Sedat Özdemir-Hz.Mevlana'nın Vuslatı Şeb'i Arus
Âşık maşukuyla buluştu, o Allah’a ebediyen kavuştu. Vuslata ermekti muradı; Hz. Mevlâna’ya o gün düğün bayramdı. Ölümü, Hakk’a vuslatı istiyor. Gerçekten haberi olarak ölen âşıklar, Hakk’ın huzurunda şeker gibi erirler, tatlı tatlı ölürler. Elest kitabından ab-ı hayat içerler, bir başka işveyle ölürler.
Yatağının başucunda toplanan dostlarını şu sözleriyle teselli ediyordu:
“Bu dünyadan göçeceğim diye üzüntü etmeyesiniz bile. Sizinle her halinizde beraberim. Dirim yol göstermekti size, ölümüm de yardım etmektir yine.”
Hakk’a olan özlem, Hz. Mevlâna’daki özlemlerin asıl sebebiydi. Halin sırrı da bu özlemlerdir; Hakk’ı özler, cemalini görmeyi özler, cennetteki yerini özler, mayasını, özünü özler.
17 Aralık 1273 Pazar günü akşam ezanıyla birlikte bir feryat koptu Konya’da. Göçtü Mevlâna bu diyardan o diyara. Gülerek, coşku ve sevinçle Kelime-i Şehadet getirdi. Ter eyledi zindan olan dünyayı Hakk’a vasıl oldu. Şeb-i Arus günü mahzun olacak bir hal yoktu; müminlerin bayramıdır bugün de. Gerçek âşıklara hiçbir korku ve de hüzün olmamalı ahiret gününde.
Vefatı işitildi, dört bir tarafta selalar okundu her bir yanda acı haberi işitenler ağlaştılar, Mevlâna’nın medresesine Konya’ya koştular. Öyle cemaatler doldu ki her bir taraftan. Konya sokakları almaz oldu. İlk defa görülüyordu böyle kalabalık bir cemaat.
Gayrimüslimler de geldiler her bir yöreden. Mevlâna gönüller sultanıydı, onlar da sahip çıktılar cenazesine. Şiirler okuyup dövündüler. Kendi adetlerini yapmaya başladılar. Müslümanlar hayretle, “Size de ne oluyor böyle?” dediler. Onlar da:
“Hz. Mevlâna bizi de ilim ve irfanıyla aydınlattı. İyilik ve ihsanından bizi ayırmadı. Bizim de büyüğümüz, efendimizdi. Saygı ve itibarda üstünümüzdü. Isıtırdı onun güneşi hepimizi.”
Papazlar ve hahamlar dediler: “Siz devrin Mevlâna’sını nasıl Muhammedi olarak tanıyorsanız, biz de zamanın Musa’sı olarak görüyoruz.” dediler. Bir başka papaz ağlayarak: “Mevlâna ekmek gibidir, herkese ihtiyaçtır. Ekmekten kaçan hiç aç gördünüz mü? Siz nasıl onu severseniz biz de onu severiz ve müridiyiz. O, “72 millet sırrını bizden işitir. Biz bir perdeyle yüzlerce ses çıkaran ney’iz” demedi mi?” dedi.
Naaşını sevdiği âlim İmam İhtiyarüddin yıkadı misler gibi. Gasletti şerefli veliyi. Yıkayamadı önce ağlamaktan, yanağını yanağına dayadı, bedenine sarıldı. Mevlana eliyle bileğini tuttu. Oraya bayıldı. Manevi haller görüldü, söylenen sözler duyuldu, nur nura karıştı. Âşık maşuka kavuştu. Korku yok mahzun da olmazlar. Mü’minler ölmezler, fani âlemden sonsuz âleme nakledilirler. Her birisi koştular dört bir yandan. Salına girip omuzlarında taşımaktı hep birden. Çok kişi izdihamdan ayakaltında kaldı, telef oldular tabutu taşıma isteğinden. Sağa sola tabutu çekiştirdiler. Bir adım dahi olsa götürmekti niyetler. Mahşer gibi kalabalık tabutta eller.
Tabut parçalandı omuzlar üzerinde, yenisi getirildi ise de yerine omuzlar üzerinde o da parçalandı yine; bu hal altı kez tekrarlandı. Tabut değişti parçalandığı her seferinde. Altıncı tabut ulaşabildi musallaya koyulabildi nihayetinde üzerine. Şükür eyledi herkes bu hal üzere namazı eda etmeye.
Sadrettin Konevi Hazretleri kıldıracaktı namazı, lakin gönül perdesi açıldı, bayıldı kaldı. Kendine geldiğinde kıldırdı namazı. Sordular neden bayıldığını:
“Resulullah önde imam olmuş, binlerce melek ardında, gökteki tüm melekler ağlaşırlar. Ondan bayıldım. Halim böylece. Duyanlar çok ağlaştılar. Mevlana’nın büyüklüğünü derecesini daha çok anladılar. Mevlana’nın mertebesine hayran kaldılar.
Mevlâna şöyle der:
“Canı sen aldıktan sonra ölmek şeker gibi tatlı. Seninle olduktan sonra ölüm tatlı, candan daha tatlı. Seninle olduktan sonra ölüm tatlı, candan daha tatlı…”
Sedat Özdemir
Sitemizde sanatçıya ait toplam 37 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.


Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.