Web sitemize hoşgeldiniz, 14 Kasım 2024
Beğen 3

Bünyamin Doğruer-Seyyid Kutup

Yetmiyor dilimiz.
Yirmi dokuz Ağustos bin dokuz yüz altmışaltı Yusuf’un tanıdığı zindandan Mısır’dan Hücrelerin tek tek ışıkları söndü Şehadet nakışlı kefeniyle Ey şanlı seherde darağacına gülümseyen şehid Dilinde zafer ayetleri, zalim Firavun Nasır mağlub Ölümü ölümsüzlüğe mazlumluğu direnişe çeviren Şimdi Rabbının katında rızıklar içinde Seyyid Kutub.
Ceylanlarım boğazından vurulur her nedense O zaman içimdeki denize kan ırmakları dökülür Söz vermişim ölümün beyaz duvağını kaldırmaya dağ başlarına çıkarmaya Harbi hapishanesinden yaralı kuşlar uçuyor Kan damlıyor sehpalardan Zindan duvarlarının nabzı atıyor duyuyorum Yalın yürek şahlanırım o zaman. Vahye muhalif, inkarlara sığınılan coğrafyada Ayaklar suskunluktan dokunmuş kilimlerde geziniyor Sırtımızda işkence izleri yok Çocuksu kaygılarımızla Ortasında otağ kurduk iğreti dünyanın Yalnız kara bir habere ağlıyor olduk, yapmacık Yas değil, korku bayrakları asılmış damlara Bilinmeyen milyonlarca kafa dolaşıyor sokaklarda Dünya baş üstünde Baş midelerde tutuklu.
Günde kaç mevsim yaşıyorum bilmem Doya doya susmaktan yoruldum Karanlıkları bir güzel tutuşturmanın vaktidir Konuşmanın haykırmanın adanmanın vuslatın Ayaklanır içimizdeki acılar Gün döner çatılmış silahları kavrar ellerimiz Toplanır peygamber ordusu Bir savaşçının gözlerinde Aydınlık bir Bedir gecesi… Yirmi dokuz Ağustos bin dokuz yüz altmışaltı.Harbi hapishanesinin meydanından Uğultular saçarak geldi yanıbaşımda durdu zaman Bir güvercin havalandı Bulutlar paramparça Görmedin mi? Görmedin mi? Görmedin mi? Kayan yıldızları… Yüreği şehadete sarılı şehitleri Görmedin mi? Suçsuzu suçlu kılan hürriyet mahkemelerini Başlarına geçireceğimiz günler Gelmedi mi? Gelmedi mi? Gelmedi mi?


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.