Arif Emre Yıldırım-Yunus Nefsiyle Savaşta
Önce, nefsini terbiye etmeliydi.
Kırk gün çilehanede, halvete çekildi.
Karanlık bir odada halvete giren Yunus,
Nefsiyle uğraşmaktaydı.
Kırk günün sonunda,
Bir kadın sesi duydu, kapı önünde.
Durdu, dinledi, gider diye bekledi,
O ses bir türlü gitmiyordu.
Kendini yenemedi, kapıyı açtı,
Bir siyah gölge, adam şeklinde,
Kendi nefsini gördü,
Şaşırdı ve ona gitmesini söyledi,
Siyah gölge gitmedi, içeri girdi,
Boğmak istedi, boğamadı,
Eline su testisini aldı, ona doğru fırlattı.
Testi içinden geçip kırıldı.
Başladı zikrullaha,
La ilâhe illallah demeye,
Zikirle nefsini yenmeye.
O zaman gölge bıraktı,
Odadan dışarı çıkıp gitti.
İçerdeki kapıyı zikrullahla sıkı sıkı kapattı.
Gölge halinde nefsi, içini saracaktı,
Ama zikriyle ışık saçtı, gönlü aydınlandı,
Nefsine meydan okudu, güçle doldu,
Yenilmez oldu, kendi içini yenerek özgür oldu.
Söyleten Allah,
Söyleyen Elhamdülillah,
Kalbimizde aşkullah,
La ilahe illallah Muhammedün Resulallah!
Müride zikir vacipti,
Yunus’a dedi ki Tapduk Emre:
“Kim ki bir şey sorar ise,
Bir şey danışır ise, ben bilmem de,
Ben bilmem zikri çek,
Sana, ben bilmem zikri vacip olmuştur.
Sus ve dilini bağla, kalbinle dinle,
Sessizlikte gizlidir gerçeğin sırrı,
Kelimeler yetmez duygu anlatmaya,
Sus ki, hissettiğini anlasınlar.”
Zikirle nefsini yenen Yunus,
Devamında dilinden zikrullahı hiç eksik etmedi.
Hakkın ve kâinatın sırlarına vâkıf olmaya,
İç olgunluğa, kemalata erişmeye başladı.
Nefsimden Allah’a sığınırım,
Öyle sinsi ki nefis,
Her düşmanını görüyorsun amma, onu görmüyorsun,
Bazen nefis kâfir, bazen nefis şeytan!
İnsanoğlu aramasın kimsede düşmanlık.
En büyük düşmanlık, kişinin kendinde saklı.
Nefsini unutup gittiysen eğer,
Kork o zaman, kuru bir çalıdan ibaretsin.
Kuru çalının yeşermesini,
İstersen kendi nefsinde,
Zikrullah’a devam et dilinde,
Kuru çalı dışarıda kalır,
Yeşerir bambaşka bir hâl alır.
Lakin başkasında kusur ararsan,
Sen de kuru bir çalıdan, ibaret olursun.
Hayatın, savaş alanında,
Kendini, şefkatle silahlandır.
Kullan aşkın kılıcını,
Anlayış zırhına bürün.
Gerçek zafer, nefsinle savaşta yatandır.
Varlıklara, fazla güvenme,
Yokluklara da pek üzülme.
Çokça ümit besleyip
Olmayınca, sakın ha gücenme!
Ey nefsim!
Hele anlat nereye erdin,
Neydi senin ince derdin?
Bir nefeslik ömrü
Kimden aldın, kime verdin?
Bizim dediklerimiz, biz de emanet,
Hak isterse alır, isterse verir nimet.
Emanete hıyanet etme,
Bitmez heveslerin peşine gitme.
Lisanına dikkat et, kimseyi kırma.
Nâçar, bir adım ötesi musalla.
Konuştuğunu kulağın duysun.
Ruhunu öyle terbiye et, öyle terbiye et ki,
Sen otururken, ruhun secdede, divanda dursun.
Emr-i bi’l ma’rûf’u insanlara daim anlat,
Anlat bıkma ne olursun!
Yunus yoldan ırmasın,
Aşk şarabından, Taptuk’un ırmağından içsin.
Ya Rabbi! Beni benden al,
Varlığım aşkınla dolsun,
Bakan gözler bende,
Senden bir nişan bulsun.
Hiçbir kul, boş değil,
Lâkin, her kul da, hoş değil.
Bakarsan, bir kula hakir,
Zinhar, imanda olursun fakir!
İnsanın kendisidir kendine düşman,
Başkasında aramasın düşman şu an,
Ben demeye başladımı bir kere,
Can düşmanı tabi olmuştur bu nefse.
Miskin Yunus, eydur sözü,
Kanlı yaş ile dolu gözü.
Dergâhına tutar yüzü,
Acep n’ola benim hâlim?
Şöyle garip bencileyin?
Arif Emre Yıldırım
Sitemizde sanatçıya ait toplam 8 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.


Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.