Web sitemize hoşgeldiniz, 22 Kasım 2024
Beğen 2

Sedat Özdemir-Selahaddini Zerkubi

Selahaddin’i Zerkubî ,Beyşehir gölü yanında
Asıl adı Feridun olan
Kâmile köyünden, babası Yağıbasan,
Saf, temiz niyetli balık satan,
Çiftçilikle geçimini sağlayan.

Konya’ya geldi, kuyumcunun yanına,
Çırak olarak çalıştı bir zaman,
Tirmiz’li Seyyit Burhaneddin’in,
Sohbet derslerine başladı o an.

Seyyid Burhaneddin, Kayseri’ye yerleşince,
Köyüne döndü evlendi, karıştı çoluk çocuğa,
Bir zaman sonra, Konya’ya dönen Zerkubi,
Mevlâna’nın sohbetlerine katıldı.

Sarraflar çarşısında dükkan kiraladı,
Altın varaklar yapar, satar onları,
Temiz, eli cömert, sağlar geçimini,
Gani gönüllü, ümmî birisiydi.

Okuma yazması yok, lakin aklı pek çoktu,
Aklında bırakmaz, kalbine yazar,
Mevlâna’nın yanında dizleri üzerine oturur,
Başını kalbine doğru eğer, ellerini önünde bağlardı.

Mevlâna hazretleri bir gün,
Sarraflar çarşısından geçerken,
Bir dükkanın önünde aniden durdu,
Çekiç seslerinin, Allah, Allah dediğini duydu.

Bir nazar etti, Selahattin’in dükkanına,
Altın oldu, tüm eşyaları.
Selahaddin, Mevlâna’nın halini farkederek, altın yaprak dövenlere,
“Durmayın vurun çekiçleri,
Daha kuvvetli, daha kuvvetli!” Dedi.

Sesi duyan Mevlâna, geçti kendinden,
Sol elini aşağıda tuttu, sağ eliyle yakasından,
Olduğu yerde dönmeye, sema etmeye başladı,
Geldi aklına kâinatın nizamı,
Güneş etrafında dönen uyduları.

Her şey dönmekte, her zerre, Allah’ı zikretmek de,
Duramadı yerinde Mevlâna, sürekli döndü.
Döndükçe içindeki gam, neşeye, feraha, huzura tebdil etti,
Bunu gören Zerkubî, Mevlâna’ya koştu,
Ona eşlik edip, dönmeye sema etmeye başladı.

Ahalinin şaşkın bakışları içerisinde sema ettiler,
Varakları dövmekten yorulan çalışanlar,
Çekiç seslerini kestiler,
Mevlâna, kendine geldi, semayı bıraktı.

Selahaddin o esnada, ahaliye seslendi,
“Tüm malım, servetim, dükkanım sizin,
Girin alın hepsini, malımı yağma edin ,
İstemem dünya madenini,
Ben gerçek madenimi buldum!” Der.

Mevlâna’nın peşi sıra, medreseye girer,
Mevlâna’ya talebe oldu,
Çok ilerleyip, dostu oldu.
Şems gidince, onun yerini doldurdu,
Allah’ın sırlarıyla, sevgi ve aşkıyla doldu.

Mevlâna’ya sordular; “Arif kimdir?” Diye.
Cevap olarak; “Arif sen sustuğunda,
Senin sırrından, bahseden kimsedir.
Buda şeyh, Selahaddin’dir.”

Selahaddin’i, Şems’in yerine gelmiş,
İlahi bir hediye görmüştü,
Mevlâna’dan yaşça büyüktü,
Mevlâna’nın coşkunluğu,
Onun sakinliği ile örtüştü.

Şeyh Selahattin az yer, az uyurdu,
Başı secdeden kalkmazdı,
Yıllarca, diğer şeyhlerden alınan feyzleri,
Ondan, bir nefeste almak, mümkün olurdu.

Mevlâna’nın olmadığı yerde,
Onun yerine geçer,
Onun dostlarına verirdi,
Hikmet ve sır dolu nasihatleri.

Mevlâna’dan aldığı feyiz ve hikmetleri,
Halka saçıyor, aldığını sunuyordu.
Mevlâna, oğlu Sultan Veled’le,
Selahaddin’in kızı Fatıma’ya,
Nikah kıyarak akraba da oldular.

Bu yakınlaşma ve dostluğu,
Yine Şems’teki gibi,
Herkesler konuşmaya başladı,
Selahaddin bunlara son derece,
Müteessir olup, içerledi.

Şems’ten sonra, on yıl geçmiş,
Mevlâna, onun varlığıyla sükun bulmuş,
Dışı küllenmiş, kor olmuştu.
Küllerinden sıyrılıp, ateşiyle yazdığı “Mesnevi” si,
Tüm cihanı aydınlatmıştı.

Vücudu yaşlanmış, yavaşlamıştı,
Kış günü, cuma vakti, Selahaddin-i Zerkubi,
Yıkanmış ve henüz kurumamış olan hırkasını giyindi,
Camiye koştu, yoktu başka da hırkası.

Bu hal ona çok dokundu,
Ateşler içinde yatağa düştü,
Mevlâna ziyaretine gelir, üzülür,
Gelemediği gün gazeller,
Mektuplar yazar gönderirdi.

Şöyle der;
“Irak olsun senden hastalıklar,
Ey can, kem gözler senden ırak olsun.
Lütuf gölgen ırak olmasın bizden.
Solmasın, gül bahçesine benzeyen yüzün.

O gönül otlağımız, çimenliğimiz,
Hep öyle taze, hep yeşil…
Bizim canımıza gelsin, senin acın, senin ağrın.”

Sefer yakınlaştı, ten kafesinden,
Aralık 29 Pazar günü, muharrem ayının ilk gününde,
Can alemine, ölümsüzlüğe kanat açtı,
Gurur aleminden, sürur alemine göçtü,
Mevlâna yine, can evinden yaralandı.

Önce babası, sonra Seyyid Burhaneddin,
Şems ve şimdi Selahaddin,
Mevlâna da derin iz bıraktılar,
İç alemin de kaynadı, pişdi, yandı,
Yanardağ gibi kükredi, taştı.

-“Ey şeyh Selahaddin,
Ey tez uçan devlet kuşu,
Yaydan ok fırlar gibi uçup gittin,
Yay ağlamakta şimdi.
Gerçekte yüz alemdin,
Bir kişi değildin sen.
Dün gördüm, o alem de,
Bu aleme ağlamadaydı.”


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.