sonraki gün dua etme sırası Yunus’taydı
“Hadi bakalım,sıra sende!” dediler
Yunus,şaşırdı,panikledi:”Ben bilmem
Dua edemem,nasıl ederim?” der
Kabul etmediler ve çaresiz kapattı gözlerini
Ellerini açtı ve Hakk’a dedi ki
”Ya İlâhi,bu iki arkadaş
Ne için dua ettilerse,onun hürmetine
Benim de duamı,kabul eyle,bir sofra gönder bize!”
Elini yüzüne çaldı,amin dediler
Gözlerini açtılar,bir de baksalar ki
On kişilik,büyük ziyafet sofrası
Duruyordu önlerinde
Hepsi şaşırdılar ve Yunus’a sordular
“Nasıl dua ettin sen,hani dua bilmezdin?”
Yunus:“Önce siz söyleyin,nasıl dua ettiniz
Ben,sizden sonra söyleyeyim!” der
Onlarda:”Tapduk Emre’nin dergâhında
Yunus derler,bir derviş var
Otuz yıldır ihlasla odun taşırmış dergâha
Onun hürmetine dua ettik,istedik”
Yunus,çok şaşırmış,heyecanlanmıştı
“Eyvah! Ben ne yaptım?” dedi
Hemen karar verdi ve Tapduk Emre’nin
Dergâhına dönmek istedi
Ne yaptınız bana,ne yaptınız?
Dokundunuz ağlattınız
Kendini arayan,şu garibi
Bir duayla,uykusundan uyandırdınız
Uzun zamandan sonra dergâha döndü
Kapısını çaldı,Tapduk Emre’nin hanımı kapıyı açtı
Valide Sultan ona
“Yunus,neden terk eyledin Şeyh’ini
Üzdün kalbini kırdın onun?”
Yunus üzüntülü,gözleri yaşlı ses edemedi
Valide Sultan,Yunus’a dedi
“Sabah namazına kalkacak şimdi
Gözleri de görmez oldu Şeyh’imin
Kapının eşiğine yat sen
Ayağına takılacak,soracaktır
Bu kimdir derse,bende ona Yunus diyecem
Eğer,bizim Yunus mu derse kalırsın
Sadece,hangi Yunus derse,ses etmeden çeker gidersin” dedi
Tapduk Emre kalkmıştı
Eşiği geçerken ayağı takıldı:” Kimdir bu?”
Eşi cevapladı:” Yunus’tur.”
Yüreği ağzından çıkacaktı Yunus’un
Yüzüme bak ki çiçekler açsın gönlümde
Pişmanlığım dağdan kopup gelen çığ gibi
Baharlar donansın,çağıltılı akan Şeyh’imin sevgi dolu sesiyle
Ağzından çıkacak gül iksiri gibi lafı bekledi
“Bizim Yunus mu?”
Eline kapandı,öptü öptü ağladı
Yunus’a:“Oğlum Yunus,meyve ham mı,olgun mu olduğunu
Kendisi bilmez,bahçıvanı bilir
Bir talebenin,kemâle erdiğini de ancak hocası iyi bilir
Tapduk Emrenin kapısından ayrıldı
Sırrı sübhanın sırrından
Sonra pişman oldu geri döndü geri
Tapduk Emre sordu ismini
Kabul eyledi kusuru cismini
Nur eyledi Rabbim onun cismini
Ama bu hakikatlere ermesi
Gayretinin azalmaması
Kendisini farklı hissetmemesi için
Belli bir zaman izler,onu ilerletir
Hakikati gizler ki,kemâlâta ermesi ve
Onu daha ilerilere taşımak içindir.”
Teselli bulmuştu yaralarına merhem olan
Buhranlarından arınmış efsunlu sözlerinde
Arif Emre Yıldırım
Sitemizde sanatçıya ait toplam 8 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.


Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.